Silivri'den Bir TıpAdamının Feryadı...

31 Aralık 2011 Cumartesi
\n

\n

Yeni yıla giriş yazılarımın hep ışıklı, umutlu olmasına çaba göstermişimdir. Dünün olumlu gibi görünen, ancak gerçekleri tersyüz eden haberine isyanımla, özel yargılamalar eliyle toplumu sindirmeye yönelik özü korku salma, vicdansızlık olan operasyonların, yargısız infaz, işkence, ağır insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk boyutlarının ötesinde çok fazla sayıda insanın yaşam hakkının ellerinden alınışının bir belgesiyle yılın son yazısını noktalamak istiyorum...

\n

Dün gün boyu televizyon ana haberlerinde yinelenen bir haberle, Haberala özel jest, hasta annesini ziyaret edebilme hakkını tanıyacak yasa...vurgulamaları yapıldı ya.. Medya çağında gerçeklerin tersyüz edilmesi ile kitlelerin bilinçaltıyla oynanmasına bir gazetecinin isyanı olarak... Dün elektronik postama düşen, Haberal da içinde olmak üzere tutukluların canları ile nasıl oynandığının da belgesi içeriğindeki yazıdan yerim elverdiğince alıntıları sizlerle paylaşmalıyım ki... Biat etmiş, suskun toplum olarak, yeni yılda da sonuçta bizim insan haklarımızı, demokrasimizi ayaklar altına alan gelişmelere, olup bitenlere böylesine duyarsız, Fransız, seyirci kalmayalım...

\n

Silivri yargılamaları doğru dürüst izlenip medyada haber konusu yapılmadığından hepimizin atladığı, aslında kendisinin de yaşamsal sağlık sorunları olan, yıllardır çok olumsuz koşullarda tutuklu, tedavisi yapılmayan İnönü Üniversitesinin eski rektörü Fatih Hilmioğlunun 22 Kasım tarihli savunmasından.. Hilmioğlu mesleğinin gerektirdiği sorumlulukla, cezaevinde yaşanan Kaşif Kozinoğlunun ölüm olayına ilişkin mesleğinin gerektirdiği sorumlulukla bazı açıklamalarda bulunuyor.. Daha önce de cezaevinde tutuklu olan hastalar üzerinden yinelenen 20ye ulaşan tansiyon değerlerinin tıbbi açıdan iki sonucu olacağına ilişkin mahkemeye uyarı yaptığını anımsatıyor. Birinin kalp enfarktüsü, diğerinin ise beyin kanaması olduğunu, her iki durumda ani ölümle sonuçlanabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle bu türden hastaların uzman doktorların olduğu merkezlerde birkaç haftalık tedavi, tansiyon kontrolünden geçirilmelerinin zorunluluğuna işaret ediyor.

\n

Bilimsel olarak mahkeme heyetini inandıramadığı bu gerçeğin, adını ilk kez bu dava nedeniyle duyduğu Kaşif Kozinoğlunun, 20ye ulaşan yüksek tansiyon sonucu enfarktüs geçirerek yaşamını kaybetmesiyle kanıtlandığını vurguluyor.. Benzer şekilde ölümcül kalp ritim bozukluğuolmasına rağmen, cezaevinde ağır stres koşullarında olan bir başka hasta, Mehmet Haberaldır. Mehmet Haberalın da bu koşullarda yüksek ölüm riski taşıdığını söylemiştim. Harvard Üniversitesi kardiyoloji bölümünün bu konudaki bilimsel yayınını da göstermiştim. Sayın heyetinizce dikkate alınması için Mehmet Haberalın da akıbetinin Kaşif Kozinoğlu gibi olması mı gerekir?sorusunu yöneltiyor...

\n

***

\n

Sonra ağır sağlık sorunları olup, göz göre göre tedavileri yapılmayan, yaşam hakları ile oynananlardan kimi örnekleri daha ekliyor..

\n

Yine burada şahit olduğum, ilk kez burada tanıdığım bir başka hasta Yusuf Erikeldir. Sizlerin meslektaşı olan bu kişi, bir yıl boyunca şikâyetleri nedeniyle gittiği Silivri Devlet Hastanesinde grip vs. tanılarıyla geçiştirilmiş, geniz tümörü 6-7 cm. çapa, yani bir portakal büyüklüğüne eriştikten, sayın mahkemenizde kan kustuktan sonra ancak tahliye olabilmiştir. Kanserde erken teşhisin kurtarıcı olduğunu çocuklar bile bilmektedir. Geniz kanserinde son derece iyi sonuçlar alınabilirken Yusuf Erikelin hastalığında teşhisin gecikmesi nedeniyle hastalık vücudun diğer kısımlarına ilerlemiş, Erikel bu şansını kaybetmiştir. Artık yaşam günleri sayılıdır. Normal bir hukuk düzeninde bu durumun sorumluları tespit edilir, gereği yapılır. Bugüne kadar bu doğrultuda bir girişim duymadım. Ülkemizde yaşandığı iddia edilen ileri demokrasi bu mudur?

\n

Şahit olduğum bir diğer kişi, aynı koğuşu paylaştığım Erol Manisalıdır. Tutuklanmadan önce 3 kez beyin felci, 3 kez kalp enfarktüsü geçiren hasta, ancak meme kanseri teşhisi konulduktan sonra tahliye olabilmiştir.

\n

Yine ismini ilk kez bu dava nedeniyle duyduğum, aynı gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinden Silivri Devlet Hastanesine sevk edildiğimde gördüğüm Levent Ersözdür. Tahliye olsa bile yılın on bir ayını hastanede geçirecek ağırlıkta hastalıklarıyla, bu yargılama sürecinde akıbetinin ne olacağını bilmek için sanırım hekim olmaya gerek yoktur.

\n

Bu dava sürecinde yaşanan hastalıklar ve ölümler, sanıklarda aslında bir yargılama sürecinde değil bir Rus ruleti sürecinde bulundukları izlenimi yaratmıştır. Sanıklar kendilerine ve diğer sanıklara sessizce ve derin bir endişe ile, gözleriyle sormaktadır. Şimdi sıra kimdedir? Ölümcül ritim bozukluğu olan Mehmet Haberalda mı? Artık yatalak hale gelmiş Levent Ersözde mi? Kalp damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle Hasan Atilla Uğurda mı? Her biri bin ton stres yükü altında olan bir başka sanıkta mı? Kim bilir belki de sıra bendedir. Bekleyerek göreceğiz..

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları