Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Söyleme Değil Eyleme Bak...

30 Aralık 2014 Salı

Aslında bizim gerçekleri algılamada zaten kıt olan aklımızı iyice karıştıran, başı ile sonu birbirini tutmayan söylemlerle de başımız belada... Cumhurbaşkanı, Başbakan başta, günümüzün en az üçte birini alan canlı yayın siyasetçilerden söylemler, yaşamımıza ipotek koyan talimatnameler içerikleriyle, içimizi karartmaları yetmezmiş gibi... Medyamız, “Ne demek istedi?” özetleriyle yetinmeyerek, çoğunluk yandaş azıcık karşıt yorumcuların değerlendirmeleriyle kafamızı daha bir karıştırmış olmakla kalmıyor, geleceğe ilişkin kaygılarımızı, öfkeli cephleşmeyi, önyargılarımızı da katlamış oluyorlar...
Son zamanlarda sıcağı sıcağına yaşanan siyasal gerilimlerde, günübirlik, gündem birlik başı sonu çelişkilerle dolu bu söylemlerin çelişkilerinden de daha vahim bir gelişmeyle, en yetkin, sorumlu ağızdan yapılan açıklamalarla, liderin sorumluluğundaki eylemlerin çok çarpıcı çelişkilerini yaşıyoruz ki... Kıt aklımız da, yaşanan bu çelişkilerin travmasında uçup gidiveriyor... Hafta sonu yine en uzun canlı yayın söylemlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu, Kürtlerin siyasal temsilcilerinden Demirtaş, eşbaşkanlardan Dicle, Kandil’den Karayılan... birinci ağızlardan barış sürecinin yolunda, iyi gitmekte olduğuna ilişkin çok söz dinledik... Eylem görüntüleri ise etkin medya sansürüne karşın aksini kanıtlarcasına yürekleri burkuyordu...
PKK gençlik örgütü olarak açıklanan maskeli gruplarla,Hüda-Par’lılararasında Diyarbakır-Cizre odaklı çatışmalarda, saatlerce silahların susmaması olaylarında 3 kişinin ölümü korkulandan hafif sonuç gibi geliyor... İktidarlarının hukukun, devletin ayaklar altına alınmayacağına ilişkin söylemi sözde kalıyor... Kimi değerlendirmelerde artık dillendirilmekten kaçınılmıyan kantonlaşma stratejisinde yol alındığı gerçeği, görüntülerle bilinçlerimize kazınıyor... İktidar-Kürt cephesi yetkin ağızlarından çıkan ortak vurgulamalardaki ağırlığa bakarsak ortada karanlık bir tezgâh var... Barış sürecinde en çok yol alınan süreçlerde, çok büyük provoksyon eylemleri yaşanıyor... Kürt açılımı, barış sürecindeki içerik hakkında bilgimiz olmadığı için, iyimserlik içinde “Haydi sonuna yaklaşmışız, kırılmadan barışa ulaşabiliriz...” gibisinden bir iyimserliğe kapılmak istesek, iki tarafın söylemlerinin devamındaki derin çelişkilerle iyimserliğimiz katlediliyor...

***

Akıl işi değil barışın en yetkin sözcüleri, tarafları Barış sürecindeki iyi işlerle bağlantılı provokasyonu açıklamaya kalkıştıklarında, sorumlu taraf olarak bir diğerlerini en ağırından verilerle öyle bir suçluyorlar ki... Masada pazarlık yapan en etkin taraf güçler, barışa düşman, provoksayonların akıtılan kanların, çatışmaların sorumlusu, tetik-çisi iseler?.. Barış nasıl gelecek? Kandil tam da “maskeli eylem yok” kararlılığını açıklamışken, Cizre’yi önceden çevresini kazarak kurtarılmış bölge yapan eylemin maskeli taraftarları, kendi gençlik örgütleri nasıl olabiliyor? Daha bir vahimi sürecin hükümet, İktidarları tarafından derin devlet provokasyonu nasıl yaratılabiliyor? Ortadoğu, emperyal çıkarlar paketi içinde oyanan birbirinden etkin, derin oyunları da şöyle bir aklımıza getirmeye kalkıştığımızda, barış umutlarımız nerelere uçuşuyor? Panik, iç savaşa sürüklenme korkusu yüreğimize hangi derinlikte çöküveriyor? Son nokta “Paralel devlet” otak suçlamasında bile kastedilen suçlularda zıt adresler, inanılırlığı sarsıyor...
İktidarlarının yeni demokrasi yürüyüş yolunun, insan hakları, hukuk devleti, demokrasi, inanç özgürlükleri başta her türden haklarımız, laiklik, Cumhuriyet kazanımları, yaşam tarzlarımıza ilişkin sivil diktatoryal kazanımlarına ilişkin paranoyaya ulaşan korku, kaygılarımıza dönersek... Cumhur-başkanının her günkü söylemlerinde, Anayasal geçerli hukuk düzeni, Cumhurbaşkanı yemini ile çatışan; “Hükümetin icraatlarını kamu yararı ve hukuka uygunluk olarak denetlemekle sorumlu olan tarafsız Cumhurbaşkanı...” olmayacağının, tersine hükümetin icratlarında da taraf, lideri konumunda yetki kullanacağının ilanı son açıklamalarında son nokta... 5 Ocak olarak ilan edilmiş, hükümete başkanlık yapacağı toplantının 19 Ocak’ta olacağının ilanı Erdoğan’ın açıklaması ile geldi. “Vesayet” sözcüğü ile kamu oyunun kolay kolay içinden çıkamıyacağı AKP İktidarlarının paylaşımı konusunda yepyeni bir tartışma çerçevesi ortaya çıkmış oldu...
İstanbul’da Diyanet adına verilen fetva; yeni yıl kutlamalarının gayri meşru ilan edilmesi... Laikliğe aykırı suçun, inanç özgürlükleri, yaşam tarzlarına ağır baskı, günlük yaşamdaki çatışmacı sonuçları... Oldu bitti gibi, “Yeni demokrasi” yaşam tarzının yeni bir dayatma adımı... Beraber yürünen siyasal islamcı yolda, yaşam tarzlarının evrensel insan hakları, hukuka, demokrasiye aykırı dayatmalarında değişen bir şeyler yok. İlginç olanı eski ortaklara bugün “paralel darbeciler” suçlaması ile dozu tırmanan öfkeyle yönelitlen suçlamalar, operasyonlarda, sınır tanımaz yeni tırmanışlar... Arınç’ın “kozmik odaya girişte isminin kullanılmasına hayıflanışı” sivil darbe içerikli ortak yargılama suçlarından arınma, hele de yolsuzluklardan aklanma suç ortaklığıı olmasın isteriz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları