Üstün Dökmen

Yeni yıl ne getirsin?

01 Ocak 2024 Pazartesi

Yeni yıldan bir şeyler dilemek masumane görünebilir ama temelde majik bir düşüncedir. Boyutsal düşünme becerisine sahip olan insanlar “Ben dilersem olur” mantığıyla hareket etmez.

Düşünce ve dil arasında karşılıklı, adeta döngüsel ilişki vardır. Toplumların düşünceleri dillerine yansır, günlük dillerindeki söylemler ise düşüncelerini şekillendirir. Örneğin eski İstanbul’un Müslüman Türkleri bu dünyanın geçici öteki dünyanın ise kalıcı olduğunu düşünüyorlardı, bu yüzden çoğunlukla ahşap evler yaptılar. Ahşap evlerden oluşan şehir ise haziran aylarında diğer bir söyleyişle patlıcan mevsiminde çıkan yangınlarda, defalarca küle döndü. Eski İstanbul’un gayrımüslimleri ise her ne kadar öteki dünyaya inansalar da bu dünyanın geçici olduğunu telaffuz etmezlerdi, evlerini çoğunlukla taştan yaparlardı. Taş evler yangınlara dayanıklıydı. Bir Müslüman Türk taştan ev yapacak olsa muhtemelen dostları tarafından canına fazlaca düşkün olduğu gerekçesiyle kınanırdı, “Bu dünyaya kazık mı çakacaksın?” derlerdi ona.

Bazıları “İnsan ne yiyorsa odur” der, galiba insan nasıl konuşuyorsa odur da diyebiliriz. Çünkü düşüncelerimizi yansıtan konuşma şeklimiz yaşantımıza yön verir. Bu duruma en ilginç örneğin 31 Aralık günlerinde ortaya çıktığını düşünüyorum.

YENİ YILDAN İSTEMEK

Geçen yılbaşında da belirttiğim gibi iki tür düşünme şekli var galiba. Birincisinde kişinin denetim odağı dışarıdadır, yani kişi kabullenici bir bakış tarzıyla ödülün ve cezanın dışarıdan geleceğine inanır. Bu gruptaki kişiler boyutsallık mantığından uzaktırlar. İkinci düşünme şeklindeki kişilerin ise denetim odakları kendi içlerindedir, başlarına gelenlerin kendi davranışlarından ötürü ortaya çıktığını bilirler, yerli yersiz dış mihrakları suçlamazlar. Bu gruptakiler adını bilsinler ya da bilmesinler boyutsallık mantığına sahiptirler.

31 Aralık’larda denetim odakları dışarıda olan hemen herkes, “Yeni yıl ülkemize ve dünyamıza bolluk, bereket ve barış getirsin” der. Bu masumane bir istektir ancak büyüsel (majik) bir düşüncedir. Bu düşünce biçimine sahip çocuklar düşünceleriyle olayları kontrol edebileceklerini sanırlar. İleri yaşlardaki obsesif düşünme şekli de yine büyüsel düşünme sayılabilir. Yeni yılın bolluk ve barış getirmesini istemek, nasıl gerçekleşeceği belli olmayan bir mekanizmaya bel bağlamak demektir.

Çocuklar el işaretiyle nesneleri ve insanları çağırırlar. İnsanlar ufacık çocuk elinin daveti üzerine kalkıp yanına giderler bazen. Ancak nesneler gitmez. Çocuklar biraz büyüdüklerinde el işaretleriyle nesnelerin yanlarına gelmeyeceğini öğrenirler. Ancak ne yazık ki pek çok yetişkin bu gerçeği kavramamış gibi davranır, “Ben istersem olur” büyülü inancıyla yeni yıldan iyi şeyler ister.

Denetim odakları kendi içlerinde olan kişiler, boyutsallık mantığıyla hareket etmeli, yeni yılın iyi şeyler getirmesini beklemek yerine şöyle demelidirler: “Ben yeni yılda, aileme, ülkeme ve dünyaya bolluk, bereket ve barış gelmesi için elimden geleni yapacağım. Yeni yılın sağlık getirmesini istemek yerine, sağlıklı olmaya ve çevremdeki insanlara da sağlıklı beslenip yaşamaları konusunda örnek olmaya çalışacağım.”

Eğer oturup dilemek yerine herkes bu şekilde düşünürse yeni yılda iyi şeylerin olma ihtimali artacaktır. Bu düşünme şekli akılcılığa, boyutsallığa uygundur. Yeni yılın iyi şeyler getirmesini istemek bir laf olsun temennisinin ötesine geçmez.

Benim yeni yıldan bir dileğim yok, yalnızca yeni yılda da okuyup yeni şeyler öğrenmek, roman yazmaya devam etmek, psikoloji ve eğitim alanında yeni bilgileri kamuyla paylaşmak istiyorum. Eğer bunun ülkeme ve dünyaya bir damla katkısı olacaksa, bu durum yeni yıla umutla girmeme yol açacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Herkes eğitimci mi? 20 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları