Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Taşlar Yerinden Zıpladı...

16 Haziran 2012 Cumartesi
\n

Başbakan Erdoğanın Fethullah Gülene, cemaatin gövde gösterisi yaptığı Türkçe Olimpiyatlarındadönçağrısı yapmasını, Leyla ZananınKürt sorununu Erdoğan çözeraçıklamasını, biçimsel görüntüleri, algılanmaları üzerinden değerlendirmek, günlerce tartışmak, önümüzü görmek için yol gösterici olabilir mi? Birbirinin tıpkısının aynısı kimi görüntüler, görüşler bile zamanı, koşulları, görüş sahiplerinin kimlikleri, maksatları bağlantılı değerlendirildiğinde çok farklı anlamlar, sonuçlar üretmiyor mu?

\n

Erdoğan hükümetinden gelen cemaate yönelik jestlerin aslında bini bir para... Türkçe Olimpiyatlarının görkemli, medyatik sunumu, propogandası için iktidar kaynakları seferber. Okulların tatile girdiği günler olmasına karşın sadece İstanbul değil, pek çok kentten büyük bir çaba ve destekle düzenlenen organizasyonlarla öğrenciler araç-yiyecek-yol, her türden gereksinimleri karşılanmış olarak öğretmenleri eşliğinde olimpiyat etkinliklerine tribünler hiç boş bırakılmayacak biçimde taşındılar. Özel anı parası bile basılmakla kalınmayıp, piyasaya sürüldü. Parti örgütlenmeleri; izleyici taşımak, destek atmak üzere yarışıp durdu. Her kademeden parti yöneticileri, milletvekilleri, bakanlar da öyle...

\n

Doğrusu, Başbakan Erdoğan, iktidar yönetimi ile cemaat kadroları arasında iktidar paylaşımı, yönetim üsluplarında sürtüşme..haberlerinin kanıtları ile inandırıcılık kazanmaya başladığı bir süreçte, Başbakandan gelen çağrı,görünür bir son, sıcak büyük jestolarak değerlendirilirken siyasetin olmazsa olmaz stratejik atak boyutu, mesajları atlanıyor gibi. Çok sert, kırıcı sürdürülmüş bir seçim kampanyasının sonunda gelenek olan ellerin havaya kaldırılarak çekilen kardeşlik, barış fotoğrafları gibi bir şey de olamaz mı? Daha bir fesatça yorumla Gülenin zaten gelme hazırlığında olduğu biliniyordur ya da gelmeyeceği garanti gibidir de... İktidar sorumluluğundan pay almadan, bedel ödemeden iktidar ortaklığı yapmak, baskı gücünü kullamak biraz insafsızlık olmuyor mu?mesajı, sitemini iletmeye yönelik bir taktik çıkış mıdır?

\n

***

\n

Dedikodu boyutunu bir yana bırakarak güçlü bir iktidar yönetiminde, bu boyutlarda güçlendirilmiş bir cemaat etkinliğinin demokrasimiz, hukuk devleti düzenimiz açısından vahametini, hele de laiklik ilkesinin katledilmiş olmasını kara kara düşünmemiz, sorgulamamız gerekmiyor mu? AKP iktidarı gönüllü iktidar gücünü cemaatle paylaşıyor...deyip geçebilir miyiz? Kişilerin bireysel özgürlük alanları içinde kalmış bir inanç özgürlüğü gibi değerlendirip, bir cemaate dayalı siyasal İslamcı gücün iktidar gücü olarak etkin olmasının insan hakları, hukuk devleti düzeni, laiklik, demokrasimiz açısından çok ağır sakıncalarını yok sayabilir miyiz?

\n

Demokrasilerde çok farklı yorumlara karşın dünya örneklerine egemen olan düzen, ancak yasalar içinde kurulmuş, örgütlenmiş, seçilmiş kadroları olan örgütlenmelerin parlamento içi ve dışı ağırlıkları ile siyasete yön vermeleridir. Farklı dinler, mezhepler, inançlar üzerinden siyasi partilerin denetim altına alınmaları, hele de iktidar yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları, dinin siyasete egemen olmasıdır ki, bizdeki boyutu ile siyasal İslamın laikliğe, demokratik düzene aykırı, rejimi tehdit, ipotek altına almış olması sonucunu gösterir. Bilmem ayrımında mısınız? Kimse bu vahim sonucu sorgulamayı bile aklından geçirmiyor, demokrasinin doğal bir olgusu gibi sessiz kalınıp boyun eğiliyor...

\n

Leyla Zananın çıkışına gelince; kimliğine, geçmişine, ilişkilerine bakarak en yüzeysel bir değerlendirmede bile, taşların yerinden zıpladığı zaman diliminde olup bitenleri şöyle bir anımsamakta yarar olabilir... ABDnin dünya çapında çıkarlarını, denetim gücünü kollarken büyük ekonomik kriz, değişen dengeler bağlantılı son birkaç yıl içinde değiştirmek zorunda kaldığı stratejiler çok ama çok önemli olmalı... Irak işgali çekilişi eksen, ilan edilmiş bölge ülkeleri gelişmelerinin bölge ülkeleri aracılığı ile denetlenmesi, Türkiye - Erdoğan iktidarlarından stratejik ortak vitrininde son beklentiler... Clinton, daha dün pervasız, dikte ederek bizim adımıza Başbakan Erdoğanın kırmızı çizgilerini çizen Suriye yönetiminden söz etmedi mi? Irak içinde Kuzey Irak yönetiminin ekonomik-sosyal-siyasal güçlendirilmesinde Türkiyeye yüklenmiş rolle bağlantılı, PKKden istenen Kuzey Irak üslerinin silikleştirilmesi ekseninde ödünlerin de çok açık, sık sık altı çizilmekte...

\n

Leyla Zananın cezaevi yılları, dayanışması bağlantılı, ağırlıklı AB siyasi liderlikleri ile olan dostlukları, deneyimleri, günün koşullarında, dengelerinde öne çıkabilecek dostane uyarılar ortada. Kişisel kanım tam da bu zaman dilimi içinde Özalın zehirlenmiş olabileceğine ilişkin gündemimize düşen DDK raporunun hesaplı çıkışı olmasa da medyatik büyümesinde aynı amaca yönelik propaganda için kullanılabilirliğinin payı var... Şartlı refleks, algılama içinKürt sorununu çözecekti, zehirlendi... propagandası, kuyruklu yalan, balon olsa ne yazar? Toplumu güdülemede çok işe yarar...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları