Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tank Palet, Katar BMC’nin malı olamaz...

22 Ocak 2019 Salı

Erdoğan’ın arka arkaya yaptığı çıkışlarında, “Tank Palet özelleştirilmedi, kiraya verildi, Katar ortaklı BMC çıktı” açıklamalarına inanmayan Palet işçileri, Harb-İş Sendikası’nın Türk-İş desteğinde 19 Ocak günü Sakarya Meydanında toplanan on binlerce işçiyle düzenledikleri mitingde, kadınlar ellerindeki pankartlarla “fırtına obüsünün sahibiyiz, müşterisi değil” restini çektiler...
Pancar fabrikalarının seçimler öncesi özelleştirilmesine karşı da Şeker-İş, Türk-İş destekli etkin, güçlü muhalefet eylemleri gerçekleştirmişti. Erdoğan’ın dünyada bir örneği olmayan önce parti başkanı, sonra Saray odaklı “tek adam rejimi”nin anayasal düzenlemeleri de takmayan icraatlarında, oy uğruna yalanlarla aksine söz verildiği halde, pancar işçilerinin işten atılmaları ile pancar üreticilerinin ürünlerinin ellerinde yanması acı gerçekleri ile yüzleşildi...
Dudak uçuklatan değerdeki özel uçak bağışının üstüne, özelleştirmeden işçiler ve pancar üreticileri zarar görmeyecek yalanlarının üzerine, yerseniz yeni yuvarlamalar... Cambazın sihirli el çabukluğuna takılı gözler “Kuş çıkmış gibi BMC çıktı” ilanı ile alkışlanamaz...
Kimileri, kamuoyunun ilgi-bilgi alanlarının dışında sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin yaşananların, dibe vuruşların, hukuksuzlukların ayrıntılarını, gerçekleri öğrenme ve anlamayı unutun gelinmiş sonuç tablolarını bilemediklerinden, kimi şaşkınlıklar, aymazlıkların sürüp gidebileceğini sanıyorlar. Bardağın, yaşamın gerçeklerinin dayanılmazlığı karşısında, aslında bir damla ile taştığını unutuveriyorlar...

***

Odağımızda, başlangıç saati ile Türkiye’nin askeri, kamu, özel, sivil üretim fabrikalarının kümelendiği büyük deprem olacak. Fay hatları, toprak direnci, teknolojinin her alandan alınması gereken veriler göz ardı edilerek, patates tarlalarının fabrika yapılması ile gelişmişlik, çağdaşlığın ölçüldüğü vurdumduymazlıkların yıkımından...
Deprem sonrası havadan çekilmiş fotoğrafta, Harb-İş Sendikası’nın çoğuna katıldığım eğitim seminerlerinde buluştuğumuz çınar ağacının suya batmış halini yakalamşıtım. Bir gün sonra TMMOB’ye bağlı meslek örgütlerinin ortak bilimsel uzmanlık alanlarına göre oluşturulmuş heyetlerinin peşinden, ilk bilimsel yıkım gerekçelerinin saptanmasının peşine düştüğümde, Gölcük Tersanesi’nin derin kırılması ile SEKA fabrikasının birlikte yok olmuş, kıyıdan görünmez hallerine tanıklık edecektim...
Sakarya demiryollarının merkezindeki tüm vagonlar yerle bir olmuştu. Dönemin Adapazarı şube başkanı, bugünün Türk-İş Genel Başkanı Ergun Atalay, deprem çadırlarında işçisini dağıtmamış, paramparça olmuş trenlerin yeniden onarılması işine koyulmuşlardı. Doğrusu ülke değil sadece dünya çapında çok anlamlı yardım kampanyaları seferberliğini gölgeleyen, siyasal İslam kimlikli kampanyaların geleceğimize damgasını vuracak ittifaklarının sadece etkin kokularını alabilmiştim...

***

Ergun Atalay, demiryollarının kapanmasını engelleyen çıkışı ile önce sendikasını güçlendirmişti. Türk-İş’in genel başkanı Bayram Meral ile Hak-İş’in ittifakları ise, ünlü Ak Parti kuruluş projesi içinde, 2002 iş güvencesi yasası görüşmelerinde, Saadet’ten kopuşla Gülen Cemaati ittifakını engelleyememişti. Çok bilinen öteki yüzü ile deprem yıkımlarının ekonomik bedeli Ecevit koalisyon hükümetini sallamış, Irak işgali projesinde Amerika’ya itiraz sonuçta koalisyonun dağılmasını getirirken, tezkere sözü ile AK Parti’ye iktidar yolunu açmıştı.
Erdoğan, parti başkanı ancak henüz milletvekili değilken, geçici Gül yönetimi döneminde, yeni siyasal açılımlarının simgesi olarak, Ergun Atalay’ın sendikasının Ankara’daki misafirhanesinde kalmayı seçmişti. Bugün Türk-İş Genel Başkanı olan Ergun Atalay’a, Erdoğan’ın uzun yıllardır “ağabey” saygısı ile bağlı olduğu da bilnirdi.
Kamuoyuna yansıyan en çarpıcı kopuş, kuşkusuz şeker fabrikaları özelleştirmeleri üzerindendi. O zaman görünmeyen ve bugünlere yansıyan sendikal ilişkiler ağında ise Hak-İş’in de Erdoğan cephesine geçiş yapan başkanının milletvekilliğine yükselişi sonrasında, hele de Amerikancı FETÖ’cü 15 Temmuz darbesi sonrası yaşanan, Erdoğan’a biat eden kamu sendikalaşmalarıyla oluşturulan yeni sendikal ağlar da var. Erdoğan’a bağlı kadrolarla Memur-Sen en çok üyesi olan konfederasyon olarak çıkarılırken, konfederasyonların birlikte onay vermeleri üzerine geçen yıl ILO’da temsil Türk-İş’te kalıyor... Bu yıl, Saray’ın müdahalesi ile, en çok üyeli konfederasyon olarak Memur-Sen gönderiliyor. AB sendikal konfederasyonun itiraz hakkı ile durum karışsa da, Türk-İş yasa değişikliği yapılamadığından asgari ücret komisyonunda temsil yetkisini koruyor. Memur- Sen’in içinde ise en az üç cemaat ağırlıklı, yeni bir siyasal yapılaşmadan söz ediliyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları