Üstün Dökmen

Toplumsal Empotans: Samanlık Sorunu

20 Şubat 2022 Pazar

Empotans, diğer adıyla iktidarsızlık, erkeklerde ortaya çıkan organik ya da psikolojik kökenli bir cinsel yetersizlik sorunudur. Bu yazıda söz konusu kavramdan yola çıkarak bir teşbihte bulunmak ve toplumlarda görülen üretim eksikliğine ve ekonomik bağımlılığa, ‘toplumsal empotans’ demek istiyorum. 

Samanlık Seyran Yeri mi?

 Ülkemizde, aşk olayında maddiyatın, paranın yeri olmadığını iddia eden çok insan var. Bu kişiler görüşlerini savunmak için, “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur” derler. Pek çok kişi bunun güzel bir açıklama olduğunu düşünür. Acaba?

Bence, aşkta maddiyatın önemli olmadığını ileri süren bu sözde, hiç farkında olmadan aşkta maddiyatın çok önemli olduğu ifade edilmektedir. Nasıl?

Topluma göre erkekle kadın âşık oldular diyelim. Fakirler, güzel bir evleri yok, bula bula bir samanlık buldular. Şimdi onlar bu samanlığı saray zannederler, mutlu bir şekilde samanların üzerine uzanırlar. Oh, gelecek kuşaklar garantide.

 İyi de aşk için, seyran için, kerpiçten bile olsa bir samanlık, bir dam gerekliymiş meğer. Öyle ovanın ortasında dımdızlak aşk olmaz. Çiftin öncelikle kapalı bir mekâna ihtiyacı vardır. Ya yapacaklar ya kiralayacaklar. Bitmedi.

Aşk için bu çiftin bir de samana ihtiyacı vardır. 

Öyle ithal samanla aşk olmaz. Olsa da eğreti olur. 

 Demek ki neymiş? Hem samanlığı yapmak hem de arpayı, buğdayı üretmek, saman elde etmek gerekliymiş. Hani aşk için hiçbir maddiyata ihtiyaç yoktu?

 İthal saman, eğreti saman üzerinde aşk yapmak, dışa bağımlı, emanet bir sevişme şeklidir. Adam sana ihraç etmezse zürriyetin kurur.   

 “Erkeğim” diye kasım kasım kasılabiliriz ama ekimde, kasımda tohumu toprağa atmazsak, eylülde samanı samanlığa yerleştiremeyiz. Gerçek ve mecazi anlamda zürriyetimiz kurur, köle çocuklar yetiştiririz. 

 Aşı ve Zürriyet

 Dünyada kendi parasını basamayan, kendi tahılını yetiştiremeyen, fabrikaları olmayan ülkeler empotans içindedirler, zürriyetleri ipotek altındadır. Bir de bazılarımız, “Ben aşı olmam, aşı yoluyla bizim zürriyetimizi kesecekler” diyorlar. Kardeşim, senin zürriyetin, geleceğin zaten sırra kadem basmış. Üzülme, senin için sorun yok. Aşı, olsa olsa virüsün zürriyetini keser.  

Yerli Tohum Yasağı

 Dünyada ilk tarım bulunduğumuz topraklarda yapılmıştır. Ancak atalardan gelen ata tohumu ülkemizde şimdilerde yasaklanmış bulunuyor. Eğer yerli tohum alıp satarsanız, ekerseniz şu andaki kanunlarımıza göre suçlu sayılıyorsunuz. Geniyle oynanmış hibrit tohumu alıp ekerseniz sorun yok. Niçin? Bir ülkenin bundan ne gibi faydası olabilir? Bu türden bir yasaklamayı ancak bir müstemleke ülkesinde görebilirsiniz. Müstemleke valisi, “Benim ülkemin tohumunu, kumaşını kullanacaksınız” diyebilir size. Mecburen kullanırsınız.      

Hibrit buğday, tohumu yeni üretimde kullanılamayan, her yıl tohumunun yeniden satın alınması gereken bir buğday türüdür. Bu durumda hibrit tohumun, bir anlamda zürriyetsiz olduğunu düşünebiliriz. Zürriyetsiz tohum kullanmak zorunda olan toplumların empotans toplum olduklarını söylemek abartı olur mu?

 Bilgisayara ‘hibrit’ yazıyorum, ‘kibrit’ diye düzeltiyor, bu kelime henüz sözlüğüne girmemiş. Google’a “Hibrit tohum nedir?” diye soruyorum, öve öve göklere çıkartıyor. İnternette, “Hibrit tohum kısır değildir, ilk mahsulü ekerseniz ürün alırsınız ancak bu verimsizdir, her yıl yeniden tohum alıp ekmek gerekir” diyor. Bu ne çelişki?

 Sonra internette hibrit tohumun insan sağlığına hiçbir zararı olmadığı söyleniyor, ayrıca “Bu konuda yapılmış araştırma yoktur” diye de ekleniyor. Araştırma yapılmadıysa sağlığa zararı olmadığını nereden biliyoruz? Anlaşılan o ki internette uzun uzun hibriti savunanların bu işle uğraşanlarla yakın yakın ilişkileri var.  

 Dünya’da en çok buğday ithal eden ülke sanırım ülkemiz. Bu buğdayın bir kısmı hibrit. İthal ve hibrit buğdayın samanı üzerinde aşk caiz midir? Galiba bu saman üzerindeki aşk, geleceği muallakta olan, emanet  bir aşktır. 

Hibrit buğday tohumu yetmedi, bir de kardeş ülkelerden milyonlarca göç aldık. Yakında pek çok evlilik olacaktır bu konuklarla, genlerimiz, tohumlarımız karışacaktır onlarla. Tarımda tohum sorunu, gelecekte torun sorunu. Acaba ikisi birbirine benziyor mu? Elbette ki ırkçılık yapmamalıyız, tüm dünya kardeşimizdir. Ancak tarımda ülkemize empoze edilen zorunlu konuklar, sosyal alanda da içimize sokuluyor mu?  

 İnsan aklı buna ermez(!).



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yalan üçlemesi 17 Kasım 2024
Hatırlamak 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları