Silivri'de Devlet İçinde Devlet

11 Nisan 2013 Perşembe

İktidarlarının korosu Silivri’de CHP milletvekillerinin öncülüğünde yargının tarihte ilk kez saldırıya uğradığını ilan etti... Biz Silivri’yi yakından izleyenler, soğukta soğuk suyla püskürtülenlerin, üzerlerine gaz fışkırtılanların, orantısız güç mağdurlarının sorgulanması bile gündemde olmadan... Söz konusu edilen yargıya saldırının nasıl olduğunu anlayamadan, tak şak ilişkileri devreye girdi, savcılık CHP milletvekillerine yönelik soruşturma başlattı...
8 Nisan öncesi CHP milletvekillerinden bir heyetin İçişleri Bakanı ile güvenlik önlemlerinin alınması konusunda görüşmelerine umut bağlamıştım... Aklımca hukuk devleti düzeninin işleyişi çağrısı ile duruşma günü tutuklu sanıklarla dayanışma için gelen on binlerin Silivri çevresinde güvenlikli, insanca bekleme koşullarının sağlanması yolunda, bu kez kimi insancıl, yaşamsal önlemlerin alınacağı yönünde bir umuda kapılmıştım...
Dünyada bir benzeri olmayan cezaevi kampusu içindeki yargılama, duruşma salonları, kent dışında büyük tecrit yetmezmiş gibi Silivri’ye dayanışmaya gelenler yıllardır kamuoyunun ayırdına varamadığı, yılgınlığı sağlamaya yönelik çile çekiyordu... Şehirler arası gece boyu süren yolculuklar ya da İstanbul içinden birkaç saatlik uzaklıktan, gününü yakarak gelebilme zorunluluğu bir ayrıntı sadece. Soğukta titremeyecekleri, tuvalete gidebilecekleri bir simit, sandviç olsun yiyecek bulabilecekleri mekânların dışında, otoban üzerinde konvoy olarak dizdirilen araçlarının içinde ya da ayazda dışarda beklemeye mahkûm tutuluyorlardı... Silivri Cezaevi kompleksi içinde insanca bekleme, yiyecek bulabilme, ısınma, tuvalete gidebilme koşullarının yaratılmasını ummuyordum tabii ki...
Hiç değilse koskoca çayırlık alanda toplanmalara izin verilir, aşılamayacak bariyerler cezaevi, duruşma salonları çevresine çekilir, başka başka kentlerden, İstanbul’un saatlerce uzağındaki merkezlerden gelenler birbirlerinin kalabalığında ısınıp buluşabilirler sanmıştım. Belki bir umut cami tuvaleti, bakkal yolu açılırdı. Olmadı İşçi Partililerin çadırı çevresi, çay ocağı, tuvaletinin kullanılabilmesine kolaylık sağlanabilirdi... CHP’nin insanca koşullar, güvenlik önlemi ricalarına yanıt verilmesine bile gerek duyulmamış, geçmiş uygulamalardan daha acımasız soğukta basınçlı soğuk su, gaz sıkılması eylemleri ile insanlara bir daha gelmemek üzere tövbe ettirme yolu seçilmişti...

\n

***

\n

Evinden battaniyeye sarılmış telefon eden, yıllarını siyaset içinde geçirmiş, toplumsal olaylarda deneyimli emekli milletvekili yakınım, “Arabam ve avukat kimliğimle de duruşma salonu yakınlarına saatler içinde ulaşamadım bile. Fena halde ıslandım, gaz yemediğim halde genel havaya yayılandan nefes almakta zoranıyorum. Gaz, basınçlı su yemiş insanların hallerini düşünemiyorum...” diyordu... Duruşma salonu içindekilere bakarsak... Zaten benzer toplumsal davalar için örneği olmayacak boyutlarda küçük salon çilesi vardı. Her gün gelen gazeteci arkadaşlar, “oturacak yer kalmıyor, çalışamıyoruz” diye öfkelerini bizden çıkarıyorlardı... Gazetecilere lütfettikleri, zaman zaman üstüne milletvekilleri ile paylaştırdıkları yeri de kapatmışlar. Biraz daha geniş alan olan avukatlara ait, yine bir kısım milletvekillerini aldıkları karşı bölümü de milletvekillerine boşken yasaklamışlar...
Sabah karanlığında gelen çok az sayıda tutuklu yakını, izleyicinin sığabildiği arkadaki bir iki yüz kişilik yere hem gazetecileri hem milletvekillerini de alarak ek işkence vaziyetleri üretmişler... İşte CHP milletvekilleri bu yeni işkence yöntemine itiraz edip boş bırakılan, daha önce oturulmuş yerlere geçmek isteyince, ortaya Başbakan’ın bile hiç içi sızlamadan sözünü ettiği “bağımsız yargıyı basma” sahnesi, suçu oluşmuşmuş...
Silivri üzerinden bol keseden, ele geçirilmiş medya bombardımanında, üstlenilen ayıplı rollerde kendilerini, vicdanlarını aklama adına sorumsuzca kimi suçlamalardan her
gün gazetecilik mesleği, etiği adına bir daha, bir daha utanmaktan, işkembeden atma içerikli ucuz suçlamalara şaşırmaktan, üzülmekten hâlâ vazgeçemiyorum... “CHP kimi hukuk ihlallerini eleştirebilir, milletvekillerini savunabilirmiş ama toptan Ergenekon’a, suçlu sanıklara sahip çıkması doğru muyumuş? Hadi İP’lilerin başkanları, yöneticileri yargılandığı için protestoları makul sayılabilirmiş.”
Yurtdışından duruşmaları izleyen gazetecilik meslek örgütlerinin yöneticileri isyandalar... Cezaevi içinde, duruşma salonunda başlayarak ancak gazetecilik eylemlerinden sorgulanmış gazeteci arkadaşlarımızın terör örgütü üyeliği suçlaması ile yargılanmalarına karşı çıkıyorlar. Düşüncenin suç sayılması, yargısız infaz içerikli tutukluluklar, sayısız hak hukuk ihlallerinin kalın kalın altını çiziyorlar. Özel yetkili mahkemelerin varlığının doğrudan hukuksuzluk nedeni olduğunun, ceza hukukunda kişiyle ilişkilendirilmemiş suç icadının insan hakları, hukuk devleti düzenine aykırılığını birbirinden çarpıcı örneklerle açıklıyor. Bizimkilerde utanma arlanma yok ki...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları