Taksim 1 Mayıs'a Yeniden Yasak...

30 Nisan 2013 Salı

Yolu düşenler görmüşlerdir, işçiler için 1 Mayıs’la özdeşleşmiş Taksim Alanı’nın, inşaatlar gerekçeli kutlamalara kapatılması İktidarlarının girişimi, haftalar öncesinden meydan alanları ile trafiğin işlediği yollar arasına polis bariyerlerinin örülmesi ile fiilen uygulamaya sokuldu gibi... İşçi sınıfına, sendikalarına gözdağı veriliyor; “Taksim’e gelme inadından caymazsanız araç trafiğine açık yollardan ancak çok sınırlı sayılarla gelip, geçiş yapabilirsiniz. Size kutlama yapabilmeniz için ne kürsü ne de toplanma alanı veriyoruz.” ilanı ile caydırıcılık yapılıyor. Üstüne büyük bir medya korosu desteğinde İktidarlarının sözcüleri, polis görevlilerinin, inşaat alanları, çukurlara düşme tehditleri ekleniyor... Sonra havayı yumuşatmaya yönelik; kritik Kürt açılımı sürecinde, riskli bir meydanda kutlamada ısrarcı olmak yerine, bir yıllığına başka yerlere gidilmesi uyarısı yapılıyor...
25 yılın üstünde çok ağır bedeller verilerek zar zor kazanılmış, 1 Mayıs’ın ülkemizde insanca, özgürce kutlanabilmesinin simgesi olmuş alanın inşaat bahane sözde bir yıllığına yeniden işçi sınıfı, sendikal harekete, dahası siyasal-toplumsal etkinliklere kapatılması hesaplarının, böylece topluma yutturulacağı hesaplanıyor... Taksim’de özgürce 1 Mayıs bayramlarına doyamadan çok ağır bedellerle kazanılmış haklarını kaybetme kaygısı altındaki sendikal liderlikler çok ağır bir sorumlulukla karşı karşıyalar. İktidarları fırsat bu fırsat sendikal liderliklere zayıf karınlarından vuruyor; provokasyona aracı olmak ya da Taksim 1 Mayıs Alanı’ndan vazgeçme gibi olumsuz seçeneklerden birine zorluyorlar...
Taksim’in tarihi, yaşanmışlıkları, özellikle de işçi sınıfı için kazanmış olduğu anlamları ile toplumsal, siyasal etkinliklere, 1 Mayıslara açık meydan olarak kalmaması projesi İktidarlarının yeni bir kararı değil ki... Başta Başbakan
Erdoğan ilgili bakanlar, kamu görevlilerinin Taksim projeleri, düşleri üzerinden sayısız açıklamalarından çıkan sonuçları dürüstçe okumaya çalışın. Tarihi kimliği tarihe gömülerek, sınırsız ticarete, bir ölçüde kendilerinin istedikleri etkinliklere, eğlencelere ancak açık olması iradeleri çok çıplak ortaya çıkıyor. Meydanı işçi sınıfına açtırmamak için kaç yıl biber gazı, basınçlı su ile saatlerce meydana gelmeye çalışanların üzerine üzerine gittiler, bir anımsayın. Bana sorarsanız dertleri sadece işçi sınıfı tarihi değil, en az onun kadar anıtla özdeşlemiş Cumhuriyet tarihi belleği de kazınmak isteniyor...

\n

***

\n

Dün sendikal konfederasyonların bir kez daha Taksim’den vazgeçmeme kararlılıklarını ortaya koydukları basın açıklaması etkinliği sırasında yanlarındaydım. Yönetici, görevli sendikacıların verdikleri bilgileri sizlerle de paylaşmalıyım. İlk resmi başvuruyu çok önceden Türk-İş yapmıştı biliyorsunuz. Sonraki diğer konfederasyonların başvuruları dahil kimseye uzun zaman olumsuz hiçbir yanıt verilmemiş. Çağırılıp bu yılın kamuoyuna açıklanan inşaat bahanesi üzerinden çözüm arayışlarına gidilmemiş. Pat diye Bakan’ın açıklaması üzerine İktidarlarının ortak korosundan “zorunlu yasak” baskıları, alternatifsiz, önerisiz yinelenmiş... İktidarlarının Kürt açılımında gönüllü görev yapan akil başkanlar içlerinde olmak üzere Başbakan, ilgili bakanlarla görüşme girişimlerine bir zahmet yanıt gelmemiş...
Vali ile kamuoyuna ilan edilen görüşmelere gelince... 1 Mayıs komitesinde görevli sendikal konfederasyonlar yöneticilerinin önlem alınması projeleri elin tersiyle itilirken, yasağın gerçekten inşaat gerekçeli bu yıl için olduğu ortak açıklamasına yanaşılmamış. Türkçesi
“Taksim işçi sınıfının 1 Mayıs alanı, ağır bedellerle, alnının akı, büyük kazanımı, işçi sınıfı, hakları adına dökülmüş kanların simgesi.”duyarlılığına saygı duyulacağına ilişkin bir güvence verilmemiş... Sendikal konfederasyonların sorumlu yönetim kadroları kaygılı, sıkıştırılmış. Bu kadar kritik bir dönemeçte, çatışmaların, provokasyonunun sorumluluğunun üstlerine kalmasından ne ölçüde kaygı duyuyorlarsa, ülkemiz sınıf tarihine mal olmuş 1 Mayıs Alanı zorlu kazanımını kaybetme, terk etme suçunu da üslenmek istemiyorlar...
İktidarları bir yandan inşaatı, bir yandan Kürt açılımı gerilimini gerekçe yaparak sendikal liderliklere bastırma fırsatını yakalamış, sonuna kadar eziyor... Türkiye 10 yılı geçen İktidarlarının icraatlarında, rejimi demokrasi sayılan ülkeler içinde sendikal hakların en ağır geriye püskürtüldüğü, yasal işçi haklarının bile uygulanmadığı, işçi haklarında ağır ihlallerin yaşandığı, sosyal damping sürecinin işletildiği ülkelerin başını çekiyor... Kısır 1 Mayıs kaosu yaratılmamış olsaydı, Taksim kutlamasının gündem başlığı
“Taşeron Cumhuriyetine karşı alanlardayız.” olacaktı. İş kazalarında dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi olma rekorunu kıran İktidarlarının Türkiyesi’nde, bütün ölümlü, ağır yaralı iş kazalarının, taşeron şirketler elinde iş cinayeti olmalarının İktidar sorumluluğu sorgulanacaktı. İşçi-memur, hak-hukuk devleti düzenleri dışında taşeron, 4-C türü çalıştırmalar, yılın hak gaspları sergilenecekti...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları