Ne Ekersen...

23 Temmuz 2011 Cumartesi
\n

\n

İster piyasa, isterse toplumsal gelişmeleri tanımlama amaçlı olsun, yapılan kimi araştırma sonuçlarının öne çıkan başlıklarına baktıkça, kimilerine hayıflanmamak elde değil. Şüphesiz bilimsel verilerle yapılıyorlardır, şüphesiz durum saptaması anlamında öğretici, yol gösterici, yararlanılmaya elverişli sonuçları vardır. Ama kimi sonuçlar, bilinenin, kaçınılmaz yaratılmış sonuçların öylesine ilanı olarak sırıtıyorlar ki, bazen içimi fazlası ile acıtıyorlar...

\n

Siyasi parti liderlerini diktatör ölçeğinde güçlendiren seçim sisteminin üzerine, iğne oyası gibi işlenen medyatik toplumsal dayatmaları ekleyin... İnsan hakları, demokrasi ilkeleri, güçler ayrılığı, özgürlüklere ait ne kadar önemli alan varsa, tümünde yaratılan çarpık algılamalarla sivil diktatörlük içerikli icraatları, eğilimleri alkışlamanın ötesinde geçerli kılan bir düzen yaratacaksınız. Siyasi varoluşlarını Başbakana, parti liderine borçlu siyasi kadrolar, milletvekilleri yapılanmasını yaratacaksınız...

\n

Sonra da araştırma sonuçlarına bakarak, çoğunluk, sağcı ve güçlü lideri parlamentoya tercih ediyorgerçeğine varacaksınız. Katılımcıların yüzde 84ünün eşcinselleri, farklı dinlerden insanları en çok da Yahudileri komşu olarak görmek istememelerine uygarlaşamamanın, insan gibi insan olamamanın ölçüsü olarak hayıflanacaksınız... Yüzde 61 nüfusun plajda mayo giyilmesini günah olarak algılamasını doğal bir muhafazakârlaşmak gibi yorumlayacaksınız... Yıllardır ne ekiyorsak, onu biçiyoruz... Sadece kendimizin değil, çocuklarımızın geleceğini ona göre biçimlemekle kalmıyor, karartıyoruz...

\n

Orduya güven yüzde 91den 75e gerilemiş... Bu sonucu olumlu ya da olumsuz yorumlayan iki keskinleşmiş cepheden hangisinden olduğunuz fark etmez. Niye gerilemiş sorusuna farklı bir yanıt verilebilir mi ki... Uzun yıllar ülke bütünlüğünün güvencesi olarak kabul edilmiş, sorgulanmayan TSKden, her kademeden komutanı, yetkileri hukuk üstü özel yargı eliyle, toptancı, başı sonu belli olmayan yılan hikâyesine dönüşmüş iddianamelerle darbeci olarak yargılanan, karalanan, infaz niteliğinde tutuklu komutanları çoğunlukta bir TSK olgusu ile yüz yüze kalmışız. Medyaya özel servis edilen senaryoların kan damlayan satırları arasında hâlâ yüzde 75lik bir güven, geçmişin kemikleşmiş bağlılığının ürünü olmalı...

\n

***

\n

Bir başka çiçeği burnunda araştırma sonucu dünyadan... İslam batı hattı gerginliğinin sonuçları dünya ülkelerinden araştırma örnekleri ile, kaygı verici bir durum olarak aktarılıyor... İslam dünyası, Kurtuluş Savaşı Destanı, Atatürk devrimleri sayesinde önce çağdaş demokrasiye doğru gelişen, sonra da bildik gelişmelerle ancak biçimsel, çoğunluk demokrasisini koruyabilmiş Türkiye dışında, giderek birbiri ile ilkelleşmede yarışan İslami diktatörlüklerle yönetiliyor. Zengin kuzey dünyası, Batı, başta petrol zengin doğal kaynaklar üzerinde de yerleşik, çoğalan İslam dünyasında, bugüne kadar ittifaklarını, çıkarlarının daha çok önünü açan radikal İslami akımlar, daha bağnaz ama yandaş diktatörlüklerden yana oluşturmuş. Zengin kuzey dünyasındaki paylaşım kavgasında ise ötekileştirmelerle en aykırılar en geri dışlanmış yaşam koşullarına yönlendirilmiş, itelenmişler...

\n

Günümüzde nüfus olarak çok büyümüş, çok yaygın topraklar üzerinde yaşayan ama giderek daha fanatik yorumlarla gettolaşmış yaşamları seçen, elbette çok daha ağır yoksullaşmış, yoksunlaşmış bir İslam dünyası gerçeği ile yüz yüzeyiz. Sonra da araştırmaların sonuçlarına bakıp büyüyen İslam-Batı gerginliği üzerinden kafa patlatıyoruz. İlk işçilerimizin Almanyaya gönderilişinin 50. yıl etkinliklerine, tartışmalarına, gündemine çok yakın olamadım. Ancak diş muayeneleri yapılıp Almanyaya gönderilen ilk işçilerimizin kurum kapılarındaki sıralarına gazeteci olarak yetiştim. Günümüze, üçüncü kuşağa uzanan tüm sorunların, gelişmelerin yakın tanığı olabildim...Sendikayı ne yapacaksınız? Size işle birlikte kalacağınız ev, mahalle, cami veriyorum..diyen Alman patronların yarattıkları gettolarda yaşayan bizimkileri tanıdım. Minaresi çok görülmüş, duvarına cami resmi yapılması ile yetinilmiş bir binadan evlerine mikrofon düzeni ile 24 saat Kuran yayını yapılan ailelerin tek başına hiç sokağa çıkmamış kadınlarını, üçüncü kuşak çocuklarını yakından görebildim. Üçüncü kuşağın yargılanan çocuklarının dosyalarındaki adreslerden ulaşarak üstelik. Daha vahimi PKKye Alman yargısına göre para, silah desteğinde kaynak yapılan uyuşturucu ticaretinin başlangıcında, siyaseten kabul edilen göçmenlerin ancak yüzde 6sı oranında ikamet hakkı verilmesinin, çaresizliğinin payını da incelemiş olarak...

\n

İşin özü dün televizyon ekranlarında gördüğümüz üzere, kirli töre, namus algılaması uğruna, yaşayabilmek için çırpınan çocuklu genç bir kadının otobüs terminalinde yakalanıp amcası tarafından sürüklenerek götürülüşü, son çare arayış, yakarış sesleri çağdaş teknoloji sayesinde bize ulaşıyor... Kulakların tıkandığı bu sahneden bir gün sonra, aile meclisinin ortak cinayetinde öldürülüşü, gece toprağa verilişi önlenemiyor...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları