Üstün Dökmen

Moda mı kesim mi?

30 Haziran 2024 Pazar

Pek çok konuda modadan söz edilebilir ancak moda denildiğinde aklımıza öncelikle belli bir zaman dilimi içinde popüler olan giysiler geliyor. Günümüzde modaya, kişilerin ihtiyaçlarından ziyade mevcut ekonomik sistemin ihtiyaçları yön veriyor. Satışları artırmak için moda sık sık değiştirildiğinde henüz yeni olan elbiselerimiz giyilmez hale gelir. (Aslında bize öyle gelir.) 

Bence kıyafetlerimizi günün modasına uydurma gayretimizin yanı sıra “moda” sözcüğünü kullandığımızda adlandırma konusundaki bir modaya uymuş oluruz. Çünkü henüz dilimizde moda kavramı yokken Osmanlı’da revaçta olan kıyafetlere “kesim” adı verilirdi. Cezayir kesimi, Fransız kesimi gibi...  

DİLDE YARATICILIK

Elma ağacına armut aşıladığınızda melez bir meyve çıkar ortaya. Bu durumdan ağaç zarar görür mü bilmem ama aşılama yapılmaktadır. Ancak bir dile başka dillerden sözcük aldığınızda durum farklıdır, dışarıdan gelen sözcükler o dilin gelişmesini, kendi içinde yaratıcılık sergilemesini engeller. Sözcük almaktan daha kötüsü yabancı dillerden kural almaktır. Kural aldığınızda dilin dumura uğrama tehlikesi vardır. Aşırı olmamak kaydıyla sözcük almanın dili zenginleştireceğini düşünebiliriz, Ziya Gökalp’in de dediği gibi “Türkçeleşmiş Türkçedir” diyebiliriz. Ancak “restoran” yerine “restaurant”, “kafe” yerine “cafe” yazmak dilimize zarar verir çünkü Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir.

Yabancı dillerden sözcük almanın en önemli sakıncası anadilin gelişim sürecine ket vurulmasıdır. Çünkü her dil yeni filizler üreten bir ağaç gibi zaman içinde, kendinden kaynaklanan etkilerle yeni sözcükler üretir, adeta yaratıcılık sergiler. Gereksiz yapılan ithalat bir ülkedeki üretime zarar verir, örneğin uçak fabrikasını kapatıp uçak almak, tarımı azaltıp saman ithal etmek gelişmeyi engeller. Benzer şekilde bir dile yabancı sözcük sokmak da o dilin gelişmesini, zenginleşmesini engeller.         

Nasrettin Hoca fıkralarını üreten kültürümüz, günün gereksinmeleri doğrultusunda yeni sözcükler de üretebilmektedir, dolmuş, kaptıkaçtı, gecekondu, bilgisayar, batçık gibi. Bu sözcüklerin yabancı dillerdeki karşılıklarını kullanmak gereksizdir. Artık Türkçeleşmiş olan moda sözcüğünden vazgeçelim demiyorum ama bir zamanlar İstanbul’da ortaya çıkmış olan “kesim” sözcüğünü de arada kullanabileceğimizi düşünüyorum. Bence kesim, kıyafetlerin dikilme tarzını çok güzel adlandırmıştır. 

CEZAYİR KESİMİ

Ergenlerin yetişkinlerden farklı, kendilerine özgü birtakım kıyafetleri, jargonları vardır. Yetişkinler onların giydiklerini de dillerini de tuhaf bulurlar. Ergenler ise anne babalarını ve diğer yetişkinleri değil yaşıtlarını ölçüt alırlar. Böylece kuşaklar arası bir çatışma oluşur. Bunun tarihe geçmiş bir örneği Eski İstanbul’da yaşanmıştır. 17. Yüzyıl İstanbul’unda Cezayir kesimi (Cezayir işi) denilen giyim tarzı, ortaya çıktıktan az sonra gençler arasında hızla yayılmıştı.

Genç erkekler diz altında biten kıspet benzeri dar bir pantolon giyip bellerine kırmızı bir kuşak bağlıyorlarmış, ayakları ve belden yukarıları çıplak oluyormuş, dar bir cepken giyiyorlarmış. Bu kıyafeti tamamlamak üzere de göğüslerindeki kıllara mavi boncuk takıyorlarmış. Doğal olarak yetişkinler bu kıyafeti iğrenç buluyor, yasaklamaya çalışıyorlarmış.

O günlerde bir paşa ordusuyla birlikte Balkanlar’dan İstanbul yakınlarına gelip konuşlanmış. Ergenlik dönemindeki iki oğlu İstanbul’a gezmeye gidince Cezayir kesimini görüp hayran kalmışlar, hemen bir terziye birer takım ısmarlamışlar. Paşanın adamları bu durumu akşam paşaya söyleyince paşa perişan olmuş, o geceyi uykusuz geçirmiş, sabah danışmanlarını toplayıp çocuklarıyla yüz göz olmadan onları bu kıyafetten nasıl vazgeçireceği konusunda fikir danışmış. Sonuçta şu çözümü bulmuşlar: Ordudaki birkaç gence alelacele birer Cezayir kesimi bulup giydirmişler, ortalarda kurumlana kurumlana dolaşmalarını söylemişler, askerlere de onlarla alay etmelerini tembihlemişler. Bu temaşayı dehşetle izleyen paşanın oğulları ise ertesini günü terziye gidip ısmarladıkları elbiseleri alamamışlar.

Moda yerine kesim denildiğini bu tarihsel hikâyeden öğrendim. Bir de şu var; “hair designer”, “jasmin house”, “Grand Garden Palace Inn”, “coffee break”, “pet hospital” gibi birtakım yabancı sözcükleri kurumlana kurumlana söylediğimizde bu hikâyedeki gibi ordugâhta Cezayir kesimi giyip gururla dolaşan gençlere benziyor muyuz acaba?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yalan üçlemesi 17 Kasım 2024
Hatırlamak 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları