Ortadoğu'da Dengeler Sil Baştan...

26 Mart 2013 Salı

Aklı olan soruyor: “İsrail bunca zaman dilemediği özrü neden şimdi diledi?Obama’nın İsrail ziyaretinde bastırdığı kuşkusuz. Zaten ilk haberler Amerikan kaynaklı olunca, katkılarını özellikle duyurmak istemişler demektir. Ortadoğu’nun yeni dengelerinde, ABD’nin doğrudan askeri müdahalenin bir daha tarafı olmak istemediği, Irak işgali, Arap baharları sonrası çıkan kargaşa, kaosta, bölgeden daha sağlam destek güce gereksinim duyduğu da tartışılamaz gerçeklik.

İsrail’in bir tür ABD’nin Ortadoğu’daki askeri yüzer gemisi, gücü yeterli olmadığından, ABD bölge ve enerji çıkarları için, “demokrasi getirme, İslami terörle yerinde mücadele etme” sloganları ile sonradan çok çıplak ortaya çıktığı üzere de bir dizi yalanla Afganistan, Irak işgallerinden öngördüğü sonuçları alamamıştı. Çok hızlı strateji değişikliği ile doğrudan askeri işgalden geri dönüş operasyonlarını başlatsa da, bölgede taşlar çok fazla yerinden oynamış, iç savaşlara dönüşen ırklar, mezhepler çatışmalarının eklemlenmesiyle oluşan bataklıklarda, işgallerde ölenlere aylar yıllar içinde yeni yüz binler eklemlenmişti.
Şimdilerde Obama’nın yeni dönem iktidarında bölge için öngörülen yeni dengeler oluşumunda, İsrail artı Türkiye artı her biri bulundukları dört ülkenin öznel koşullarında (İran, Irak, Suriye, Türkiye) Kürtler, birlikte ancak doğal müttefik olabilirlerse daha güvenli dengeler kurulabileceği sonucuna varılmıştı. Düşünce kuruluşlarının öngörülerinde ABD’nin bölgedeki çok sağlam sayılan Arap müttefiklerinin aralarındaki çelişkiler, iç dinamik kaoslarında, en liberal demokrat görünen projelerle yola çıkıldıktan sonra da öngörülmüş sonuçlardan çok tersine noktalara düşülmesi, besbelli “
sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi” boyutunda, aylar, yıllar kısa dönemlerinde çok büyük strateji değişikliklerini gündeme getiriyor.

 

***


 

Laf aramızda bu kadar kısa zaman dilimleri içinde bu kadar birbiriyle çelişen projelere gereksinim, besbelli ABD-AB dünyasının kendi öznel koşullarından, sistemin öngörülemeyen büyük krizlerinden daha fazla etkileniyor. Her ne ise strateji, proje, ittifak değişiklikleri zaten uluslararası ilişkilerin “çıkarlar” olarak tanımlanan temel kuralları iken, şimdilerde değişim zorunluluğu, fiilen değişme hızları ile de başımızı iyice döndürüyor. Kastım çamur atmak değil, somut durumu paylaşmak olduğundan, bize ait geçtiğimiz haftalarda tanık olduğum birden fazla gelişmede, en yetkin taraf sözcülerinin kimi son dakika ittifaklarındaki çok temel değişimlerinden habersiz ya da yılların önyargılarından arınamamış olarak eski tezleri, dengeler üzerinden açıklamalarında acı acı gülümsedim. Peres’in Türkiye’ye ilk yeni demecindeki sözleriyle “geçmiş ölüdür” dediği boyutta eskimiş, ancak toplumların değerlerinde, yaşamlarında çok canlı kriz gündemleri, sonuçlarıyla da yaşamlarında o kadar belirleyici ki... Yeni yeni öngörülemeyen krizler belki bu uyumsuzluktan da filizlenip dallanıp budaklanacak.
Sokaktaki sıradan seçmenin, Başbakan
Erdoğan’a yakınlık, cephe, inanç bağları ile de bağlanmış tam biat etmiş olsa dahi, yıllar değil aylar öncesinde yağlı urgandan söz ettiğini anımsamaması olanaksız. Şimdi Öcalan ile uzlaşma kriterlerinde en yaşamsal konularda anlaştıklarının karşılıklı açıklanmasını algılamaları biraz zor. Savaşın yorgunluğu, bıkkınlığı ile umudun özlemi olsa olsa pek çok sorunun şimdilik yutkunarak sorulmamasını sağlıyor. PKK’lilerle yolda kucaklaşan BDP’lilere söylenmemiş söz, suçlama kalmamıştı. Şimdilerde BDP’lilerin başka niyetlere dönük olsa da İmralı-Kandil arasındaki taşıyıcı rolleri, uzlaşmanın en can alıcı konusu; “çekilme, eve dönüş” için Meclis’ten karar istemelerinin gerekçelendirilmesinde kullanılabiliyor.
Uzlaşmanın altı kalın kalın çizilerek din ve hatta mezhep üzerinden yapılması da bence uzlaşmanın en sağlam ortak paydası olmasından çok, kendi tabanlarına dönük en kabul edilebilir koşul sayılmasından. Çanakkale besbelli ikili görüşmelerde çok görüşülmüş, hem zamanlama hem de algılanması ile kitlelere en sıcak gelebilecek meydatik çıkış gerekçesi olmuştu. Birinci Meclis, Misakımilli algılamaları da öyle. Bilindiği üzere Birinci Meclis oluşumunda dışarıdan işgalde doğal savunma ittifakı cephesi belirleyici. Misakimilli algılaması da herkesin keyfine göre değiştirilebilir. Gönlünüze göre Türkiye şemsiyesinde Musul’a da uzanabilirsiniz, uzun erkte Büyük Kürdistan’a bile kapalı değil, sınırlar üzerinden şimdiden kavgaya gerek olmayan bir konu başlığı. Laf aramızda her konuda ucu açıklık, herkesin hesabına çok uyuyor.
Peres krizlere sünger çeker, en yakın ve canlı olanlarına yanıt verirken, “
geçmiş ölüdür” dedi, geleceğe bakmayı önerdi ya... Daha bir ay öncesine kadar Suriye Kürdistanı Rojava’nın kurulması üzerinden yaşanmış sıcak savaşta, Suriye muhalefeti ile Pejak’ın silahlı çatışmasında Erdoğan iktidarının rolünü bile sorgulamanın anlamı kalmadı nasılsa...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları