'Tarihdaşlık' Kriterleri

23 Mart 2013 Cumartesi

Bakan Davutoğlu’nun Diyarbakır’da açıkladığı “tarihdaşlık” ortak kriterlerinde uzlaşmanın, çerçevesinin, sınırlarının anlaşılabilmesinin zorluğu, yeni bir kavram kullanılmasından çok sınırlarının bilinçli, ucu açık bırakılması ile ilgili bir şey. AKP cephesinden çok daha net açıklamalar, ilk gününden Diyarbakır Nevruz kutlaması tartışmaları üzerinden PKK-BDP siyasi liderlik kadrolarından geldi. Başbakan Erdoğan, Öcalan’ın çağrısı için olumlu değerlendirmesini, mesajlarının kendilerininkiyle çakıştığını, İslam şemsiyesi vurgulamasının altını çizerek yaptı. Diyarbakır’da Türk bayraklarının bulunmamasını ise mesajla ters düşen bir durum olarak eleştirdi.
Kürt cephesinin siyasetçilerinin birinci ağızlarından yapılan açıklamalarında ise Çanakkale ruhundan, yana yana duruştan çıkılan yolda, 1. Meclis’te buluşma sonrası, hemen 1923’le yol ayrımına girildiği, 1924 Anayasası ile ayırımın netleştiği, Cumhuriyet hükümetlerinin Kürtleri asimile eden poltikalarıyla büyük kırılmaların yaşandığı tezleri öne çıkarıldı. Bugün gelinen noktada ise yeni Osmanlıcılık olarak da adlandırılabilecek bir çerçevede, din kardeşliği üzerinden sağlanan güçlü birliktelikte, ırklara, farklı kimliklere tanınacak haklarla “
Misakımilli” anlayışıyla, gerçekçi politikalarla, önü açık yeni sınırlara ulaşılabilmesinin hedeflendiği belirtildi. Türk bayrağı ile bir sorunları yoktu, istek varsa olmasında bir sakınca da yoktu ama olmamasını sorun odağı olarak görmemişlerdi.

\n

***

\n

İktidarlarının yeni Osmanlıcılık, son kavramı ile “tarihdaşlık” kriterlerinin kamuoyunca anlaşılmasına yarayabileceğini umarak Balkanlar’daki uygulamalarından kimi tanıklıklarla örnekler verebilirim. Makedonya, Kosova, Bosna sıcak poltikalarında başka ırklardan Müslümanlarla dinsel kimlik, kültür, dahası seçilen mezhepler üzerinden kurulan sıkı dayanışmanın, soydaşlardan esirgendiğinin yakınmaları çok fazla. Türkiye’den yapılan yardımlar, öğrenci bursları, kültürel ilişkilerde çarpıcı ayrımcı örnekler söz konusu.
Onlar nasılsa bizden”le açıklanabilecek bir tablo değil. Tarihdaşlıkta Osmanlı bölge halklarına din üzeriden yakınlaşmak istenirken de çizilen çerçeveler çok çarpıcı. Bilindiği üzere Osmanlı çok hesaplı bir sosyolojik temelde Balkanlar’da Müslüman misyonerliğini, Bektaşilik-Alevilik ağırlıklı yürütmüş. Makedonya’da Aleviliğin, ilk Osmanlıcılığın misyonerlik merkezi Naki Baba Tekkesi’nde, giyimleri biraz da papazlara benzetilmiş günümüz dedeleri canlandırılmış çalışmalarının hâlâ Hz. Ali üzerinden yürütüldüğünü, büyük boy posterinin önünde söylerlerken yakın günler arşivlerinden Gülen cemaati Kuran kursunun aynı tekke çatısı altında yapılmakta olduğunu görebiliyorsunuz. Yardımları yapan ülkeleri gösteren masalara dizilmiş bayraklarda Suudiler, Türkiye, ABD var.
Öğrenci bursları, Kızılay paketleri, kurban, sosyal yardım, eğitim, kültür yardımlarında, ağırlıklı tarihi binalar, camiler, onarımlarında, yandaş seçimlerin öncelikleri, sokaklardaki insanların yaşamlarına, giyimlerine çok çarpıcı yansımakta.

\n

***

\n

Yaşamsal Türkiye’nin gündemine geri dönersek. Bu ülkenin bütün vatandaşlarını kucaklayan Çanakkale ruhunu kim reddedebilir ki? Benim gençlik yıllarımda bu ruhun yaşatılmasında öncelik sol siyasal gençlik kimlikleri, örgütlenmelerindeydi. Çanakkale ruhu aynı zamanda emperyalizme karşı duruşun, direnişin, bağımsızlığın, Atatürk’ün askeri deha olarak liderliği ile başlayan Cumhuriyet devrimlerine bağlılığın simgesi, bu ortak değerlerde buluşmanın aracıydı. Yakın yıllarda ulusal bağımsızlık ruhunun, bu ülkenin vatandaşlarının sınıf, eğitim, ırk farkları olmaksızın kahramanca direnişlerinin simgesi Çanakkale ruhunu değiştirmeye yönelik siyasal İslam ağırlıklı çalışmalar öne çıkmıştı. Tarihe yazılmış gerçekler bir yana atılarak özünde İslamda yeri olmayan hurafeler ve yorumlarla, dini kimlikli özel rehberler yaratılarak gerçekleştirilen turlarda, direnen, savaşan askerlerin kahramanlıklarına, efsanevi şeyhler dualarla edinilen tanrısal mucizevi güçler, gerçekdışı, hurafelere dayalı öyküler eklenmişti.
Bu yılın kutlamalarında tek anlamlı gerçek olan bu ülkenin her ırk ve dinden vatandaşı gibi Türkler ve Kürtlerin yana yana savaşıp ülkelerini savunmada direniş destanı yaratmış olmalarının öne çıkarılması ne güzel, birleştirici. Keşke küçük siyasal hesaplarla, anlam çarpıtmacasıyla ruhunun içinde olmayan, olamayacak, Cumhuriyet, Atatürk, devrimler düşmanlığı katılmaya çalışılmasa, Çanakale ruhunun gerçeğine leke sürülmeseydi. Ülkemizde barışa yürünecek yolda gerçekten çok anlamlı, önemli bir başlangıç noktası. Neyse ki halkımız bu küçük kirli oyunu görmezlikten görme eğiliminde. Diyarbakır’da barış özlemi ile bir araya gelen yüz binler gerçekten kirli savaşın en ağır mağdurları ve yorgunları olarak barış içinde, birlikte yaşama iradelerini ortaya koymakta. İslam kardeşliği üzerinden de değil, doğrudan Türk-Kürt kardeşliği üzerinden.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları