Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Meclis İradesine Son Buyruk Saraydan...

06 Ocak 2015 Salı

Yolsuzluklara ilişkin Yüce Divan oylamasının 11 günlük erteleme kararının, AKP içindeki kafa karmaşası, milletvekillerinin özgür iradeleriyle kullanabilecekleri aykırı oyların engellenmesi, en aza indirgenmesi.. amaçlı olduğunu görememek olanaksızdı. Ancak Saray’dan gelen buyruğun bu kadar kaba saba gözümüze sokulacağını öngörmemiştik... 12 yıllık iktidarın beraber yürünen yollarında, besbelli çıkarlar, siyasal İslamcı inanç, değerler üzerinden.. İktidar nimetlerinden yararlanma, paylaşımda yaşanmış haksızlıkların can yakan boyutları, sorunları, biat kültürünün ürünü suskunluk, ele geçirilmiş medya gücüyle.. kamuoyundan çok başarılı saklanmış...
25 Aralık günü yapılacak oylamaya yönelik AKP iradesinin; yaklaşan seçimler, yolsuzluğun, kirliliğin sandığa dayanılmaz etki gücü gözetilerek, ustalıklı bir algı yönetiminin ekseninde, milletvekillerinin özgür iradelerini “hem var hem yok” çerçevesinde esnek, kafa karıştırıcı, sonuçta sadık yandaş seçmeni ürkütmeyecek bir algıya uygun sonuçlara yönlendireceği değerlendirmeleri ağırlıktaydı. AKP uzmanlarının karmaşık anlattıkları tabloya göre oylanan isimler ve konular üzerinden öylesine karmaşık bir sonuç çıkacaktı ki... Yüce Divan kapısı kapatılmamış olacak, AKP’yi yolsuzluklar damgasını yemekten de kurtaracaktı... “Sağlam İrade, Cumhur’un başının” devreye girmesi ile gerçekleştiği söylenen 11 günlük ertelemede, AKP’nin merkez eksenli politika dayatmasının rengi köten değişime uğradı...
Yüce Divan’a gidilmesi riski göze alınmayacak, milletvekillerinin tek yönde iradeleri ile “Yüce Divan” yolunun kapılarının kapanması buyruğu gündeme sokulmuştu... Elbette başta AKP yönetim kadroları, yandaş seçmen olabildiği kadarı ile kamuoyunun eski iktidar ortağı Cemaatin darbe operasyonuna kesin inanmaları sağlanacaktı. On güne dudak uçurtan etkinlikte yeni operasyonların sığdırılmasıyla tek yanlı güdüleme katlanırken, Anayasa Mahkemesi’nin henüz tam değiştirilmemiş yapısıyla yeni bir darbe odağı olacağı, vesayet rejiminin son kalıntılarından kurtarılma yolunda, gözlerin Saray’a, cumhurun başının buyruğuna çevrilmesi kampanyası, dayatması, tek sesli koro olarak dillendiriliyordu...

***

Kaçınılmaz dün muhalefetin tepkisini çeken, yandaş medyada yayımlanan tam sayfa SDP (Sivil Dayanışma Platformu) simgesi ile yayımlanan ilanın eleştirilerinde, “Anayasa, Meclis iradesi, demokrasiye karşı ağır suç...” değerlendirmesi öne çıktı. Meclis Başkanı’nın doğrudan yasal yollara başvurması zorunluluğu anımsatıldı... Laf aramızda bu ülkenin vatandaşlarının en azından bir yarısı, büyük olasılıkla içten içten çok daha büyük çoğunluğu için “Ak Saray” değil, hukuk tanımazlığın, Cumhuriyet değerlerini, Atatürk’ü, laikliği, yeşili, çevreyi, doğayı katletmenin, dahası kirlilik, yolsuzlukların, görgüsüz kamu harcamaları, sivil diktatörlük, saltanatın simgesi olmuş... İktidarlarının kampanyalarında “Yeni Türkiye, gücün simgesi..” olarak pazarlanan bina, işte bu medyatik algı yaratmanın aracı olarak kullanılınca ortaya bir ironi de çıkmış...
Saray’ın gerçekten saraylara özenilmiş dış dev mimarisinin önü, AKP’nin daha önceki mitinglerinde çekilmiş kalabalıkların görüntüleri ile sarılmış... “Sağlam İrade, Cumhur’un Başında” sloganı, AKP milletvekilleri için nasıl bir dayatma? “17-25 Aralık darbe girişimlerinin yargıda takipsizlikle sonuçlandığı, buna rağmen dosyada suçlanan bakanların Yüce Divan’a gönderilme çabalarının sürdüğü, bu başarısız darbe girişiminin Anayasa Mahkemesi’nde sonuçlandırılması çabaları.. Mahkemenin henüz operasyondan tam geçirilememiş kadroları ile vesayet rejiminin son kalıntılarını oluşturduğu...” suçlamaları... İktidarları kadrolarının Cumhur’un başından, kampanyaya katılan tüm kadrolarına uzanan tek sesli korosu...
Bu yazının yazıldığı saatlerde komisyondan çıkacak oylama bile henüz belli değildi. Pek çok yazımda sürdürdüğüm bir inatla, oylama sonrasına göre yazımı değiştirmeye niyetim yok. Çünkü AKP milletvekillerinin zaten özgür olmayan iradelerine ipotek koymanın ötesinde bir baskıyla el konulmasından sonra aksine bir sonucun çıkması olasılığı çok zayıftı. Açıkçası sağlıklı demokrasi, parlamenter düzenin işleyiş terazisinde çıkacak sonuç oyların çok da bir anlamı kalmamıştı. Asıl sorgulanması gereken, iktidarda 12 yıldır kalabilmiş, üstelik sandık sonuçları ile büyüyebilmiş bir partide bu denli boyutlu baskıların yaşanabiliyor olmasının hukuk devleti düzeni, demokrasi, insan haklarımız açısından ne ölçüde ağır tehditler oluşturmakta olduğu değil mi?
Sandık çoğunluğunu, demokrasinin tüm değerlerini kıran atakları, sabıkaları sayılamayacak kadar çok.. İktidara ilk gelişle, milletvekillerinin parmaklarını biat aracı olarak kulanmayla, devletin tüm kurumlarını ele geçirme, yandaş kadrolaşmayla başlatılmıştı. Emperyal projelere uyum, ilk ABD’nin Irak işgaline onay verilmesi ile ortaya çıkmış, İktidarları ortaklığı ittifakında, uzun yıllar dış odaklı desteklere, insan hakları, hukuk devleti düzeni ihlallerine göz yummayı da getirmişti. Bu ülkenin dinamikleri, birikimleri bundan fazlasını kaldırabilir mi? Baskıda sınır tanımazlık, olumlu, dipten gelen dalganın, patlamanın kanıtı değil mi?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları