Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sıkışıp Kalmak...

23 Eylül 2014 Salı

Dünya savaşları sonrası insanlığın en ağır kayıplarının yaşandığı bir sürecin içindeyiz. İnsan eksenli çözüm reçeteleri hak götüre, en güçlü sermaye, dünya düzenini elinde tutan siyasi iktidar, örgüt çarkları adına bile kirzden çıkış reçetlerini üretmek, yaşamda, uygulamada geçerli kılmak giderek zorlaşıyor... Kaçınılmaz sonuç; düzenin çarklarının işleyişini ellerinde tutan örgütlenmeler, zengin kuzey düyası adına bile kaos, çelişkiler yumağında arada sıkışıp kalmamak için eksen, denge kaymaları bağlantılı doğrudan sorumlu oldukları sorunlar, bataklıktan kaçış eksenli stratejiler gündemde...
“Sorunlu, çatışmalı bölgelerin sorunlarının çözümünde topun bölge ülkelerine atılması, oralardan bedel ödeyecek ülkeler, halklar, inanç örgütlenmeleri aranıp bulunarak, bir diğerlerine kırdırılarak, bataklıktan çıkış yolu istenmesi..” bundan... Ne yazık ki Erdoğan, AKP iktidarları, “Ilımlı İslam, Ortadoğu, İslam dünyası liderliği, strateik ortak..” sloganları ile pohpohlanmanın, öne itilmenin gönüllülüğünde bugünleri sürüklendiler... Şimdilerde son nokta IŞİD’in Irak ve Suriye’de radikal İslami örgütlerin en kanlı, en insanlık, İslam inancının değerleriyle çatışan kanlı yürüyüşünde, patlak veren çok derin Ortadoğu çatışmaları, bataklığında, en şansız konumda sıkışıp kalmış ülkelerin başını çekiyoruz...
Erdoğan-Davutoğlu ikilisilin defterini dürme hesabını yaptıkları Esad bile siyaseten, göreceli olumsuz konumunu düzeltmiş gibi. İran Türkiye’den daha olumlu poltikalar izlediği gerekçesi ile zengin kuzey dünyası ABD ve AB’nin defterini dürme hesabını yaptığı ülkeler, iktidarlar listesinin dışına çıkmayı başardı... IŞİD’in karşısında teslim bayrağını açan Irak yönetimine, dengeler adına kaçınılmaz dış destekle, en azından tarafları toplayabilecek bir hükümet kurulabilmesi yolunda elden gelen yapılıyor. Bir adım ileri ABD’nin öne çıktığı, Fransa’nın arkadan geldiği, 40 ülkeden alınmış olduğu açıklanan dış destekle, şimdilik havadan bombardıman, silah ve askeri bilgilerle verilen askeri ve parasal desteklerin anlamlı olumlu sonuçları bile var... IŞİD’in Irak yürüyüşü zorlanınca, Suriye’ye yönelişi, özerkliğini ilan etmiş Suriye Kürdistanı, Rojava üzerinden yeni kanlı çatışmalarla en çok Türkiye’yi vurmuş durumda.

***

IŞİD’in Irak ve Suriye operasyonlarında, zengin kuzey dünyası çıkarları adına oynanan oyunların boyutları hakkında şimdilik çok az bilgi var. Bir biçimde ABD eksenli Irak işgali, Suriye operasyonlarında istenen, alınamamış sonuçlar için IŞİD paranoyası üzerinden ortaya çıkmış insanlık dramı, zorunlu dünya çapında müdahalelerin. ABD’nin ortadoğu haritaları, paylaşım düşleri ile olan büyük çakışma, “Acaba el altından IŞİD olgusu, radikal İslamcı çılgın katliam provoke mi edildi” kuşkusunu da gündeme getirmiyor değil... Ancak sonuçta yaşanan çok kanlı, ırkları, mezhepleri hedef almış katliamların akıl almaz tırmanışı, insanlık dramları karşısında, kimselerin aklı başında sorgulama, seyirci kalma lüksü olamıyor...
Hani ABD’nin kendi 11 Eylül travması gerekçeli radikal İslamcı terör örgütleri, diktatörlüklerle yerinde savaş stratejileri tutmamış, yöresel bataklıklar, iç savaşlarda, işgali katlayan, milyonu aşan insan kaybı yanında, kanlı petrolün öngörülemeyen yükselişi, zengin kuzey dünyasındaki ekonomik krizi üretmişti ya... Afganistan, Irak’tan dönen ABD asker tabutlarının yanına, para merkezlerinin işini kaybeden yüksek ücretlilerinin ellerinde karton kutuları işten atılma görüntüleri patlamıştı ya... Göreceli demokrasinin, sandığın gücü ile ABD-AB ülkelerinde zengin kuzey dünyasının, ABD, NATO askeri gücününün, yoksul güney dünyası topraklarında radikal İslamcı terörle mücadelesi, işgal savaşları startejisini de noktalamıştı.
Türkiye’yi, Erdoğan iktidarları, tam da bu sıkışıklık noktasında, stratejik ortak rolünde sorumluluk almada gönüllü olmuş; Cumhuriyet’in gelneksel barışçı dış politkasını, sözde komşularla sıfır sorun, liderlik, rol model ayaklarında... Ülkemizi akıl almaz bir iç cepheleşme de yaratmış olarak, doğrudan iç çatışmaların içine bulaştırıvermiş oldular. Kuşkusuz gelişmelerin pek çoğunda doğrudan, bilinçli suç ortaklığı söz konusu değildir. Ancak gerçeklerden çok '61lgı yönetimlerinin geçerli olduğu günümüz siyasal dengeleri içinde somut sonuç için yaşananlara bakmak zorundayız...
Irak-Suriye batatlıklarında, kanlı, insanlık dışı iç savaşlardan, IŞİD’in katilamlarından kaçanlara kapılarımızı kapatacak halimiz olabilir mi? Türkiye şimdiden milyonlarca sayıda ölümden kaçmış insanın insanca yaşam yüklerini üzerine almak zorunda kaldı. Biz ülkemiz barışı, ekonomisine yansımalarını öngörebilecek konumda bile değiliz. Üzerimize yüklenen ağır kambur, zengin kuzey dünyasının nerede ise umuru değil. Dış, BM yardımları gülünç, düşük rakamlarda. Bataklığın içine çekilme riskimiz de cabası... Hani bölgede savaşacak güç olmadığı için siyaseten PKK, PYD, Kuzey Irak Kürtlerinin şimdilerde sırtları sıvazlanıyor ya... Onlara biçilen rol ölümüne bir savaşın, süresi bilinmeyen çatışmaların içinde olmak... Sonrası İsrail ile birlikte bölgede emperyal çıkarların her dönem en iyi bekçileri olmak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları