Yakup Kepenek
Yakup Kepenek yakupkepenek06@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Derinliğin’ Karanlığı

16 Haziran 2014 Pazartesi

Türkiye dış politikasının bugünkü zavallı duruma nasıl geldiğinin anlaşılması için Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik, Türkiye’nin Uluslararası Konumu” (Küre Yayınları, Birinci Basım 2001) adlı yapıtına bakılmalıdır.
Konunun açıklanabilmesi için yapıttan uzunca bir alıntı yapılması gerekiyor:
“Türkiye’deki siyasi kültürü diğer toplumlardan farklı kılan en önemli tarihi faktör, bu ülkenin geçmişte... özgün ve uzun ömürlü siyasi düzen kuran bir medeniyetin (Osmanlı) merkezi olmasıdır. (s.81)
Türkiye’de yaşanan en temel çelişki bir medeniyet çevresine siyasi merkez olmuş bir toplumun... siyasi kültür birikimi ile siyasi elit tarafından başka bir medeniyet çevresine iltihak etme iradesi esas alınarak şekillenmiş siyasi sistem (Cumhuriyet) arasındaki uyum problemidir... (s.83).
Modernite Avrupa merkezli bir tarihi sürecin eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde yeni bir medeniyet sentezi ve açılımını gerekli kılacaktır... bu süreçte Türkiye, tarihi derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafi derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Mihver bir ülke olan Türkiye bunu yapabilmesi durumunda... merkez bir ülke konumu kazanacaktır. (563)”

***

Yazıda üç ana kavram var: Osmanlı, Cumhuriyet ve küreselleşme.
Davutoğlu, Osmanlı’yı yanlış algılıyor. Her uygarlığın içinde doğup geliştiği bir üretim biçimi vardır. Osmanlı, kapitalizm öncesi üretim biçimlerinin uygarlığıdır ve son yıllarında, Avrupa kapitalizminin desteğiyle bu yönde bir çaba göstermek istemesine karşın kapitalistleşemediği için batmıştır.
Bakanımız Cumhuriyet’e de iyice şaşı bakıyor! Cumhuriyet, Osmanlı’nın on yıllar süren çağdaşlaşma çabalarını bir bütünlük içinde ve güçlü bir biçimde toplumsallaştırma girişimidir. Cumhuriyet; hukukun üstünlüğü, düşüncenin özgürleşmesi, insan haklarının güçlenmesi, kadın-erkek eşitliği, herkese çağdaş eğitim, bilimin yol göstericiliği, kültür ve sanatın tüm alanlarında gelişmedir; bunları, kapitalistleşme= sanayileşme ve kurumsallaşma altyapılarıyla tamamlamaya çalışmadır.
Davutoğlu’nun kavramakta çok zorlandığı anlaşılan küreselleşme, kapitalizmin yeni bir aşamasıdır. Türkiye’nin küreselleşme sürecinde yeni bir uygarlık oluşturma sorumluluğunu üstlenebilmesinin çok önemli önkoşulları vardır. Küreselleşme, öncelikle, bilim ve teknolojinin ekonomik gelişme amacıyla içselleştirilmesinin ürünü olan bir süreçtir. Temelinde, düşünce ve araştırma özgürlüğü; çağdaş eğitim, özerk üniversite ve bağımsız bilim ve araştırma kurumları vardır. Davutoğlu’nun üyesi olduğu hükümetin uygulamalarında, küreselleşmeye giden yolun bu temel taşlarından eser yoktur; tam tersine, bu alanlarda ülke tümüyle geriye gitmekte, ilkelleşmektedir.

***

Türkiye dış politikası, derinliği geçmişte arayışın bir sonucu olarak, tarihinde hiç yaşamadığı bir karanlığa yuvarlanıyor. Bir taraftan sabrımızı test etmesinler palavrasıyla güç gösterisi yapılmaya çalışılırken, diğer taraftan da giderek büyüyen mezhep ayrılıklarının körüklendiği, köktenci teröre teslim olan bir dış siyaset izleniyor!
Oyun kurucu olmayı isteyen AKP iktidarı oyuncak oluyor. Derinlikçi Dışişleri Bakanı Kuzey Irak’ın neredeyse tamamını kapsayan altı ilinde bulunan yurttaşlarımıza en kısa sürede oraları terk edin, yani kaçın diye çağrı yapıyor!
Aslında yanlış olan tek başına dış siyaset değildir; asıl yanlış, toplumu kararlı bir biçimde ve bütünüyle siyasal İslamcı bir çizgiye çekmeye çalışan AKP’nin kendisidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları