Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Kakafoni’

14 Mart 2023 Salı

Görüntülü tanıklık ettiğimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın attığı imzayla yakın, erken seçim tarihi alınmış oldu. Elbette Meclis’in, seçim tarihi, izlenecek yol haritası, güvenliği üzerinden muhalefetin yok sayılması sürpriz olmadı. YSK’nin depremin trajik sonuçlarının yarattığı olağanüstü koşullarda seçim güvenliğine ilişkin seçmen çoğunluğunun da duymakta olduğu kaygıları ciddiye alıp önlem almaması, açılacak davaların bile ciddiye alınmaması sürpriz olmayacaktır.

Sandıklarda güvenliğin alınabilmesinde kaygı duyan siyasal, toplumsal yapılanmalar kadar, seçmenlere kendi özgür iradelerinin geçerli olabilmesi anlamında gerçekten ağır sorumluluk kalıyor. Doğaldır ki içine düşürüldüğümüz trajik yaşam koşullarımızın gerçeklikleri içinde, yaşamda kalabilmiş, seçimlerde oy kullanabilme hakları olan seçmenlerimiz için seçim güvenliği öncelik alıyor. Kısacık bir zaman dilimi ister istemez, seçim tarihinin kesinleşmesinin ardından, yıldırım hızında bir yeni seçim ittifakları arayışlarını gündeme getirdi.

Yakın süreçte Millet cephesi 6’lı ittifakının içinde yaşanan ayrışmanın iç çatışmaya dönüşmesi, umut bağlayanların yüreklerini hoplattıktan sonra, uzlaşma ile noktalanınca, tersinden bir sevinci ile birlikte, beklentileri yükseltti. Cumhur cephesinde ise deprem yıkımının, haksızlıklar, hukuksuzluklar, yağma düzenine de çıplak ayna tutmuş olması ile bağlantılı, kaygıların yükselişiyle, panik çözüm arayışlarını getirdi. Özeti Erdoğan liderliği üzerinden gelen cepheye destek yeni siyasal yapılar, birbirlerine benzemezliğin çok ötesinde düşman kardeşliklerin ittifakı gibi bir sonucu üretti. 

İttifakta gelinen son noktayı 1990 yıllarında yaşadığımız somut tanıklıkların altını çizmeden geçemeyeceğim. Diyarbakır Üniversitesi kampusu içinde, çok sıradan gibi düzenlenen Tıp Bayramı kutlamasına çağrılmıştım. Özeti askeri kordon güvenliği altında içeride öğrencilerin düzenlediği Tıp Bayramı etkinliğinde, Kandil’e bağlılıklarını yansıtan bir havada Kürtçe yapılan konuşmalar, okunan marşların çevirisini yanımdaki başkanların yapmasıyla tanıklık etmiş oluyordum.

Kuşkusuz Saddam’ın zehirli gazlaması üzerinden çok yakın bir alana yerleştirilmiş “Peşmerge kampının” duygusal etkinliğinin de payı vardı. En belirleyici olanı ise o dönem için gemiyi iyice azıya almış, bölgede çok fazlasıyla faili meçhul cinayetlerden sorumlu olan Hizbullah örgütlenmesinin cinayetlerinin etkisi yıkıcıydı. Tıp öğrencileri üniversitenin ortak camisi içinde, her gün Hizbullahçı arkadaşlarının katilleri olabilecek öğrencilerle yüz yüze kaldıklarını da açıklıyorlardı. Üstüne üstlük birlikte oturulan bir kafede karşılıklı hangi ölümlerden hangilerinin sorumlu olabilecekleri tartışmalarına da tanıklık etmiştim. Karşılıkla aynı kültür, aynı koşullar bağlantılı asker kordonunda konuşup karanlık sokaklarda çatışmak alışkanlığı güçleniyordu... 

Bugüne hızlı geçiş yaparsak 12 Eylül askeri darbesi koşulları olmasa da örgütsel cepheleşme özelinde Cumhur cephesine katılanların kökenlerini, son oluşum ittifaklarını, düşman kardeşler olarak mı açıklayabiliriz? Adları ile saymaya gerek yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son görüşmeleri bağlantılı ittifak içinde kimileri eskiden, kimileri yeni katılmışların, siyasal kimlik, çizgelerinin, yıllardır eleştirdikleri Millet İttifakı içindeki benzemezler üzerinden en küçük bir ortak paydalarından söz edilebilir mi? Orada kuşkusuz ideolojik, siyasal ayrımlar ne kadar büyük olursa olsun, yıllardır üzerinde tartışıla tartışıla oluşturulmuş bir ciddi demokrasinin geçerli olacağı Türkiye yaratmanın koşulları üzerinden yapılmış, iğne oyası gibi ince örülmüş, çalışmaların sonuçları var.

Cumhur’un bir tek Erdoğan liderliği ile bire bir yapılmış katılımın, içerikleri bilinmeyen koşulları söz konusu. Elbette kendileri ile seçmenlerini ilgilendirir. Besbelli benzemezler yan yana bile getirilemeyecekler. Bilmeyenler için “kakafoni” sözcüğü üzerinden bir katkı yapmalıyım. Dünyanın en donanımlı orkestrasını gözlerinizin önüne getirin. Ancak en ileri teknolojinin ürünü müzik araçlarının başına, nota bilmemelerini unutun, nasıl kullanılacaklarını bile bilmeyen kişileri oturtun. Çıkacak çatlak seslerin boyutlarını, kulak tırmalamalarını unutmayın. Bu orkestranın kulaklarda açacağı yaralardan sonra seçmenler, sadık seçmenleri kökenlerinden bile olsalar, hele günümüzdeki çaresizlikleri içinde, sandıkta nasıl oy kullanabilirler dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları