Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Küresel Güçler Seyrederken...
İçinde yaşarken ayırdına varmak zor olsa da artık sırıtıyor... İnsanlığı, ülkeleri yakan gelişmelere küresel güç odakları giderek daha uzaktan bakıyorlar... BM’nin ne kadar hakça olduğu tartışılsa da, BM içinde etkin güç, ülkeler, çıkar odakları doğrultusunda gelişmelere el koyan kararlarının bile kötünün iyisi sayıldığı, yaşananlara, toplu insan katliamlarına nerede ise seyirci kalındığı süreçler yaşıyoruz... Dünya düzenini, çarkların işleyişini sarsacak ya da sarsmayacak olarak duyarlılık, duyarsızlık, yoka sayma haklılık payı ağır basan ölçütü, tek açıklama olabilir mi? ABD’nin 11 Eylül travması, terör örgütleri ile odağında savaşım gerekçeli Afganistan-Irak işgallerinden, Ortadoğu, hele de Suriye, Mısır’da her gün onlarca, yüzlerce insanın katledildiği çatışmalara seyirci kalınan günlere gelişi, sadece emperyal çıkarlara dokunmuyor olarak açıklayabilir miyiz? En azından ağır bedelleri de olan işgallerin, yandaş ülke iktidarlarına verilmiş ekonomik, siyasal, askeri desteklerinin.. kazanımlarını da tehdit altına alma gibi risklerini yoka sayamayız...
Toplumsal tarih içinde çok kısa sayılabilecek bir insan ömrünün içine sığdırılabilen bir süreçte, iki kutuplu dünya, ideolojilere, sol-komünist tehditlere karşı, emperyal güç odaklarının siyasal İslamcı radikal örgütlenmeleri hortlatıp yandaş terör örgütleri olarak kullandıkları bir süreçle yola çıkıldı... Tersine tepen silah, başa bela oluşturmaları ile birlikte, yeniden diktatör yandaş İslamcı iktidarlarla ittifakların güçlendirildiği, yandaş ılımlı İslam projelerinin gündeme sokulduğu arayışları ile İslam dünyasının bir; “radikal-ılımlı İslami şeriat yorumları..”, iki; “Başta ABD, emperyal sistemle uzlaşan ya da karşıtlık üreten..” akımlar olarak, bir diğerlerine geçişli çok farklı siyasal İslamcı yorumlar, örgütlenmelerin iktidarlara gelme savaşları ile bağlantılı, İslam dünyası, çok sarsıcı, kanlı şeriat yorumları, mezhep çatışmalarının içine düştü... Irkçılık, aşiretçilik ayrımcılıklarının da eklemlenmesiyle kaos, bataklık büyüdü...
Çok kaba bir örnekleme ile ABD iktidarları, düşünce örgütlerinin yönlendirmelerinde 11 Eylül travmalarını dünya çapında etkin kullanarak Afganistan ve Irak işgalleri ile çok kazançlı çıkacaklarını öngörmüşlerdi... İslam dünyası, dünya enerji kaynaklarının denetiminde dünya güç liderliğinde sayısız artı güç puanı kazanılacağı hesaplanmıştı... “Yanlış hesapları Bağdat’tan döndü..” denebilir... Saddam diktatörlüğünün mağduru doğal müttefik Irak Şiilerinin kafaları karışınca, Irak öngörülmemiş bir ırklar-mezhepler çatışması, bataklığına saplanınca.. kanlı petrolün fiyatlarının önlenemez yükselişinden Rusya, İran daha bir kârlı çıktı. ABD, merkez ülkeleri sarsan büyük ekonomik krizde daha fazla yanmamak üzere, Irak, Afganistan bataklıklarından olabildiğince az maliyetle, askeri güçlerini çekme yolunu seçti...
ABD’nin bölge ülkelerini uzaktan daha az bedel ödeyerek, bölge dengelerine göre yerel yandaş ülkelere yıkma projelerini kendi yükselişleri olarak okuyan İktidarlarımızın ülkemiz için başa bela atakları da işte böylece devreye girdi...
Hele de Arap baharlarında belirleyici olamama, Libya’da piyasayı Fransa’ya kaptırma panikleri de eklenince, Suriye, orada başına gelen belalardan ders almamış olarak Mısır’da öne çıkma, atak takıntısı, en azından panik atak gibi hastalık sayılabilecek bir tür saplantıya dönüştü... Şimdi hep birlikte, başta Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı’nın, ilgili bakanlar, yandaş medya ve yorumcularının evrensel insan hakları boyutunda elbet çok haklı Mısır değerlendirmeleri, çıkışlarını soyut onaylasak da, öfkeli, sınır, izan tanımaz, bütün dünya örgütlenmeleri, siyasi liderliklerini çok ağır suçlayan üsluplarını kaygı ile izliyoruz... Suriye ve Mısır odak, aslında Hamas, nerede ise çoğunluk dış ülkelerle izlenen politikalarda Türkiye’yi yalnızlaştıran çıkışlar.. Türkiye’yi ülke olarak haddini bilmez, haklı iken haksız bir konuma da düşürmekte... Dış ilişkilerde olmazsa olmaz sayısız ilke ayaklar altına alınmakla kalınmayıp, haklı haksız, gerçek olup olmasına bakılmaksızın, İktidar politikalarına uyumlu sayılmayan tüm taraflar, önüne gelen, kanıtsız en ağır suçlamaların hedefi yapılmakta...
Çok çıplak bir gerçek, küresel güç odaklarının günümüz politikalarının nedenlerini sorgulamanın dışında her şey, dış politikada yeri olmayan, ancak sen-ben aramızda konuşurken yapılabilecek suçlamalar, uluslararası söylemde ağızlara sakız yapılabilmektedir. İktidarlarının İhsanoğlu’nu İİT Genel Sekreterliği’ne seçtirebilmekte ne kadar çaba gösterdiği belleğimizde bu kadar taze iken bir kalemde silip istifasını istemesinin mantığı var mı? ABD, küresel güçleri çaresiz bırakan, uzaktan denetim politikalarına yönelten gelişmelerden de mi ders alınmaz?.. Türkiye, İktidarları, cami önlerinde yapılan sözde Mısır halkına destek, protesto mitinglerinde pankartlara yazıldığı gibi “İnsanlık için tek çözüm hilafet”, “Demokrasi=kâfir sistemi” özlemindeki siyasal İslamcılara mı teslim olacak?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama