Kimin Eli Kimin Cebinde

15 Mayıs 2012 Salı
\n

\n

\n

\n

Hani medya çağındayız, gelişen teknoloji sayesinde her bir şeyi anında öğreniyoruz ya... Palavra... Bilgi kirliliği, hız teknolojinin sağlar gibi olduğu avantajları tersyüz ediyor.. Kafamız eskisinden daha çok karışıyor. Her şeyi biliyor sanırken hiçbir şeyi bilemeyen cahiller ordusuna dönüştürüldüğümüzün ayırımına bile varamıyoruz...\n

\n

9 Martta Suriye sınırını geçen, aylarca haber alınamayan iki gazetecimizin İHH arabuluculuğunda görüntülü röportajlarının yayımlanmasından sonra geçen cumartesi günü serbest bırakılmaları tabii ki önemli haberdi. Medyamız Anneler Günü’nde anneleriyle kucaklaşmaları görüntülerine de ilk karşılanmalarında olduğu gibi geniş yer verdi. Ancak nasıl olup da önce İrana teslim edildikleri; İran yoluyla, daha doğrusu onların arabuluculuğuyla Türkiyeye geri döndükleri pek sorgulanmadı. Nesi sorgulanacak; İran ile Suriye yönetimi arasındaki yakınlık, işbirliği ortadadiye itiraz ettiğinizi duyar gibi oluyorum... O kadarını bilmeyen yok...\n

\n

Sorun, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu başta, iktidar adına Suriyede olup bitenlere, insan haklarına yönelik birbirinden sert, yaptırımda iddialı tehditler savrulurken bir o kadar sert yanıtlar verilebilmesinde. Halkımız Ortadoğunun yeniden düzenlenmesi, sınırlarının çizilmesinde, ABDnin yanında eşbaşkanlığa soyunmuş bir Türkiye, iktidarın var olduğu havasına sokulmuşken rehin alınmış iki gazetecisinin geriye alınabilmesinde İranın arabuluculuğuna, yardımına bağımlı kılınması. Suriye ve İran yönetimlerinin bu gerçeği göstere göstere geri gönderilen gazeteciler üzerinden medyatik şov yapma avantajını yakalamaları...\n

\n

Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız diğer bakanlar çok sık olarak muhalefetin Türkiyeye sığındıkları kamplar üzerinden güç şovu yaparlarken uluslararası politik söylemde olmasa da fiilen düşman ilan edilmiş cephenin karşı şov atağı fırsatını kaçıracak halleri yok ya. Zaten karşı şov ataklarında iyi niyet güç gösterisiyle iki gazetecinin serbest bırakılmaları sadece bir ayrıntı sayılabilir. Asıl sorun Türkiyenin, Suriyede iç savaşı, muhalefeti kışkırtan taraf olduğu suçlaması... Biz çok ayırımında değiliz, ancak olayın pratiğinde Türkiye, Erdoğan - Davutoğlu ikilisi başta, ABD, AB ülkelerinden çok daha ağır olarak Suriye iç savaşının sorumuluları olmakla suçlanmakta.\n

\n

***\n

\n

Medya çağında, algılamaların gerçeklerden çok daha önem kazandığı koşullarda, Suriye iç savaşından ne kadarı ile sorumlu olduğumuz önemli mi? Soruyu tersten sorarak yanıt vermekte yarar var. PKK, Apo Suriye şemsiyesi altındayken biz, Türkiye kamuoyu, ne kadarı ile Suriyenin gerçek sorumluluğu üzerinden bir sorgulama yapıyorduk? Komşumuz Suriyenin bize düşmanlık yaptığına inanmıyor muyduk? Zaten sonunda Suriye sınırında siyasi iktidar ve TSK adına yapılan son uyarılarla Apo sınır dışı edilmedi mi?\n

\n

Şimdi tersine bir tabloda diktatörlüğünden kuşku duyulmadığı varsayılan Esadın iktidarı ve medyasının güdülemesinde Suriye halkı, doğrudan muhalefet militanları değillerse neye inanıyorlardır? Türkiye kamuoyu, Cumhuriyetten günümüze gerçek bir savaşın çıkmazında başı hiç belaya girmemiş ülkemizde, her koşulda siyaset deneyimimizin refleksleriyle işin içinden çıkılabilecek bir deneyime güvenmekte. Belki çoğunluk Suriyede işin içine bu kadar bulaşılmasından kaygılı, ama Ortadoğu bataklığına çekilebilme riskini en azından ciddiye almamayı yeğliyor. Suriyeden sıçrama Lübnandaki mezhep çatışması haberlerini de hafife alabiliriz. Batı medyasının arka arkaya, birbirine eklemlenerek çizdiği tabloyu zaten izlemiyoruz...\n

\n

Oysa Batı medyası, ünlü tarafsız yorumlarının bütününde, aslında Türk siyasilerinin yönlendirilmelerinin, Türkiyeye biçilen rollerin ayrıntısını vermekten kaçınmıyor... Çünkü medyatik güdüleme tam da bu eksende, göze sokulmadan, alıştıra alıştıra oldu bitti olarak karşımıza çıkıyor... Önce Başbakan Erdoğanın Ortadoğu, Arap halkları arasında ne kadar çok sevildiği, karizmatik lider olarak benimsendiğinin efsanesi yazıldı... Sonra ABD, AB ülkelerinin Ortadoğu, BOPta doğrudan, hele de askeri işgal gücünü kullanarak etkili olmaktan vazgeçtikleri anlatıldı. Laf aramızda aslında tek kutuplu dünya adına Ortadoğuda haritaların yeniden çizilmesinde askeri gücün kullanılabileceği efsanesinin çöktüğü gözlerden ırak kaldı.\n

\n

Şimdilerde özgürlükler, demokrasi adına emperyal çıkarlara hizmet söylemlerinde kendi sorunlarını kendi aralarında çözsünler..söylemi pek moda. Pratiğinde ise Arap baharlarından ilk günlerinde verilen imajla, ülke hlaklarının özgür iradelerine saygılı kalınacağı kuyruklu yalan. İşgalsiz, askeri güç kulanılmaksızın uzaktan kumandalı kontrolde elbette Türkiyeye biçilen rol çok ağır. Bedeli tabii ki umurlarında değil... Bizim umurumuzda olmalı değil mi? \n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları