Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kirli Siyasetin Kirli Ekonomisi

27 Mart 2014 Perşembe

Korkut Boratav Hoca’nın 25 Mart günü SOL gazetesinde yayımlanan “Mafyatik İstatistikler” başlıklı yazısını sizinle paylaşmak istedim. Yaşadığımız büyük kaosu, bilimsel ekonomik verilerden yola çıkarak en anlaşılır dille zamanında okuyup, tehdit oluşturan gelişmeleri kamuoyuyla paylaştı. Piyasalar ekonomistleri İktidarlarının başarılarına övgüler düzerken, Boratav Hoca hep korkulması gereken gidişata ilişkin kulak arkasına atılan yaşamsal uyarılarını yaptı durdu. “Mafyatik İstatistikler” başlıklı bu son yazısı, Rıza Sarraf-İktidar ortakları ilişkisinin aynası gibi, öğretici...
“İktidarın giderek mafyalaştığı bir ortamda yaşıyoruz. Mafyalaşma, önemli ekonomik bilgilerin önce buharlaşmasına, sonra da alakasız yerlerde görünmesine yol açar.
Nitekim eskiden ‘kaynak sıkıntısı’ gibi masum nedenlerle açıkladığımız bazı ‘esrarengiz’ verilerin kriminal olgulardan kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır..
(1) Net hata ve noksan mı? Kara para mı? AKP’li yıllarda, yani 2003 ile Ocak 2014 arasında ekonomiye net 30.3 milyar dolar kayıt dışı döviz girmiştir. Ödemeler dengesi istatistiklerinde ‘net hata/noksan’ olarak kaydedilen, bizim de şimdiye kadar (kibarca) ‘kayıt dışı’ olarak adlandırdığımız bu öğe, aslında büyük ölçüde ‘kara para’ akımlarından mı oluşmuştur. Masum nitelendirilebilecek kayıt dışı giriş-çıkışları tek yönlü olmaz. Zaman içinde telafi edilir. AKP’nin hemen öncesinde 1992-2002 dönemi net hatalar kalemi toplamı 3.5 milyar, yani ılımlıdır. 1990-2000 toplamı ise kabaca sıfırdır.
Sistematik olarak artı gösteren ve 30 milyar doları aşmış olan bir dış kaynak girişinin masumiyeti söz konusu olamaz; tek yönlü istatistik hatalardan söz etmek, iktisat mantığına aykırı açıklamalara sığınmak kabul edilemez. 17 Aralık sonrası ortaya saçılan bilgiler göstermektedir ki, bu kalemde Türkiye’ye dönük astronomik kara para akımlarının bir bölümü yer almaktadır. Mafya iktidarının sonu göründüğü anda, topluca dışarıya kaçacak, ekonomik bir şokun tetikleyicisi olabilecektir.
(2) Bu ne biçim ‘ihracat’?
Altın üreticisi olmayan Türkiye 2012’de birdenbire külçe altın ihracatçısı oldu ve 5.7 milyar dolarlık ihracat fazlası gerçekleştirildi. Üstelik altın, istatistiklerde ihracat olarak yer aldığı için milli gelir hesaplamasına artı olarak eklendi, toplamı abarttı. Olayın İran’la ilgili olduğu biliniyordu. ABD yüklenince bu kapı kapandı, altın hesabı normale döndü. Bizler de İran’a altın aktarımlarının aslında servet/ varlık transferi olduğunu, noksan hesabında gösterilmesi gerekirken ihracat olarak işlenmesinin yanlış olduğunu vurguladık. Abesle iştigal etmişiz.
İşi içyüzünü kavramak için 17 Aralık bilgilerini beklememiz ve bunlarda yer alan Rıza Sarraf’ın AKP’li ortaklarının marifetlerini öğrenmemiz gerekiyormuş...”
Korkut Hoca’nın milli gelir ve büyüme verilerinin abartılmasına, mafyatik istatistiklere güvenilip sonuçlar çıkarılamayacağına ilişkin değerlendirmelerine meraklıları kaynaklarından ulaşabilirler...

***

Dünya çapında kirli siyaset, kirli ekonomi, insanın yoka sayılıp haklarının sınırsız gasp edilmesi, yoksul güney dünyasında üretilen kirli iç savaşlarla ilişkisinde çarpıcı bir örneğe sıçramak istiyorum. Rumeli-Balkan göçmen derneklerinin Niğde’de meydana gelen Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütünün kanlı eylemi sonrası yaşadıkları kaygılardan söze girmeliyim. Göçmen olarak bilgilendirildiğim açıklamalarında, ikisi Arnavutluk, birisi Kosova kökenli kanlı terör örgütü üyeleri kimlikleri üzerinden oluşturulan kamuoyundan, bölge insanlarının damgalanmasından kapıldıkları kaygıyı paylaşmışlar... Mustafa Kemal- Namık Kemal’i yetiştirmiş sosyal yapının, toplumun geçmiş kültürel birikimlerini anımsatmışlar. İçişleri Bakanı, AKP içinden yaratılan imaj kaygısı üzerine, ne bilgim ne de söyleyecek sözüm yok...
Ancak radikal İslami terör örgütüne Balkanlar’dan militan gittiği gerçeğini öğrendiğimden bu yana sorguladığım önemli gelişmelerin kimi dönemeç taşları da var... Bosna-Kosova ırk vitrininde ağırlıklı din ayırımcılığı, hesaplaşması eksenli iç savaşlar sürecindeydik. Kosova’da yaşayan yeğenimin “Çaresizliğimize dünya aldırmıyor. Amerika, Avrupa sadece kışkırtıyorlar. Sadece radikal İslamcı gruplardan, Suudilerden, Milli Görüş’ten '73ilah-para yardımı geliyor, çocuklarımızın başı yanacak..” uyarısıyla içim sızlamıştı. Çocukluğumun çokkültürlü Tito Yugoslavyası, en son 1977’de Ecevit’le yaptığımız gezide uygarlaşma düzeyine tanık olduğum ülkenin, kanlı çatışmalarla 9 devletçiğe dönüşmesinden sonraki tanıklıklarım daha da acıtıcı... Hepsi aç ve yoksul, onlar değil yüzyıllar geriye püskürtülmüş, yaşam koşullarında devlet olamayan devletçikler, içlerinden bilinmez sayılarda gettolara ayrışmışlardı. Müslüman Arnavutları Osmanlı, Bektaşi dergâhlarında toplamıştı. İçlerinden Türkiye’nin siyasal İslamcılarını bile cennete gitme uğruna öldürmeyi sevap sayacak radikal İslamcı akımların militanlarını hangi koşullar üretebilmişti?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları