Üstün Dökmen

Savaş, çocuk, oyun

15 Eylül 2024 Pazar

Bir savaşta en çok kime yanmalı? Ana kuzusu askerlere mi, çaresiz kalan kadınlara mı, ne olduğunu anlayamayan çocuklara mı, savaştan kaçanlara mı, kaçmayıp evinde kalanlara mı? Bu konuda karar vermek çok zordur, çünkü savaş hangi açıdan bakarsanız bakın insanlık dışı bir şeydir. İnsanların icat ettiği, bazılarının çok para kazandığı savaş, içinde kalan herkes için acıdır fakat galiba en çok çocuklar için başa çıkılmaz bir şeydir. Barış ortamlarında yaşamın kurallarını öğrenmeye çalışan çocuklar kuralsız bir savaşta çok sıkıntı çekerler.  

Bu yazıyı Francis Alys’in “Ricochets” isimli kitapçığını okuduktan sonra yazdım. Özellikle bu kitapçıktaki “haram futbol” oyunundan çok etkilendim. Yazar dünyanın pek çok ülkesinde sokakta oynanan çocuk oyunlarını videoya almış, bu videolardan oluşan kitapçıkla aynı isimli bir de sergisi var. 

HARAM FUTBOL

Alys’in video sergisindeki çocuk oyunlarından birisi “Haram Futbol” adını taşımaktadır. Futbol oynayan çocukları gösteren bu videoyu izlediğiniz zaman yarım dakika kadar oyunda bir top olduğunu zannediyorsunuz. Az sonra top olmadığını, çocukların top varmış gibi hareketler yaptıklarını anlıyorsunuz. Çünkü bu Ortadoğu ülkesinde haram olduğu gerekçesiyle futbol yasaklanmıştır, çocuklar ortada top olmadan mış gibi bir futbol oynamaktadırlar. 

“Haram futbol” videosunun görüntüleri muhteşemdir, ileri yaştaki çocuklar var olmayan toplarla şut çekmektedirler, topa kafayla vurmakta, gerektiğinde taç atmaktadırlar. Maç öncesinde ve sonrasında iki takımın oyuncuları birbirlerine tek tek sarılarak dost olduklarını göstermektedirler. Bombalarla delik deşik olmuş sokakta üst üste koydukları taşlar kale direği sayılmaktadır. Sahada her şey vardır; oyun vardır, mücadele azmi, heyecan vardır, dostluk vardır, hakem bile vardır, sadece top yoktur çünkü futbol haramdır, yasaklanmıştır. Yazarken bile gözlerim yaşarıyor.

“Haram Futbol” videosunda top dışında her şeyin bulunduğunu belirttim, bu videoda bir de olmaması gereken şey, savaş vardır. Maç sırasında sokaktan tank benzeri bir askeri araç geçer çocukların kalesi bozulur. Kenara çekilip aracın geçmesini beklerler sonra bozulan kalelerini tekrar yaparlar. Videonun sonunda yakınlarda silah sesleri duyulur çocuklar maçı bırakıp kaçışırlar. Oyunları bile haram olmuştur onlara.

Afrika’da kurulan “Boko Haram” isimli bir örgüte göre pek çok şeyin yanı sıra kız çocuklarının okula gitmeleri de haramdır. Ancak kızların kendi ülkelerinde kaçırılıp pazarda satılmaları haram değildir. Eğer bir ortamda laiklik yoksa kızların okula gitmelerinden futbola kadar pek çok şey haramdır. Hatta kadınların kahkaha atmaları ve hamile olanların sokakta dolaşmaları da uygun değildir. 

Bir internet çocuk oyunu olan Roblox kısa süre önce ülkemizde yasaklandı. Özgürlüğün sonu yok, galiba yasakların da sonu yok. Khaled Hosseyni’nin “Bin Muhteşem Güneş” adlı romanından öğrendiğimize göre Afganistan’daki rejim değişikliği sonucunda da futbol yasaklanmış, futbol sahaları idam gösterilerinin yapıldığı alanlara dönüştürülmüş. Stadyuma yerleşen meraklılar bir şeyler yiyip içerek idamları izliyorlarmış.

UKRAYNA’DA ASKERCİLİK  

“Ricochets” adlı sergideki videolardan birisi de Ukrayna’da çekilmiş. Bu videoda üzerlerinde asker kıyafeti ellerinde tahta tüfekler olan 13-14 yaşındaki çocuklar şehir içi trafiğindeki arabaları durdurup kimlik soruyorlar, bagajlarına bakıyorlar. Yetişkinler ise onlara kızmadan oyunlarına katılıyorlar, kimlik gösteriyorlar. 

Bu türden savaş oyunları savaşı hafife alma anlamı taşımaz. Çocuklar içselleştiremedikleri, içlerine sinmeyen bir savaşla, oyun oynayarak başa çıkmaya çalışmaktadırlar. 

TRAVMA, OYUN, MİZAH 

Oyun hafife alınacak bir şey değildir, bu yüzden oyunların yasaklanması da hafife alınmamalıdır. Çocuklar ve bazı üst düzeydeki canlıların yavruları hem keyifli vakit geçirmek için, hem sosyalleşmek, hem de geleceğe hazırlanmak için oyun oynarlar. Moreno’ya göre önce rol vardı, Huizinga’ya göre önce oyun vardı. Bu iki görüş arasında paralellik vardır. Çocuklar belli rollere girerek oyun oynarlar. Oyun ise bir tür yaşama giriş dersidir, yaşamı öğrenme kılavuzudur. 

Yukarıda belirtilen işlevlerinin yanı sıra oyunun bir işlevi daha vardır bu da travmalar sonrası yaşama uyum sağlamada işe yaramasıdır. Çocuk psikologları ve psikiyatristleri teşhiste ve tedavide oyundan yararlanırlar ancak çocuklar da travmalar sonrasında adı konmamış bir şekilde bilinçli olmadan oyunlar oynayarak kendilerini iyileştirmeye çalışırlar. Bir depremin ertesi günü çocuklar deprem resmi yapamazlar fakat birkaç hafta sonra depremle ilgili resimler yaptıklarında depremle ilgili oyunlar oynadıklarında deprem stresiyle başa çıkmaya başladıklarını düşünürüz. Bu etkinlikler onların yılmazlıklarına (rezilyanslarına) da katkıda bulunur. 

Ukrayna’da tahta tüfeklerle gerçek dünyada askercilik oynayan çocuklar varmış anlaşılan. Bu savaşta şimdiye kadar, her iki taraftan 100 binin üzerinde insan ölmüştür. Bu korkunç bir şeydir. Çocuklar az ötelerinde cereyan eden bu ürkütücü şeyle oyun oynayarak başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Kediden korkan çocuklar oyun oynarken kedi rolü alırlar.

Yetişkinler ise bir travmanın yarattığı stresle, oyun oynayarak değil birbirleriyle konuşarak baş etmeye çabalarlar. Pazarcık Depremi öncesinde Prof. Dr. Naci Görür yakında bir deprem olacağını yer belirterek tahmin etmişti. Yetkililer ve halk bu uyarıyı yeterince ciddiye almamışlardı. (Eğer uyarılar ciddiye alınsaydı deprem bölgesinde kurtarma ve yardım çalışmaları günler sonra başlamazdı.) Ancak depremi izleyen aylarda yöre insanlarının depremle ilgili espriler yapmaya başladıklarına şahit olduk. En yaygın espri ise “Naci görür, biz göremeyiz” şeklindeydi. 

Brehct bir oyununda “Tarihteki bazı olaylar ilk ortaya çıktıklarında trajedidir, daha sonra hatırlandıklarında ise komedi olur” demişti. Yukarıda ifade edilen deprem sonrası espriler bu duruma güzel bir örnektir. Oyun ve mizah güldürür ama korur da.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Herkes eğitimci mi? 20 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları