Üstün Dökmen

Osmanlı’da sansür

08 Eylül 2024 Pazar

Sansür günümüzde gerek yazılı gerek sözlü basında gerekse internette ortaya çıkıyor, tepki çekiyor. En son Instagram’ın ve bir çocuk oyununun yasaklanması toplumsal gündemi meşgul etti. Fakat bu durum yeni değildir. Adı resmen sansür olmasa da Osmanlı’da da açıkça veya örtülü şekilde sansür vardı. Örtülü sansürün en yaygın şekli vakanüvislerin olayları gerçeğe uygun şekilde kaleme alamamalarıydı. Vezirlerden, özellikle padişahlardan çekinen vakanüvisler çoğunlukla olayları onların hoşuna gidecek şekilde yorumluyorlardı. Padişahlar vakanüvist olmayanlara da baskı uygulamışlardır.   

FATİH VE KANUNİ

Fatih, Çandarlı Kara Halil Paşa’yı sebebi belirsiz şekilde idam ettirince Çandarlı’nın yakınları matem elbisesi giymişlerdi. Fatih matem elbiselerini çıkarmaları, çıkarmayanların ise ertesi gün huzuruna gelmeleri için emir gönderdi. Böylece Çandarlı’nın yakınları korktular, matem tutamadılar.

Fatih huzurunda ilmi görüşlerinde fazlaca ısrarcı olan bir düşünürün deli olduğuna karar vermiş, tedavisi için de hekimbaşının her gün üzerine su döküp sopayla vurmasını istemişti. Bu durum birkaç gün devam ettikten sonra Konstantinopolis’teki tüm Müslüman âlimler bu durumun devam etmesi halinde kitaplarını At Meydanı’nda yakacakları ve başkenti terk edecekleri yolunda padişahı tehdit ettiler. Zulüm sona erdi. Onurlu bilim insanları tarihin her döneminde güçlü olmuşlardır. 

Kanuni döneminde ise sansürün iki durumda ortaya çıktığını düşünüyorum. Birincisi Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa’yı hiçbir somut delile dayanmadan suçlayıp öldürtmesi üzerine asker ve halk çok büyük tepki gösterdi ancak sözel nitelikteki bu tepki bastırıldı. Haberin duyulması üzerine inşaatı devam eden Süleymaniye Camii’nin işçileri bir gün iş bıraktılar sonra ikna edildiler, ikinci gün devam ettiler. (Sanırım bu tarihimizdeki ilk grevdir.) Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi üzerine Şair Taşlıcalı Yahya Bey bir mersiye yani ağıt yazdı. Bu ağıttan rahatsız olan Kanuni vezirinden şairle görüşmesini, ağzından onu suçlayabilecek bir laf almasını istedi. Yahya Bey akıllı bir manevrayla vezire koz vermedi. Bu bir şaire uygulanan sansürdü. Yahya Bey şehzadeyle ilgili ikinci bir şiir yazamadı.   

Kanuni dönemindeki ikinci sansür şöyleydi: Padişahın da  göz yummasıyla Rüstem Paşa halktan çok miktarda usulsüz vergi topladı. Halk sesini duyuramadı. Sadece Fuzuli usulsüzlüğe, yolsuzluğa karşı sesini yükseltti. Onun “Selam verdim rüşvet değildir diye almadılar” sözü hâlâ zihinlerdedir. 

Galiba toplumun ahlak terazisi kişilikli bilim insanlarının ve sanatçıların omuzları üzerindedir.

IV. MURAT

IV. Murat tütün ve içki yasağı getirmişti. Bu yasaklar konumuz dışındadır fakat bu padişahın Şair Nef’iye getirdiği yasak hâlâ unutulmamıştır.

Nef’i her yeni sadrazama, “İşte memleketi düzeltecek büyük adam” diye methiyeler düzermiş bu sadrazam da selefleri gibi adaletsizler, yolsuzluklar yapmaya başladığında hicveder, yerin dibine batırırmış. Bir gün Siyam-ı Kaza adlı bir hiciv mecmuası çıkarmış, IV. Murat bu mecmuayı pencere önünde okurken sarayın bahçesindeki ağaca yıldırım düşmüş. Padişah da korkup bu duruma Siyam-ı Kaza’nın sebep olduğunu  zannetmiş. (Aslında bugün bu tür tepkileri klasik şartlama yoluyla açıklıyoruz.) Nef'iyi huzuruna çağırıp bir daha hiciv yazmayacağı konusunda yemin ettirmiş. Ancak Nef’i yeminini uzun süre tutamamış, Bayram Paşa’yı hicveden bir şiir yazmıştır. Sonuçta Bayram Paşa tarafından padişahın da rızasıyla idam ettirilmiştir. Nef’i sansüre başkaldıran bir şair olarak cesaretini hayatıyla ödemiştir.   

ABDÜLHAMİT

Sultan Abdülhamit dönemi jurnalciliğin ve sansürün Osmanlı’daki doruk noktasıdır. Sultanın kaygılarını betimlemek için “vehm-i hümayun” kavramı ortaya atılmıştır.

Bu dönemde basında o güne kadar görülmemiş bir sansür uygulaması başlamıştı. Sansürcüler rutubetten nem kapmamın somut örneklerini sergilerlermiş. Rivayete göre bir yazıdaki yağmur yağdı ifadesi bile sansüre uğrarmış. Güya Sultan Hamit’in burnu ördek gagasına benziyormuş (aslında böyle bir görüntü yoktu) yağmur yağınca su birikirmiş, bu suda ördekler yüzermiş. Ördekler de sultanı hatırlattığı için yağmur yağdı cümlesini gören sansürcü hemen bu cümlenin üzerini çizermiş. Abartılı gibi gözükse de Sultan Hamit döneminde bu türden kaygılı sansürcü tavırlarına rastlamak mümkünmüş.    

Namık Kemal, Tevfik Fikret gibi şairler bu sultan döneminde baskı görmüşler, uzun süre rutubetli zindanlarda kalan Namık Kemal ise hayatını kaybetmiştir. Namık Kemal  padişahlığa karşı değildi. İslamcıydı, Osmanlı’ya da karşı değildi, tek suçu istibdadı eleştirmekti. Tek adam onu affetmedi.    

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Yukarıda belirtilen bazı bilim insanları ve şairler adaletsizliğe, yolsuzluğa, haksızlığa karşı çıkmışlardır, karşılığında baskı görmüşlerdir. Anılan şairler dışında Pir Sultan Abdal benzeri Alevi-Bektaşi Türkmen âşıkların da baskı görmüş olmaları söz konusudur. Baskılar bazen sansür bazen de hayatına kastetmek şeklinde olmuştur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hatırlamak 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları