Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Siz Ev SahibiBiz Misafir Değiliz

04 Ekim 2012 Perşembe
\n

Evet sayın başbakan ortada çok ciddi bir insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü, hukuk devleti düzeni çarpık anlayışı, anlayışla sınırlı kalmamış, iktidar gücünün söz konusu ilkelere aykırı haksız, hukuksuz kullanılması sorunu var. Sorun, sizin algılamanıza göre siyasetteki, liderlikteki başarılarınızı içine sindiremeyenler, size oy vermeyenlerin, siz ne yaparsanız yapın sizi eleştirmelerinden kaynaklanmıyor. Giderek artan bir öfke ile size yönelik eleştirilere tahammülsüzlük bir kişilik özelliği olduğu içindir ki iktidarda büyüyen, halkın yarısının desteğini almış bir parti lideri, bir başbakan olarak söz konusu bu büyük gücü, icraatlarınızda istediğinizi yapabilme gücü olarak algılamaya, yorumlamaya kalktığınızda asıl korkulması, kaçınılması gereken bir büyük tehdit ortaya çıkar.

\n

Demokrasinin olmazsa olmaz ilkeleri için en büyük tehdit, iktidar gücünün demokratik yollardan kazanılması sonrası, yakalanmış bu büyük gücün azınlık haklarını yoka sayarak çoğunluk diktatörlüğüne kolayca dönüştürülebilmesidir. Ne yazık ki siyasi liderlik, iktidar başarı karnenize yazılan artılarda, demokrasinin değerlerine özen şöyle dursun, olmazları için çizilmiş sınırlara saygılı iktidar icraatları örneklerini saymak, görebilmek zor. Sizi eleştirenlere hadlerini bildirdiğinizi söylediğiniz kongreniz son canlı örnek.

\n

Evet sayın başbakan iktidar partisinin, AKPnin genel kurulu, bu genel kurulun yapıldığı salon, demokrasinin geçerli olduğu hukuk devleti düzeni, basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirildiğinde, sizin ev sahibi gazetecilerin de misafir oldukları bir yer değildir. Tabii ki kendi özel bütçenizden yapacağınız harcamalarla düzenlediğiniz bir basın kahvaltısı söyleşisi, iftar yemeğinde sevdiğiniz gazetecileri çağırmak en doğal hakkınız. Ancak başbakan olarak devleti temsil ede-rek katıldığınız, devlet bütçesinden harcamaları yapılan dış gezilerde özel uçağın kapasitesi sınırlı gazeteci alınmasını zorunlu kılıyorsa, rejimi demokrasi olan bir ülkenin iktidarının lideri uçağa alınacak gazetecileri kendisine bağlılık kriterleri ile seçemez. Uçaktaki yer duruma bağlı, alınacak gazeteciler için olabilecek en objektif kriterler belirlenmeye çalışılır.

\n

***

\n

İktidarların parti kongresi ise asla bir özel alan değildir. Kongrenin izlenmesi için verilen giriş kartları, ya da davetiyelerin anlamı, yine salon kapasitesi ile öngörülmüş, olabilecek en objektif kriterlerle salona girebilecek toplam gazeteci sayısını sağlıklı saptamayı öngörür. Başbakanın istemediği basın kuruluşlarına, gazetecilere haddini bildirmek gibi bir lüksün, değil söyleme, tehdit aracına dönüştürülmesi, demokratik düzen içinde akla bile getirilememesi gereklidir.

\n

Ne yazık ki seçmeninizin, parti üyelerinizin, parti yönetim kadrolarınızın, sizin liderlik, iktidar icraatları başarılarınız üzerinden verdikleri varsayılan; demokrasi, hukuk devleti düzeninin ilkeleri yoka sayılarak, her yaptığınıza, iktidar icraatınıza verilen koşulsuz, sınırsız destekler demokratik düzenin sağlıklı değil, çok hastalıklı, tehlikeli işleyişinin örnekleri olarak ortak geleceğimize büyük zararlar veriyor. Sizin istediğinizi listelere alıp istediğinizi çıkardığınız her kongreniz, milletvekili listeniz AKP’yi gerçek demokrasinin hizmetinde bir siyasi parti olmaktan sadece uzaklaştırmakla kalmıyor. Mecliste milletin vekili olduğunu unutan, sadakat ve biat kültürüne teslim kadrolar, kimliklerin hastalıklı artışı, diğer partiler, en çok halkımız için de en yaşamsal demokrasi sorunu olarak büyüyor.

\n

Yerleşik demokrasiler, siyasi partiler liderliklerinden, yönetim kadrolarına, partili üyelere, toplumsal tüm örgütlenmelerden bireylere, seçmene uzanan bir halkada demokrasinin içselleştirilmesi olgusudur. Ölçü günün koşulları, ortamında, korkularla, çıkarlarla bağlantılı, biat kültürü ile verilen destekler olsaydı, en yüksek seçmen oyunu almış 12 Eylül Anayasasından kurtulmak gibi bir derdimiz olur muydu ya da bugün, bu yaşta, bu hastalıkları ile darbenin baş suçlusu olarak yargılamaya çalıştığımız 12 Eylül cuntasının lideri Evrenin o tarihlerde meydanlara çıktığında kendisini alkışlayan büyük kalabalıkları, hele de haksız, diktatoryal çıkışlarını ağızlarından bal akıyormuşçasına dinlemesini, destek görmesini, demokratik, halkın desteği almışdiyerek değerlendirebilir miyiz?

\n

O tarihlerde Batılı gazeteci arkadaşların, “cunta li-deri” olarak tanımladıkları Evren’e meydanlarda kitlelerin verdiği desteği, nasıl bir demokratik kriter adına büyük kaygı ile izlediklerini unutmuş değilim. Türkiyeli bir gazeteci olarak, 27 Mayıs sürecini öğrenim çağında olsa bile, 12 Mart sürecini içinden, bedel ödeyen taraftan izlemiş, hele de 12 Eylül sürecini çok daha vurucu, kırıcı bedeller ödeyen tarafında kalmış olarak izliyorsam da onlardan daha kaygısız ya da pişkindim. Demokrasiyi içselleştirememiş ancak bir biçimde tatmış, iki arada kalmış toplumsal yapılanmamız içindeki gelgitlerimizle aşılıydım. Büyük desteklerle, büyük terk edişlerin sayısız deneyimi belleğimde, “Birkaç yıl sonra bu sahnenin tam tersini göreceksiniz“ deyivermiştim...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları