Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kaçak Göçmen Trajedisi...

18 Nisan 2015 Cumartesi

İnsanlık suçlarına duyarsızlık, insanlık suçlarının katlanması, cezasız kalması ile at başı bir sonuç olarak yaşanıyor. Geçen hafta boyunca kaçak göçmenlerin taşındığı teknelerin çoğalması, batmaları, trajik ölümlerin öykülerinin içeriğindeki vahşet, çoklu ölümlerle bağlantılı kaçınılmaz haber yapılsalar da, alışkanlık, sıradanlık içinde geçiştirildiler... İtalya’nın AB katında, “Benim tek başına altından kalkabileceğim bir sorun olamaz. AB ölçeğinde sonuç alıcı çözümler üretmek zorundayız..” çıkışı ile sadece son 5 gün içinde İtalya’ya gelen Afrikalı göçmen sayısının 10 bini bulduğunu öğrenmiş bulunuyoruz...
İtalya, Türkiye içinde, ülkelerin sorumlu güvenlik güçlerinin nasıl bir insanlık avı boyutunda kaçakların ülkelerine girmemeleri için önlemler aldıklarını, operasyonları, sonuç olarak göçmen dramı, vahşetinin sayısız birbirinden acımasız sonuçları ile ancak öğreniyoruz... Geçen pazar Libya’dan yola çıkmış bir teknenin devrilmesi ile 400 kaçağın öldüğü biliniyor... Dün yine kıyıya varabilen bir teknenin içinde kaçak Müslümanlardan bazıları, aynı tekne içindeki kaçak başka dinlerden insanları öldürme suçundan tutuklandılar. Kaçakçılık yapanların insanlık dışı suçları işleyerek yaptıkları ticaretin günümüzde silah, uyuşturucu kaçakçılıklarından daha acımasız boyutlarda katlanmış olması, aslında uygarlığın, insanlığın, sözde uygarlığın en güçlü iktidar erkleri, çıkarları adına, hesap verilmesi dahi gündemde olmayan işlenmiş suçların sonuçları...

***

Kaçak göçmenler ticareti, en kesintisiz haliyle dünya ölçeğinde gelir dağılımı uçurumuna, işsizliğe, insan hakları, demokrasi, yaşam hakları gelişmişliğine bağlı yoksul güneyden zengin kuzeye doğru yaşanıyor. Akışın patlaması, insanlık dramı, trajedisi, vahşeti, vicdansızlığın büyümesi uçurumların büyümesi bağlantılı yaşanıyor. Kaçak göçmenliğin trajediye dönüşmesi halleri ise giderek kirlenen çıkar ilişkileri, kaynakların daha az ellere, haksız, hukuk dışı, kuralsız akması... Gücün, siyasetin katlanarak kirlenmesi, sistemin soluksuz suçla ayakta kalmasıyla bağlantılı büyüyor...
En kirli, en çaresiz kaçak göçmenlik trajedileri, günümüzde iç savaşlardan, ölümden kaçışın durdurulamaz örnekleri... ABD önderliğinde AB’nin siyasi iktidarlarının çıkarları adına suç ortaklığında yarıştıkları “terörle yatağında savaşma, demokrasi ihraç etme..” palavralarında gerçekleştirilmiş işgaller, müdahalelerin ardından çıkan iç savaşlar bataklıklarından... Şu son haftanın ölümüne on binlerle kaçanları, Libya’da çok kanlı sürmekte olan aşiretler savaşlarından, pisi pisine ölmekten kurtulma çabalarının can havli halleri...
Erdoğan-Davutoğlu eksenli, AB’nin Ermeni soykırımı kararına ilişkin eleştirideki sitem, “Yüz yıl öncesinin, tarihçilerin çözmesi gereken insanlık suçu hesaplaşmasında.. AB’nin son kararında olduğu üzere bugünün kendi suçlarını kapatma çabası..” değerlendirmelerinin vicdanen çok da haksız olduğu söylenemezdi belki... Doğrudan İktidarları olarak İslam dünyası, Ortadoğu’da söz sahibi olma, İktidarları çıkarları adına nerede ise gönüllü bir işgüzarlıkla yüklenilmiş benzer suç ortaklıkları, işbirlikleri söz konusu olmasaydı...
İktidarlarının tartışılmaz lideri dönemin başbakanı, günümüz Cumhurbaşkanı’nın belleklerde çok taze söylemleri, Libya’da demokrasi aşılama adına yapılan askeri müdahaleye Türkiye’nin doğrudan katılımları... Osmanlı İmparatorluğu’nun sorumluluğunda tarihte kalmadı ki, kendi İktidarlarının sorumluluk icraatları olarak yazılı... Hani “NATO’nun ne işi var” sorusunun sorulmasının hemen arkasından, Fransa bombardımanının başlatılması ile hızla devreye girilmiş, ülkemizdeki üsler komuta merkezi yapılmıştı. Yetmemiş, paylaşım pastasında geri kalmama uğruna, turistik otellerimizde savaşın, Libyalı Kaddafi’ye karşı savaşmış darbecileri tedavi edilmişlerdi. Libya pastasından pay kapmak bir yana, Türkiye hâlâ sadece bedel ödüyor. Libyalılar iç savaşta akan aşiretler kanında boğulmamak üzere ölümüne kaçarken, göçmen trajedisinin azmettiren suçluları arasında siyasi erk olarak biz de yok muyuz?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları