Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Maksat Rehin Tutmak...

06 Ağustos 2013 Salı

Ergenekon’da ailelerin bile önünde okunması göze alınamayan kararların okunabilmesine ancak öğlen saatlerinde geçilebildi. Yıllarca yapılmış yargılamaların deneyimi bir yana, alt tarafı duruşmayı izlemelerine izin verilen avukatlar, gazeteciler ve milletvekillerinin kapı kontrolünden geçirilip içeri alınmaları yarım günü aldı çünkü... Her üç grubun resmi kimliklerinin ellerinde olması yeterli sayılmadı. Tek tek geçerlilikleri merkez kayıtları ile kontrol edildi. Yıllarca duruşma izleyen sarı basın kartı alamamış gazetecilerle birlikte sarı basın kartlarını yenilememiş olanlar da içeriye alınmadı. Avukatlarda her tür vekâletnamenin geçerlilik kontrolü yapıldı, yetmedi, ayakkabılar çıkarılarak arama yapıldı...
Ama galiba zaten maksat; saatlerin geçirilmesi, başka kentlerden yola çıkarılmamış araçlar yanında bir biçimde Silivri çevresine kadar ulaşabilmişlerin dünyada örneği olmayan cezaevi içindeki yargılama alanından kilometrelerce uzaktan yollarının kesilmesi de yetmez.. yakın bölgelerden, tarlalar içinden yürüyerek yaklaşmaya kalkışanların havadan, karadan kontroller, gerektiği yerlerde her zamanki gibi orantısız polis gücü ile dağıtılmalarıydı. Yer yer kurumuş tarlalarda kimyasal atışlar nedeni ile çıkan küçük yangınlar cabası...
Bunların hepsi fasa fiso, aslolan yıllardır medya güdümünde kamuoyunda yaratılan Ergenekon
“askeri darbe” senaryosuna uygun, beklenenden de çok daha ağır cezaların, gürültüsüz-patırtısız hızla sanıkların yüzüne okunabilmesi... Hani toplum iki kutba çok da başarılı bir biçimde bölüştürüldü ya... Bu yazıyı çok gecikmiş olarak çalakalem yazmaya çalıştığım akşam saatlerine doğru, Cemaate yakınlığı ile ünlü bir hukukçumuz, malum kanallardan birinde “tarihi karar” vurgulaması ile aynen şu cümleleri söylüyordu: “Yargılamaya ilişkin söylenebilecek elbet pek çok haksızlık olabilir. Haksız mağduriyetler de olabilir, cezalar çok da ağır bulunabilir. Ancak bugünün penceresinden değil tarih penceresinden bakarsak, sonuçta Türkiye’de çok yaşanmış askeri darbelerin önünü kesmeye yönelik çok önemli, kilit bir dava olduğunu söyleyebiliriz. Yanlışları, aksaklıkları sonraki süreçlerde düzeltilebilir. Yargımızın geçmişten sabıkalı olduğunu, çoğunluk oyu ile gelmiş iktidarın yargı kararı ile hukuksuz ilan edilmeye kalkışıldığını da anımsamalıyız...”

\n

***

\n

Hocamız, hoca diliyle “kana kan intikam” sloganını atıyor. Her dönem eksikli olduğu kuşkusuz yargı düzenimizde, yürürlükteki anayasal düzenle çelişen faaliyetleri nedeniyle yargılanmış siyasi partiyi aklamanın ötesinde, bu davanın bir karşı tepkisi olduğunu açıkça dillendirmenin ötesinde, sonuçlarına katlanılması gerektiğini savunuyor. Bilim, hukuk görüşü adına gerçekten utanç verici bir mantık yürütmesine söyleyebilecek söz yok... Zaten Ergenekon davası sanıkları ile ilgili kararlar tek tek okunurken, avukatlarının, milletvekillerinin, kimi duruşmaya hukukçu kimliği ile girebilmiş yakınlarının tepkileri de hukuk üzerinden değil...
Neredeyse Ergenekon darbe örgütü ilişkisinin, varlığının kurulabildiği, hukuk içinde değerlendirilebilecek anlamlı tek kanıt göster
ilemeden yıllar sürmüş bir yargılama sürecinde yaşanmış hukuksuzlukları buraya aktarmanın nasılsa şu süreçte bir anlamı yok. Adil yargılama için umut kırıntıları bundan sonrasında üst yargıya, olmadı daha üstüne, uluslararası yargıya sarkacak... Bugün için polis kayıtları ağırlıklı suçlamalar, yargılama süreçlerinden çıkabileceğin de ötesinde, üstünde cezaların verilmiş olmasının soğuk duşu var... Silahlı terör örgütü soyut suçu üzerinden verilen, üyeliklerde en hafif 6 yıldan, yöneticilikte müebbet, ağırlaştırılmış müebbet cezalarına uzanan zincirde, başka başka maddelerle de konmuş artı 5-10 yıllarla, açık artırmalarla, ömür boyu hapis anlamındaki çoğunluk cezalar karşısında insanlar zil takıp oynamıyorlar elbette... Ama “uygulanamayacak cezalar” türünden tekerlemelerle bir tür rahatlama da söz konusu...
Bugünlerde çok fazla gündemde olması bağlantılı, cezaların niteliği de aynı olunca
Öcalan çağrıştırmasında, “Eyvah rehin alındılar, özgürlükleri pazarlık konusu yapılacak..” türünden sonuçlar çıkıveriyor... Zaten normal duruşmalara gelmeyen, zorunlu getirildikleri bu duruşmada da ne avukatları, ne de milletvekilleri, gazetecilerle iletişim kurmayan eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ başta, kimileri kararların okunması bitmeden salonu terk ettiklerinden, söz konusu çağrışımlar, “ağırlaştırılmış müebbet artı 24 yıl” türünden kararlar tek tek, sık sık sayıldıkça ister istemez kulak tırmalıyorlar...
Bu arada, hukukun, adil yargılamanın sayısız ilkesinin ayaklar altına alındığına tanık olduğumuz söz konusu davanın sonuç karar aşamasında bir anlamı olduğu için değil, muzırlık olsun diye bir saptamayı daha yapmalıyım... Fatih Hilmioğlu Hoca 16 artı 7, toplam 24 yıla mahkûm olurken, Balbay 16 artı 9 artı 7 artı 2, toplam 34 yıla, Tuncay Özkan ağırlaştırılmış müebbete mahkûm edilirlerken okunan suç maddeleri arasında terör örgütü üyeliği, yöneticiliği sözcükleri yoktu... Sizce bir anlamı var mıdır?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları