Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kalitesiz OyunlarSahnesi Türkiye

07 Ocak 2012 Cumartesi
\n

\n

Önceki gün katılamadığım Odatv davası yargılamasında, tutuklu gazeteci arkadaşlarımız kendileri ile dayanışma için gelenleri Tiyatroya hoş geldinizsözleri ile karşılamışlar... Gazeteci Ayşenur Arslan tanıklıklarını aktarırken sorguları yapılan arkadaşlarımızın iddianamede ciddi ciddi yer alan suçlamalara ilişkin açıklamalarında, ortaoyunu kıvamında vurgulamalara yargıçların bile izleyenlerle birlikte zaman zaman güldüklerinin altını çiziyordu. Daha önce benim izleyebildiklerime de benzer sahneler, ayrıntılar çok fazla... Ortada hukuk devleti düzeninde, hele de terör örgütü yargılamasının, suçlamaların yapıldığı, sanıkların aylar, yıllar boyunca infaz niteliğinde tutuklu oldukları, teslim olmuş, sorumsuz medya sayesinde kamuoyunda karalanıp, damgalandıkları bir davada, ortaya çıkmış, trajikomik kaçan bir iddianame var. Kaçınılmaz ceza konusu, suçlamalarla uzaktan yakından hukuk-ceza kapsamında ilişki kurulamayacak, anlamsız suçlama-kanıt maddelerine verilen yanıtlar bir o kadar anlamsız, trajikomik oluyor...

\n

Ne yazık ki çok ciddi olması gereken yargılamanın tiyatro sahnesindeki o günün oyun finali, insanın yüreğini dağlayan, bir kara perdenin inişi ile kapanıyor... Tutuklu arkadaşlarımız alışveriş merkezini andıran gösterişli bina içinden, duruşma salonunun gizli çıkış yollarından geçirilerek, göremediğimiz cezaevi araçları ile çok ilkel Silivri Cezaevi koşullarında yüzlercesi geçmiş, çileli tutukluluk günlerine ek günler katmaya götürülüyorlar... Balbay, Tuncay, Perinçek ... arkadaşlarımızın, emekli-muvazzaf askerlerin yargılanmalarında... Silivri özel yargısının asık suratlı, maskeli yüzlerinden, sanıklara, ailelere davranışlardan, sanki daha bir insani izlenim verilen, bu daha bir medyatik, vitrin davadaki hava sonucu değiştirmiyor. İddianamede, sorgulamada gölgesini bile göremediğimiz terör örgütü yargılaması suçunun şablon cümleleri ile yargısız infaz içerikli tutukluluk hali gerekçeleri sayılarak, tahliyelerin reddedildiği aynı kararlar çıkıyor... Duruşmaların çoğu bittiği için kararmış boş koridorlarda eşler, kardeşler, analar, yakın dostlar... gözyaşlarını birbirlerinden saklayarak başları önde geri adım yürüyorlar...

\n

***

\n

Yeri gelmişken İstanbula dönmeme engel oluşturan Ankara havaalanı çevresindeki bir-iki saatlik sisin, havaalanında yarattığı ortaoyunu sahnesinden söz etmeliyim... Hani AKP iktidarlarının başarı hanesine yazılanlar arasında hep saylıan bir THY işletmeciliği var ya... İstanbuldan MİTin basın toplantısına katılmak için yola çıkan, katılamadan İstanbula akşam geri dönebilen genel yayın müdürlerinin durumu nedeniyle medyanın haberi oldu. Asıl besbelli otosansür kültürü ile habere değer görülmeyen, bir Ankara havaalanı ortaoyunu vardı ki... Sinirleriniz sağlamsa kaçırmamaya değerdi doğrusu... Ortalıkta görülen, ulaşılabilen havaalanı personelinin tümüyetkisiz memurolmuşlardı, hiçbir şey bilmiyor, hiçbir bilgi veremiyorlardı... Bilgisayar sistemi de çöktüğü için, uçuşumuzun akıbetini öğrenmemiz için bakmamız gereken ışıklı ekranlar, arada bir lütfen yapılan anonslarda, pusula tam bozuldu...

\n

Uçak numaraları ile gösterilen uçuş peronları durmadan değişiyor, yolcular ellerinde çantalar, çoluk-çocuk-yaşlı bir uçtan bir başka uca, oradan oraya birbirlerine çarparak koşturup duruyorlardı. Son çağrı uyarısına koşanlar, kalkacak uçağın daha geleceği şehirden bile kalkmadığını çok sıkı kavga edemezlerse, ağızlardan kaçan sözlerden öğrenemiyorlardı... Işıklara göre aynı anda 5-10 uçağın birden kalkıyor, son çağrı yapılıyor olmasının akıl işi değil, bilgisayar arızası olacağını akıl edecek haliniz olabilir miydi ki?.. Ortalama 3-5 saatlik rötarlarda, geçen yemek öğün saatleri için, uçuşlarda zorunlu, gelenek, küçük ikramlar bile esirgendi. Geç kalkan uçaklarda bol iptal bağlantılı boş yer bulma umudu ile, acil bağlantılı iç-dış uçuşlar, işler için koşuşturan benim gibi uyanıkların aralıksız ek, tıknefes boşa koşturmaları cabası. Boş koltuklarla kalkan uçakların hesabını veren yok... Yerel yönetimin metro işletmeciliğinde kalmış yandaş kadrolar, bir-iki saatlik sis rötarını akşama kadar toparlayamayacaklardı...

\n

***

\n

Günün en etkili hukuk devletini diplere indiren oyunun sahnesi elbette Andıç davasıkapsamında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğun, hükümeti yıkmaya teşebbüs ve örgüt yöneticiliği suçu ile özel yargı eliyle tutuklanmasıydı. Son dakika haberlerinin alt yazılarında, gece karanlığı görüntüleri eşliğinde, 7 saatlik sorgulama sonrası tutuklama istemi ile çıkarıldığı mahkemeden de tutuklama kararı verilmesiyle, Silivri Cezaevine sevk edildiği bildiriliyordu...

\n

Ayak üstü soru soran gazetecilere yaptığı bir iki cümlelik açıklamadan daha çarpıcı söze gerek yok, 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıyorum... Trajikomik bu iddianın dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır...

\n

Olupbitenlerden sonra Cumhurbaşkanının Herkes hukuk karşısında eşittir. Yargı sonuçlanmadan herkes masum, kimse suçlu değildir...sözlerinden siz ne anladınız? Ya medyamızın habercilik, tarafsızlık adına, özel yargının tutuklama çarkları işletildikten sonra, Genelkurmay Başkanının ancak Yüce Divanda ya da hangi yargıda yargılanabileceği hukuk tartışmasını öne çıkarmasının anlamı ne olabilir?

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları