Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Moody's Yunan bankalarının notunu düşürdü

24 Eylül 2011 Cumartesi
\n

\n

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moodys, 25 Temmuz’da negatif izlemeye aldığı 8 Yunan Bankası’nın notunu 2 kademe indirdi. Moodys, Yunan bankalarının uzun vadeli mevduat ve kıdemli borç notlarını aşağı çekerek görünümün negatif olduğunu duyurdu. Kuruluş; National Bank of Greece ve EFG Eurobank Ergasiasın notlarını B3den Caa2ye düşürdü.

\n

\n\n\n

Erdoğan iktidarlarının baş döndürücü hızda değişen gündeminde, akla kara kadar zıt söylem, stratejilere alkış tutma, ayak uydurmada zorluk çeken yandaş medya, uzman yorumcuları, birkaç günlük dış politika programının içine sığdırılan çıkışlarda kelimenin tam anlamı ile çuvalladılar... Erdoğanın Arap baharı ülkeleri ile ABD, BM konuşmalarındaki restleri üzerinden, hep alkış tutsalar da, gücüne güvenen haklı restten, gördüğü iç dış siyasal destekten aşırı güvenli, tehlikeli blöf oynamaya uzanan iki ters uç sonuca ulaştılar. Medya gücünün dayanılmaz boyutlarda bağımlı kılınması ile gelinmiş son tabloda, hepsi de Erdoğan iktidarlarına, yaptıklarına alkış tutmadan yola çıkılan yaklaşımlarda, yağdan söylemler ayıklandıktan sonra gözlemlenebilen rest-blöf zıt saptamalarının uyarıları... kumar oyununun sonunda büyük vole vurma ya da iflas yenilgi anlamına da geliyor.

\n

AKP yandaşlarından duyduğum bir ilginç kapı arkası benzetme de kaygı ağırlıklı olsa gerek, Başbakan Erdoğanın Enver Paşayla karşılaştırılması... Hem de iç politikada sıfır demokrat kimliği, dış politikada aldığını varsaydığı desteklerle gücünün çok üstünde düşlere kapılmış olarak, yenilgiler, askerlerin kırımı savaşlarını yaşatmış atak çıkışlarıyla...

\n

***

\n

ABD, AB ülkeleri için seçilmiş stratejik ortak, İslam dünyasına rol model ülke, daha doğrusu iktidar projesi, medyatik ölçeklerde fazlası ile desteklenir, köşeli çizilirken, satır araları saptamaları gözden kaçabiliyor... Oysa ayrışmalar; ABD-AB kamuoyularına dönük kimliği ile ılımlı İslam cumhuriyetiadı, tanımıyla, İslam dünyası ile Türkiye iç kamuoyuna dönük olarak da gerçek laik demokratik cumhuriyetadıyla pazarlamalardan başlıyor... Başbakan Erdoğanın son dış tur gezilerindeki söylemlerinde, İslam kimliğinin yanına birdenbire sıkıştırılan laikliğin öne çıkarılmasının elbet anlamı ve önemi var... Atatürk devrimlerinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokrasisinin temel taşlarından laikliğin, uzun süre dinsizlik olarak pazarlanmasından sonra, yandaş ve yalakaların ağızlarından bal akıtırcasına savunulmasında biraz sırıtan bir sahtecilik olsa da... Müslümanların inanç özgürlüğü için de tek güvence olarak altının çizilmesi tabii ki önemli.

\n

Okyanus ötesinden ağabeylerin istemiş, dayatmış olması ile Türkiyenin hele de Arap dünyasının çok farklı şeriat yorumlu siyasal İslamcıları arasında ne kadar kabul göreceği çok tartışmalı olsa da.. Mısırdan iktidarımıza çok yakın İslami siyasi akımlardan hemen gelen ters açıklamalar sadece bir ayrıntı. Dünün taze haberleri arasında İrandan gelen bir çıkış, bence çok daha önemli ve düşündürücü olmalı... Türkiyenin İslam dünyasına rol model olarak sunulmasına İrandan gelen resmi içerikli tepkide, bal gibi de İslam dünyası için gerçek tek rol model biziz. En büyük güç, en köklü uygarlık bizde...iddiası ile birlikte. Mısırın uzun tarihi geçmişe de dayanan bu anlamdaki iddiası bir yana, Arap şeyhleri, diktatörlerinin emperyal güç odaklarının partnerleri olarak devletlerini yönetmekte olanlarını ne yapacağız?

\n

***

\n

Halkları son medyatik çıkışları ile Başbakan Erdoğana tapsalar bile bugüne kadar olduğu gibi Güney Kıbrıs politikalarının yanında her platformda oy kullanıyor olmaları gerçeği değişebilecek mi? Yandaşlar yeri geldikçe en çok Osmanlı birikimine güvenerek, Atatürkün dış politika ilkelerinin üzerine sünger çekerek bile olsa sağduyu, birikim, deneyim ile, İslam dünyasının iç paylaşım savaşlarına, ırklar, mezhepler, cemaatler, aşiretler kanlı çatışmalarına bulaşmayacağımız yolunda güvence verip durmaktalar. Son günlerde emperyal çıkarlar adına Suriye iç savaşına bulaştırılmaya karşı nasıl da direnip durduğumuzla pek övünüyorlardı... Obama görüşmesinin ABD kaynaklı açıklamaları tam tersi izlenimleri besliyor... Başbakan Erdoğanın sıcağı sıcağına yeniden çıkışları da düşündürücü, kaygı verici değil mi?

\n

Artık kesintisiz şiddet eylemleri ile canımızı en çok yakan PKK bağlantılı eylemler, Kürt sorunu üzerinden yeni gelişmelere gelince... Obama görüşmesinde de en ağırlıklı gündem konularından biri olduğunun ötesinde, uzlaşma noktaları hakkında yine halkımız, kamuoyu olarak Fransız kalmış konumdayız. Mezhebinize göre yorumlarla senaryolar üretme özgürlüğü elinizde... Kesintisiz şiddet eylemleri ile PKK-hükümet, pardon derin devlet pazarlıkları ya da Obama-Erdoğan arasındaki görüşmelerin kaçınılmaz doğrudan ilişkisinden kuşkumuz yok. Ancak hangilerinin rest, hangilerinin blöf olduğu üzerine ortak akıl üretmekten öylesine uzağız ki... Barıştan da bir o kadar uzak olmamız sonucunu doğruyor.

\n

Bir de İslam dünyasına demokrasi götürmeye oynayan hükümetimizin içerdeki diktatoryal gidişi var ki... Akıl almaz tırmanan medya sansürü insan hakları, hukuk devleti ihlallerini yok sayıyor. Değerler erozyonunda dün kendini insan, demokrat sayan herkesi utandıracak bir onurlu duruşa tanıklık ettim... Sevgili Server Tanilli hoca inanılmaz zorlu sağlık koşullarnda, Silivride Balbayın... yargısız infaz olarak yıllardır tutuklu dostların, olayı protesto edenlerin yanındaydı.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları