Sultan Üzülmesin

10 Kasım 2012 Cumartesi

Ajanstan verilen habere göre, Endonezya Balide yapılan uluslararası toplantıya katılan Başbakan Erdoğan, Brunei Sultanının kendisi ile görüşme isteğini kırmadı. Sultanı üzmemek üzere ek bir programla ülkesine gitme kararı vererek gezisini, Türkiyeye dönüşünü bir gün uzatınca da 10 Kasımda Anıtkabirdeki Atatürkü anma resmi törenine katılmayacağı kesinleşti. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaşanan kutuplaşma, gerilimden sonra, Atatürk anıtlarına isteyen kuruluşların bildirimde bulunmaları koşulu ile çelenk koyma yasağının kaldırılması kararı alınırken, bir sultanın gönlünü yapma adına, Atatürkü anma resmi töreninde bulunmama gerekçesi, siyasi amaçlı bir mesaj, duruş kastı anlamını taşımıyorsa bile, siyasi bir ironi gibi...

\n

Ya Baliden idamlara ilişkin dünyaya verilen, idamların kaldırılmasına hayıflanma içerikli mesajın anlamı, kastı ne? Uslanmaz, akıllanmaz karşıtlar cephesinden damgalı olarak kendi görüşümüzü katmadan Erdoğan iktidarlarına her dönem yakın olmuş kıdemli kimi gazetecilerin, yorumcuların ortak görüşlerini yansıtmakla yetinelim... İktidarlarının idam yasağı kararından geri dönüşün söz konusu olamayacağı gibi bir kesin yargıda buluşmaları ilginç. Sonuç olarak konum olarak şimdilik AKP Başbakanı kimliğini taşıyorsa da bugüne kadar Başbakan Erdoğanın istediği, tavrını koyduğu gerçekleştirilmemiş bir önemli gündem, dayatma konusunu anımsamıyoruz bile. Daha dün Adalet Bakanımız açlık grevleri üzerinden sonuç kararları için Başbakanı beklediklerini ilan etmedi mi?

\n

Açlık grevlerinde gelinen kritik günler nedeniyle, tıp bilimi gerçekleri çerçevesinde gün, saat önem kazanmışken, Başbakanın yurda programlanan gezisinden bir gün sonra döneceği, döndüğünde de öncelikle memleketi Rizede bir programa katılacağı ilan edilmişken, çok kritik kararlar için yüz yüze görüşme, karar ertelemesinin anlamı ne olabilir?

\n

***

\n

Uslanmaz karşıtlar cephesinden değerlendirme yapmadan, giderek daha yaşamsal gündemler üzerinden, alışılmış yöntemlerin dışında, bizlerin de görüş alanına ulaşan, iktidarlarının cephesinden çatlak seslerin, iç cepheleşmenin, çatışmanın örnekleri ile karşılaşmıyor muyuz? Başbakan Erdoğan sadece iç kamuoyumuza yönelik değil, dünya kamuoyuna dönük, yaşananlar karşısında idam yasağının kalkmış olmasına hayıflandığı mesajını, karakteristik Kasımpaşa raconu çerçevesinde öfkeli bir anında açıklamakla kalmamış, birçok kez, bilinçli ve kararlı bir siyasi görüşü olduğunun ilanını vermiştir.

\n

AKP ideolojik yandaşlığının ötesinde, iç dinamiklerinin işleyişinde çok deneyimli, öngörülü, profesyonel yorumcular ise bu sonuç tablosunda Erdoğanın görüşü böyle ama idam yasağının geri dönüşü yokkesin sonucuna varıyorlarsa bunun anlamı ne oluyor? Başbakan Erdoğanın dindar ve kindar gençlik yetiştirme vizyonu ile eğitim sistemini tepetaklak eden, hazırlıksız 4+4+4 olarak bilinen yeni eğitim sistemini dayatma ile yasalaştırıp yürürlüğe sokuşuna iktidar içi cepheleşmenin sesi soluğu çıkmıyor da, idam tartışması gündemli özünde Kürt politikalarına yönelik yeni yaklaşımlarına içeriden direniş hangi güç odaklarından besleniyor?

\n

Suriye üzerinden dünya güç odaklarını da çok yakından ilgilendiren içten çatışma masaya yatırılarak, söz konusu ayrışmalar için de yol gösterici olabilir mi? Başbakan Erdoğan dün dışarıda, dünya kamuoyuna da özellikle seslenirken, Esadın uyguladığı vahşete karşı dünyanın, en çok da BMnin seyirci kalmasına, bir kez daha altını kalın kalın çizerek sitem etti. Aynı gün Esaddan gelen yanıt ise yeni vurgulamaları ile dikkat çekiciydi. Esad, Batı dünyasını en çok da Türkiyeyi, dışardan verdikleri destekle Suriyede yaşanan çatışmaların odağında, olanlardan, akan kandan sorumlu tutmakla kalmadı. Başbakan Erdoğanı, Müslüman Kardeşlere doğrudan destek vererek kendi iktidar geleceğini güvence altına almakla, eski Osmanlının vizyonuna özenmekle suçladı.

\n

Asıl çarpıcı gelişme ise ABD seçimlerinin sonuna bağlanmış dünya Suriye politikalarında, daha önceki seçime bağlı erteleme kavramının yerini, Dünya, ABD doğrudan bu işin içine girmeyecek. Çünkü Esad karşısındaki muhalefete güvenilmiyordeğerlendirmelerinin alması. Türkiye açısından ortaya çıkan yeni tabloda, şimdi Türkiye, Suriye politikalarında eskisinden çok daha fazla işin içine bulaşmış olarak, sorumluluk ve yükün bindirilmesinde tek başına. İnsan hakları boyutu ile doğrudan sorumluluğu üzerimize kalmış kamplarımızdaki yüz binlerce Suriyelinin sadece manevi değil, tüm maddi yüklerinde dünya umursamaz. Kışla birlikte Türkiyenin üzerine binmiş, Suriye iç savaşının kamplardan çok daha anlamlı genel ekonomik, ticari yükü, ekonominin bütününü sarsabilecek boyutları ile geometrik sayılarla büyümekte... İç savaşın bataklığına çekilme riski, boyutları cabası..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları