Turgay Fişekçi
Turgay Fişekçi turgay@fisekci.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şiir Nedir Aslında?

16 Mayıs 2012 Çarşamba
\n

\n

\n

\n

Kırmızı Yayınlarının yöneticisi Fahri Özdemir söyledi; İnkılâp Kitabevinden bir yazı almışlar, artık şiir kitapları satmak istemediklerini bildiren.\n

\n

Aferin onlara! Şiir kitapları bulundurmasınlar mağazalarında, edebiyat dergileri bulundurmasınlar, sonra da o mağazalara kitabevi desinler. \n

\n

Kırmızı Yayınlarının bastığı şiir kitaplarına bakıyorum, Ülkü Tamerden Refik Durbaşa, Kemal Özerden Metin Altıoka çağdaş şiirimizin birbirinden önemli ozanları... Yalnız Türkçe şiirin değil, dünya şiirinin de seçkin örnekleri var yayınevinin yayınları arasında. Bu kitapları kitabevlerinde bulundurmamakla daha başarılı olacağını düşünen kitabevi yöneticilerini kutluyorum! Ülkemizin en eski kültür kurumlarından biri olan bu büyük yayınevinin böylesi günlük ticari kaygılara düşmüş olmasının nedenlerini anlamak istemiyorum.\n

\n

Şiir kitapları bulunmayan bir kitabevi olur mu?\n

\n

Olursa onun adına ne denir? \n

\n

Bu soruların yanıtlarını okurlara bırakıyorum.\n

\n

***\n

\n

Aslında bugünkü yazı konum başkaydı: Yıllardır şiir yazan ve yayımlayan bir ozanımız, son zamanlarda yazdığı her yeni şiiri sanal ortamda tanıdıklarıyla paylaşıyor. Ozanımız son günlerde peş peşe başka ozanlar üstüne yazdığı şiirleri gönderiyor. Gün geçmesin ki posta kutumuzda yeni bir şiiriyle karşılaşmayalım.\n

\n

Elbet ilgimi çekiyor bu şiirler, bir ozan üstüne bir başka ozanın yazdığı dizeler olduklarından. Ne ki kimi zaman başarıyı yakalayan ozanımız kimi zaman da işin kolayına kaçıveriyor: Birkaç şiirinde, o şiire konu olan ozanlara ait bir iz bulamadığımı fark ettim.\n

\n

Son gelen şiirlerden biri Filistinli ünlü ozan Mahmud Dervişin adını taşıyordu. Bu şiiri ötekilerden daha büyük bir heyecanla okumaya başladım. Çünkü Sözcükler dergisinin Mart-Nisan sayısında Mahmud Dervişle İstanbulda yapılmış, bütün hayatını, şiirini kuşatan ve tam kırk bir dergi sayfası uzunluğunda, benzersiz bir söyleşi yayımlamıştım. \n

\n

İlk düşüncem bu söyleşinin ozana esin verdiği yönündeydi. Şiiri okuyunca, böyle bir bağ olmadığı hemen anlaşılıyordu. damlardan havalanan güvercinler / şafağı müjdeler, gözyaşı gülleri açar gibi sıradan, herkes için söylenebilecek dizeler içeriyordu şiir. O zaman bu şiirin adı neden Mahmud Derviş olsun? Turgay Fişekçi dense de pek bir şey değişmez. Ne ona ne de bana özgü bir şey içermiyor çünkü.\n

\n

***\n

\n

Şiir sanatına ilişkin söylenebilecek en temel özellik, okuruna duymadığı, bilmediği bir evrenin kapılarını açmasıdır. Bir şiir, öyle benzersiz bir şey olmalıdır ki önümüze koyduğu dünya büyülemelidir bizi. Sıradan sözlerle de şiir yazılabilir elbet ama o sıradan sözlerle o büyülü dünyayı kurabilmek koşuluyla. Orhan Velide, Nâzım Hikmette, Can Yücelde sayısız örnekleri vardır böyle sıradan sözlerle yazılmış çarpıcı şiirlerin.\n

\n

İnsan en eski çağlardan günümüze çalışarak insan oldu. Kendini emekle dönüştürerek öteki canlılar dünyasından ayrıldı. Sanat insanın insan olma serüveninde yan yana yürüdüğü bir büyülü süreçtir. Bütün efsaneler ve masallar bu inanılmaz serüvenin açıklamalarıdır. Prometheusun gökyüzünden yeryüzüne ateşi indirmesi, insanlığın bir kez yaşadığı bir serüven değildir. Sanat yapıtları böylesi mucizeleri kendi çağlarında yeniden yeniden ortaya çıkaran ürünlerdir. \n

\n

İnsanı içinden çekip çıkardığınız zaman sanatın da hayatın da anlamı kalmaz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları