Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Saray, yandaş sendikalar, seçmen...

26 Ocak 2019 Cumartesi

22 Ocak Salı günü yayımlanan “Tank Palet, Katar BMC’nin malı olamaz..” başlıklı yazım sevgili bir Cumhuriyet okurunu kızdırmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tank Palet özelleştirilmedi, kiraya verildi, Katar ortaklı BMC...” açıklamalarına yönelik sendikal gelişmeleri özetleyen yazımı, aşırı iyimser bulmuş...
Sadece şeker fabrikalarının özelleştirilmeleri sürecinde Şeker-İş - Türk-İş odaklı, tüm millet cephesi içinde sayılabilecek siyasi partilerin, meslek örgütlerinin desteklerinin bir önceki seçimlerdeki güçlü direnişlerinin hiçbir işe yaramadığını, mağdur olmama kaygılı işçi seçmenden bile oy alındığı gerçeğini anımsatıyor.
Erdoğan’ın başkanlık rejimi yetkileri, AK Parti Başkanı şapkalarıyla, kamuoyundan habersiz, aralık ayı içinde Resmi Gazete’de yayımlanan KHK ile fiilen özelleştirmeyi gerçekleştirmiş olduğunu da anımsatarak, bu özelleştirmenin geçerli olamayacağı anlamına gelen yazı başlığımı bir tür dalga geçme, çocuk kandırma olarak yorumlayıp, sitemini ediyor...
Sendikal haklar gerçeğinden, yakın tarihin gelişmelerinden habersiz günümüz okurunu kimi gerçeklerle yüzleştirme adına, “Tank Palet, Katar BMC’nin malı olamaz” başlığıyla verdiğim bilgilerin altını çizerken yaptığım, yaşanmış toplumsal gelişmeler, tarihsel gerçeklere dayalı uyarıyı; “Bardağın, yaşamın gerçeklerinin dayanılmazlığı karşısında, aslında bir damla ile taştığını unutuveriyorlar..” sonuç saptaması cümlemi atlayıveriyorlar...

***

Bir kez daha ülkemiz yakın tarihi için yaşamsal kırım noktası, Büyük Deprem, sonrası gelişmelere göz atabiliriz.. 2002 ekonomimiz, sanayimiz için yıkım sonuçlarıyla Ecevit koalisyon hükümetinin yıkımına da basamak yapılmıştı...
Amerika’nın, dört gün önce yine başrol oynadığı Venezüella’daki gelişmelerin ironi gibi tersyüz edilmiş çelişkileriyle girmek, hem güncel, hem de sayısız dersler çıkarılabilecek içerikte.. Venezüella’da halen geçerli seçimleri kazanmış iktidarının başında sol cepheden Devlet Başkanı Nicolas Maduro var. Amerika, dünyanın gözleri önünde, Juan Guaido’nun kendini geçici devlet başkanı ilan eden darbesinin arkasında durduğunu ilan etti. Başkent sokaklarında karşılıklı gösteriler, çatışmalarda ölenler, bugüne kadar artmış olacak.. 15 Temmuz Amerikan odaklı FETÖ’cü darbenin mağduru Saray, Tek Adam rejimi, siyaseten karşıtı konumunda olan solcu iktidarın yanında duran açıklamalarıyla dikkat çekiyor. Kanada tipik örnek, sağ liberal iktidarlardan Amerika çizgisinde darbeyi destekleyen açıklamalar olduğu gibi, açık Amerikan destekli sağcı darbe karşısında, demokrasi adına soldaki iktidarı destekleyen ülkeler, dünyanın kavram kargaşası içindeki tablonun sergilenmesini yaşıyorlar...

***

Deprem kırımı, ekonomik, sosyal, siyasal yıkımı sonrası, Amerika’nın, Ortadoğu, Irak, Afganistan işgalleri, İslam dünyası, enerji yatakları paylaşım tuzaklarında, tek kutuplu dünya düzeni üzerinden oynadığı tuzaklarda Türkiye hep geçiş yollarının odağında başrollerdeydi. 12 Eylül 1980 darbesi, teröre karşı önlem gibi pazarlanmış olsa da, gerçekte 1961 Anayasası ile güvence altına alınan örgütlenme özgürlüklerinin bütünlüğü içinde.. önce basın özgürlüğü için yaşamsal değerde 212 sayılı yasa ile gazeteci kimliğinin, düşünce özgürlüğünün güvenceye alınması.. 1963 işçilerin sendikal haklarının evrensel ölçeklere çıkarılması odakta, tüm toplumsal, siyasal, demokratik meslek örgütlenmeleri, toplantı gösteri hakları, demokratik yaşam için olmazsa olmaz ilkelerle Türkiye, yaşamın her alanına dönük kazanımlarda uçuşu yakalamıştı.
Geri püskürtme, kazanılmış ekonomik, sosyal, siyasal, sendikal haklar için, 12 Eylül askeri darbesi olmazsa olmazdı. Demirel şapkasını alıp gitmek zorunda kalırken, Özal 24 Ocak kararları, 12 Eylül anayasal, yasal haklar gaspı için paraşütle MESS’ten 12 Eylül askeri darbe yönetimleri danışmanlığına, istenen yasaklar gerçekleştirildikten sonra da sivil iktidar yönetimine terfi ettirilmişti. Yine de hokus pokuslar, ülkemizde kazanılmış hakların gaspı nedeniyle hesaplaşmadan kaçış kalıcı olamamıştı.
Türkiye BM’nin sendikal haklara ilişkin hesaplaşmalarının yapıldığı ILO’da, düzene getirilen kazanılmış sendikal hakların gaspları nedeniyle hesap vermekten, kara listelere girmekten kurtulamamıştı. Uluslararası ve de en çok AB sendikal konfederasyonlarının desteğinde, Türkİş aksine sabıkaları olsa bile, evrensel ilkeleri savunmak zorunda kalmıştı. Unutulmayacak ders Amerika, baştan sona darbe kazanımlarını desteklemişken, Özal yönetiminin istediği tekstil destek kotalarını bile veremeyecek role geçiş yaşanmıştı. En son çarpıcı sahne, Gülen ortaklığında 2002 kararlarında imzası olan AK Parti, bu kez yeni yandaş konfederasyonu Memur-Sen ile ILO’da sahnede. Yine evrensel sendikal örgütlerin vetosunu yeme noktasında...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları