Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Paris Yürüyüşü Umut Olabilir mi?

13 Ocak 2015 Salı

Milyarlarca dünyalıyı insanca yaşamdan koparan, ağır yoksullaşma, yoksunlaşmayla birlikte, kuralsız düzenin kuralsız savaşlarında, öncelikle yoksul dünyada, şimdilerde zenginlere de bulaşan kanlı terör, iç savaşlarda, her tür kimlik, inanç ayırımcılığı ekseninde yaşanan ötekileştirmelerde, akıtılan kanların en aza indirgenmesinde... “Paris Yürüyüşü Umut Olabilir mi?” İki kutuplu dünyada, demokratik olmasa da Marksizimden “Eşitlikten, paylaşımdan” esinlenmiş ideolojinin, emperyal kapitalist ideolojilerle yönetilen ülkeler, zengin kuzey dünyasında yarattığı gelişmeleri yok sayabilir miyiz? Evrensel insan hakları, hukuk devleti düzenleri, laiklik, demokratik ilkeler, sol, sosyal değerlerle, sendikal haklar, örgütlülüklerin katkılarıyla insana yönelik yaratılmış olumlu gelişmeleri, hak kazanımlarını silip yok sayabilir miyiz?..
Algılasak da algılamasak da önceleri yoksul güney dünyasında, sonraları zengin kuzey dünyasında da, ağırlıklı emeği ile geçinenler, ücretliler, ötekilerin yaşamında yaşanan olumsuz gelişmeler, hızla geriye, dibe çekiliş, tek kutuplu dünya düzeninde onlu yıllar içinde akıl almaz boyutlarda olumsuz gerçekleşti... Tek kutuplu dünya düzeninin ideolojisine göre, bilimsel teknolojik devrim çağında, hızlı küreselleşme ile birlikte öncelikle uluslararası tekellerin güçlenmesiyle birlikte önce sermayenin merkezlerde toplanması gerçekleşse de, sonuçta gelişme-zenginleşme dünyanın her yerine yayılacak, insanlar söz konusu gelişmeler, ekonomik büyümelerden, zenginleşmeden paylarını alacaklardı... İdeolojik senaryo pazarlandığının tam tersi sonuçları üretti...
Denetimsiz, insan haklarına aykırı paranın piyasalar düzeni içindeki büyümesi, öngörülemeyen boyutlarda kirliliği hızla üretti... Uluslararası Çalışma Örgütü verileriyle kaygıyla izlenmesi gereken gelişmeler yaşandı. Yüzyıllar içinde zorlu savaşımlar, örgütlülüklerle kazanılmış hakların, demokrasi, hukuk devleti düzeni, evrensel haklar çerçevelerinde, kurallı düzenler içinde korunamamasına yönelik kırılmalar gündeme girdi. Bilimsel tekonolojik devrim çağının silahlı güçten daha etkin güce ulaşan medya gücü, silahının çok etkin, çokuluslu tekeller eline geçmesiyle, milyarlarca dünyalının kolaylıkla çıkarlarına aykırı kamu algılaması yöntemiyle, güdülenmeleriyle, insan haklarına yönelik ne varsa her şeyin tüketilmesi sürecine geçildi... Önce kirli sermaye birikiminin kirli siyaseti üretmesi, sonra da insana, haklarına ait korunması olmazsa olmaz, evrensel boyuta taşınması zorunlu değerler, kurallar, örgütlülükler varsa, hepsinin kirletilmesi, gerçeklerin algılanamaması sonuçları dünyaya yayıldı...

***

1970-80-90-2000-10’lu yıllarda insan eksenli, dünyanın geleceğini koruyacak, çocuklara miras bırakılacak yaşama dair her şeyin çok hızlı tüketilişi, milyarlarca dünyalının yaşamındaki kazanımların gasp edilişi görmezlikten gelindi... Küreselleşme çok hızlı bir tek piyasalar düzeni üzerinden, dini imanı olmayan paranın kazanılması eksenli, üstelik insan eksenli değil, sanal büyüme odaklı gerçekleştikçe... Evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasiler, sendikal haklar için küresel çapta gelişmeler hak götüre, geriye püskürtme gündeme girdi. Sistemin ekonomik krizleri bağlantılı yaşanan paylaşım kavgasında, devletler arasındaki düzenli ordular ağırlıklı dünya savaşları yerine, kuralsız düzenin kuralsız savaşlarında silahlı güç olarak terörün tırmanışı gündeme girdi. Piyasalar düzeninin büyüme kurallarının kaçınılmaz sonucu olarak da, önce yoksul güney dünyasında çok işe yarayan iç savaşlar, patlamalar, ırklar ve dinler, mezhepler, kültürler, her türden ötekileştirmeler üzerinden çatışmalar, iç savaşlar.. krizlerden çıkış, nefes almalarda çok işe yarar oldularsa da... Yetmez oldular...
Milyarlarca dünyalının örgütsüz, yaşadıkları trajedileri algılayamaz, haklarını koruyamaz konumda olmalarıyla, düzenin ayakta duramadığı bir sürecin içindeyiz... Paris’te yaşananlardan; terör, çatışmaların çok keskin, bıçak sırtı konumunda; AB, zengin kuzey dünyası eksenli siyasi erkleri adına çizilme zorunluluğu duyulan fotoğraf karesinden umutlanabilir miyiz? Özgürlüklerin, insan eksenli değerlerin yeniden savunulması, terörden korkmama, devletler, siyasetler olarak, insan haklarından yana tüm örgütlülüklerle ortak duruş... Siyasetin düzgün bir çabası, suç ortaklıklarından dersler çıkarılmış, önlemler alınabilecekse katkıda bulunma niyeti olarak kabul edilebilir mi?
Dünya sendikalarının Paris terörünü kınama çıkışlarından birkaç cümleyi paylaşarak sorgulamaya başlayabiliriz... “Charlie katliamına yönelik lanet duygularımızı ifade etmenin en iyi yolu, din farklılıklarının arkasına gizlenmiş suça fiziksel ve ahlaki açıdan izin vermemektir. Bütün emekçiler kardeştir... Jeostratejik planlar doğrultusunda enerji kaynaklarının, yeni pazarların, sınırlarını kontrol, ele geçirme hedefleriyle, ABD, AB, NATO, emperyalistlerin politikaları, yapay ayırımların ortaya çıkmasına, halklar arasındaki nefretin körüklenmesine, dinsel fanatizim eğilimlerinin eklemlenmesine neden olmuştur...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları