Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yeni Dengeler...
\n
\nDünyada arka arkaya gelen seçimlerin okumaları, dünyada yeni dengelerin oluşumunun da yansımalarını getirdi... Sistemin yapısal periyodik krizleri, sandığın geçerli olduğu, gelişmekte olan ülkelerde merkez sağ ve sol partileri silip süpürmüştü... Büyük krizle merkez ülkelerde de, merkez sağ-sol siyasetlerin iktidarlarında bir kırılma sürecine girildiği sonuçları çok çarpıcı... Çaresizlik; ötekileştirmeleri, ırkçı, dinci siyasetleri, söylemleri öne çıkarıyor. Karşı refleks olarak sistem eleştirisi, kurtuluş reçetelerinin acımasızlığından beslenen sol da, alternatif çözümler olarak yükseliyor... Bu beylik söylemde öne çıkan siyasal vitrin yanında, insan hakları, demokrasinin evrensel değerlerinden önemli sapmalar da gündeme girmiş bulunuyor...\n
\nBu genel tablonun özeline girildiğinde ise, sistemin ideolojik sahipleri konumundaki ülkeler ile sisteme yönlendirilmiş olarak eklemlenen ülkeler arasında, insan haklarının her boyutuna dönük uçurum büyüyor. Arap baharlarına yüklenen çok iddialı demokratikleşme vizyonundan sonra yaşanan seçimler, insan hakları, demokrasi kriterleri ölçeği ile birbirinden trajik demokrasi karşıtı sonuçlar üretiyor. Merkez ülkelerin ayakta kalma koşullarında izansız boyutlandırılan çifte standartlarda, uydu ülkelerin giderek geriye püskürtülmeleri, parçalanmaları, ırklar-dinler üzerinden iç savaşlarla boğuşmaları projeleri belirleyici rol oynuyor...\n
\nİşgalin enkazında yerlerde sürüklenen Afganistan, Irak örnekleri bir yana, Suriye’nin taze seçimleri üzerinden tartışmalar ya da Mısır’ın yeniden ertelenen seçimler en taze gelişmeler... Ben bugün sizinle dünya medyasında efsaneleştirilen kırmızı-turuncu karanfil, renkli darbelerin en görkemli örnekleri arasında sunulup durulmuş Ukrayna’dan çarpıldığım bir belgeseli paylaşmak istiyorum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Beşiktaş Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri çarşamba belgeselleri kapsamında, konu kapanmış madenler ve ortada kalan işçileri, yöre yaşayanları olunca, belgeseli değerlendirme sorumluluğu bana düşmüştü. İngiltere, Polonya en çok Zonguldak pek çok ülkenin madenci direnişleri, kapanmalarının öykülerini yakından bilen olarak, Ukrayna’da çekilmiş belgesel karşısında çarpıldığımı itiraf ederek söze girmeliyim...\n
\n***\n
\nÖncelikle bugünün piyasalar düzeninde, siyasi iktidarların ideolojik, ekonomik verimlilik hesaplarına bakışı insan eksenli değil. Thatcher ile Özal’ın kendi halklarına göstere göstere, Güney Afrika’nın çok verimli, en önemlisi çok büyük emekçi sömürüsü ile çok ucuza üretilen kömürünü ithal etmenin kazançlı olduğunu ballandırarak anlatmalarına, aslında aldatmalarına tanıklık ettim... Çünkü bir tek ithal kömürün döviz fiyatı üzerinden propaganda yapıyor, bunun üzerinden toplumsal bedel ödeme yalanına sığınıyorlardı. Oysa uzman ekonomistler, ekonomik maliyet hesabı yapılırken ülkenin madenlerinin üretilmesi ile yaratılan değerler, işçilere, yöre halklarına sağlanan getiriler, dahası ithalatta kullanılacak dövizin elde edilmesi maliyetlerinin toplamı üzerinden hesaplar yaptıklarında, ekonomik yarar, toplumsal verimlilik sonuçları çok tersine, maden üretiminin devamından yana çıkıyordu. Sosyal devlete aykırı bu politikalara eklenen sendikalara, işçilere yönelik tehditler cabası...\n
\nMadenlerin kapatılması ile yaşanan toplumsal travmalar kamuoyunun gündeminden hep uzak kaldı. Ancak sendikaların, işçilerin direnişlerinin gücü ile bağlantılı sınırlı dönemlerde anlamlı toplumsal duyarlılıklar yaşandı... İngiltere’de madenci eşlerinin madenlerin kapatılmasıyla bağlantılı sadece erkelerin işlerinin kaybedilmesi değil, yaşanan kentlerin değerinin dibe vurması, gelecek yaşam alanlarının tüketilmesine isyan olarak gerçekleştirdikleri örgütlü büyük direniş, sadece İngiltere değil dünyada kadın gücünün yeniden keşfedilmesini üretti. 1980’ler sonrası dünya çapında kadın hakları savaşımında yaşanan büyük sıçrama, ikinci miladı onlara borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz.\n
\nDünyanın en büyük en kitlesel grevle birlikte madenci direnişini gerçekleştiren Zonguldaklılar ise madenci-kadın-yöre insanı bütünleşmesinde Özalizmi siyaseten kırmayı başardılar. 12 Eylül, daha fazlası ile Özal döneminde sadece sendikalı değil, tüm işçiler, üreticilerin ücretlerinde yaşanan büyük kayıplar, birkaç yılın açıkları ile birlikte madenciler sayesinde, lokomotif işlevi yapan 1991 yeni sözleşmesyle kapanmış oldu. Siyaseten rafa kalmış sosyal politikaların, Özalizm sonrasında, Erdoğan iktidarlarına kadar, yetersiz ancak anlamlı hükümetlerin icraat politikalarına girmesini getirdi.\n
\nUkrayna’da yaşanan travmaya gelince, 1995 gibi bir yakın tarih sonrasında, dünyanın merkezinde, kapatılan madenlerin boş kalan köylerinde, açlığa mahkûm edilen, dağılan ailelerin çocuklarının yıkık dökük evler, maden enkazlarında insanlık dışı koşullarda kömür üretme, ailelerini toparlama trajik öyküleri tüyler ürpertici. Ukrayna’da turuncu darbe ile yaratılmış efsanenin öteki kirli yüzü...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması