Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Putin İstanbul'da
Cihan Haber Ajansı Moskova kaynaklı haberinde Putin-Erdoğan görüşmesinin İstanbul’da gerçekleşmesinin Erdoğan’ın ricası ile olduğunu duyurmuş. Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’in dünkü “Analiz”inde ekonomik ayağı ağır basan Türk-Rus UDİK toplantılarında Türkiye tarafını Başbakan’ın, Rusya tarafını Devlet Başkanı’nın temsil etmelerinin protokole bağlı gelenek olsa da, tarafların bugüne kadar Konsey dışında kalan başbakan ya da devlet başkanını ziyaret etme özenini gösterdikleri bilgisi var... Doğal olarak Putin’in Gül ile görüşmemesi sorgulanıyor, dünkü medya görüş bildirimlerinde de son zamanlarda çok temel konularda Gül ile Erdoğan arasında yaşanan görüş ayrılıklarının payı sorgulanıyordu.
\nBu tartışmaya özel katkı yapabilecek kadar bilgi sahibi olmadığım için bu işin ciddiyeti üzerine söz söylemeyi bilenlere bırakarak Putin’in İstanbul ziyareti üzerinden aylar yıllardır kafamda takılı olan, anlamını, en azından verilmek istenen imajı çok önemsediğim bir başka gerçeği sizlere anımsatmak gereğini duyuyorum... Uysa da uymasa da Başbakanımız yıllardır yabancı konuklarını, hele de etkin ülkelerin etkin liderlerini İstanbul’da ağırlamaya büyük özen gösteriyor. Görüşmelerin kimi zorunlu ayakları Ankara’da yapılsa da en anlamlı dış ziyaretlerin en anlamlı buluşmaları İstanbul’da sarayın bir devamı olan Başbakanlık Çalışma Ofisi ya da Osmanlı kimliğini öne çıkaran otellerde gerçekleştiriliyor. Toplantı etkinlikleri, hele de resepsiyonların aynı ortamlarda yapılmasına gösterilen özen elbet daha da etkin, medyatik bir görsel vitrin oluşturuyor. Laf aramızda Cumhurbaşkanı için de aynı özenin olmadığını söylemek güç.
\nİddia ediyorum bir meraklısı dökümünü çıkarsa, ortaya Türkiye’nin başkenti İstanbul’muş, konuk ağırlanan yerler de Osmanlı’nın eserleri vitrininin, imajının çok ağır bastığı görülecektir. İsterseniz paranoya deyin ama Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı ruhu, Cumhuriyet devrimleri algılamasında yeri olan, gerekçeleri açıklanan Ankara’nın başkent olması ile ilgili algılamanın iktidarları tarafından bilinçaltı reddedildiği duygusu var bende. 10 yıllık iktidarlarında zaten çekim gücü olan İstanbul’un merkez kimliğini artırmaya yönelik yatırımlarla, Ankara’yı başkent kimliği ile koruma yatırımları politikalarında İstanbul lehine uçurum torpiller yapılması ortada. Uzmanlar, hatta piyasacıların uyarıları bile göz ardı edilerek piyasaların merkezinin İstanbul’a taşınması kararı ilk çarpıcı adımsa, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın İstanbul’a resmi çalışmalarını taşıyan adımlar ikinci anlamlı sonuçlar.
\n***
\nPutin-Erdoğan görüşmesinde Türkiye’de enerji tekelinde Rusya’nın ağırlığı pekiştirilirken, sağlık nedeni ile başka dış ziyaretlerini iptal eden Putin’in Türkiye’yi seçmesi ve iki ülke arasında köklü çelişki yaşanan Suriye krizi görüşmelerinin ikinci planda tutulması eşyanın tabiatı gibi bir durum. Rusya tarafının bu konuda hırçınlaşmamasında değişen ABD politikalarının payını merak ediyorum. Bizim medyada yer alan haberlerden çok da algılanmıyor olsa da aslında Suriye politikalarında birlikte yola çıkılan ABD-Batı dünyası ile Türkiye’nin izlemekte oldukları yolda ayrım çizgisi giderek derinleşmekte. Beraber çıkılan, Türkiye’nin önde yürümesi istenen yolda ABD-AB cephesinin çok ciddi bir ayak sürümesi gündemde...
\nTabii ki bu saatten sonra Esad’ın devrilmesi projesinden vazgeçtikleri gibi bir sonuç çıkarım yapılamaz. Ancak Arap baharları deneyimleri, en sakin gibi görünen Tunus’tan, şu anda en korkutan Mısır’a, El Kaide, radikal, iktidarda vitrinleri yumuşasa da en azından şeriatçı kimlikleri, yönetim anlayışları çok katı, insan hakları demokrasiden kopuk yönetimleri, iktidar icraatları ile... ABD, Batı dünyasını, ittifak çıkarları anlamında da fazlası ile kaygılandırıyor. Libya’da ABD elçisinin ölümü ile ortaya çıkan aşiret savaşları, Irak’ta iç savaşta gelinen yeni boyutlar cabası. Özet sonuç söz konusu tabloda ABD penceresinden, Suriye’de yeni iktidarı oluşturacak güçlerin dağılımı, El Kaide benzeri İslami ittifak kimliği, Esad’ın gidişinden daha önemli sakıncalar taşıyan nitelik kazanmış durumda.
\nBunun çok açık bir başka okuması da Esad’ı götürmede öncelikle Türkiye’nin öncül görev üstlendiği yola çıkılan günlerden bugüne yürünen yollar nerede ise tersine. Başbakan Erdoğan’ın Esad’ın bir an önce düşürülmesi yolunda BM başta ABD, Batı dünyası, dünyanın gerekenleri yapmadığı uyarı açıklamaları, sık sık yinelenen çıkışları oralarda nasıl okunuyor acaba? Hele de Başbakan Erdoğan’ın demokrasi, insan hakları gelişmesi beklenen Arap Baharı yaşanmış ülkelerde şeriat eksenli, insan hakları, demokrasi ilkelerine sırtını dönmüş iktidar icraatlarını ağzına bile almaması, eleştirmek yerine, yandaşları ile birlikte dolaylı gibi açık destek yanı ağır basan politikaları nerelere konuyor, nasıl değerlendiriyor?
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması