Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yeni yılın ilk söyleşi konuğu Ali Ekber Ataş

07 Ocak 2025 Salı

Yaş olarak benim çok küçüğüm. Ancak gazeteci kimliği ile, toplumsal olayları izleme enerjisi ile, boynuzun kulağı geçtiği ataklıkta. Benim kuşağım sokak gazeteciliği yaparak yaşanan toplumsal olayların izlenmesinde öncü olma çabasında koştururken Ali Ekber Ataş, aynı dönem gazetecilikte kamerayı da kullanıyor olmanın katkısıyla neden sonuç ilişkilerinde, analizlerinde, araştırmacı gazeteciliğin meyvelerini toplamayı başaranlardan.

Doğrusu kimi tanıklıklarımızda aynı yerlerde olamasak bile karşılıklı tanıklıklarımızı paylaşmaktan çok keyif aldık. Bendeniz DİSK’in merkezinde 14 Haziran’da yapılan ve 15- 16 Haziran eylem kararlarının alındığı toplantıda “Tek tanık gazeteciydim” havasını atarken Ali Ekber Ataş, ikimizin de çok sık paylaştığı, gazetemizin yazarı olmasının çok ötesinde, düşünür, felsefeci kimliğiyle ülkemizin en ön saflarında yer almış olan Vedat Günyol Hoca’mızın ürettiği eserlerinin analizlerini yaptığı çalışmaları ve araştırmalarıyla karşıma çıkıveriyor.

Ülkemiz ve dünya klasiklerinin, düşün, felsefe boyutuyla ilgili çok sayıda eserlerle öne çıkan Vedat Günyol hakkında yapmış olduğu araştırma çalışmasıyla da öne çıkıyor. Genç yaşına karşın çok sayıda kitap çalışması ve ürünle karşıma çıkabiliyor.

***

Doğaldır ki tüm söyleşi konuklarımızın yaptığı gibi “Cumhuriyet’e karşı sorumluluğum, boynumun borcudur” diyerek sayısız görsellerinin yanında, kitap, araştırma çalışmalarının da örneklerini Cumhuriyet arşivine katmayı seçiyor. Söyleşi konuklarımızın katkılarıyla, Cumhuriyet arşivimiz zenginleştikçe zenginleşiyor.

1940’larda ülkemizin gündemine giren “komünist avı”nı atlamıyor. 1946’da gündemimize giren “Amerikan üssü”nün gelişini atlamıyor. Menderes’in Güney Kore’ye asker göndermesi kararı ile yazılı tarihimize giren gelişmelerin altını çiziyor.

1967 sonrası süreçlerde, ülkemizde bir kez daha çok etkili provakasyonlarla “komünist avı” süreçleri yaşatılıyor. 1977 başta çok sarsıcı, iç dış odaklı provakasyonlarla “Kanlı 1 Mayıs”ta yaşatılanlarla, 1961 Anayasası, özgürlükler, başta düşünce, yaşamın her alanında geliştirilen, siyasal, sendikal, meslek örgütlenmelerindeki haklarla, ülkemizde yaşanan çok değerli gelişmelerin, nasıl tepetaklak edildikleri gündemimize taşınıyor.

1980’le kazanılmış sendikal, örgütlenme haklarının her türünün gasp edilmesi dönemleri gündemimize giriyor. Kaçınılmaz bugünlere gelişimizi yaratan köşe taşlarını oluşturmuş süreçlerin altı çiziliyor. 2002’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milli görüşten koparak Fethullah Gülen ile kurulan ittifak günlerine geçiş yaşanıyor. Amerika adına Fethullah Gülen’in girişimi ile yaşanmış ortaklık sürecinin ardından, Cumhurbaşakanı Erdoğan’ı hedef alan darbe girişimin gerçekleştirilememesi sonrası, giderek güçlenen “Tek adam rejimi uygulamaları sonrasından bugünlere kadar gelişen” yaşanmışlıkların sonucunda, akıl almaz boyutlardaki yetki gasplarıyla gelişen kayıpların boyutları masaya yatırılıyor.

Ortak tanıklıkların gözlemi “Ben yaptım oldu” dayatmalarıyla bugünlere kadar gelişin kaçınılmaz sonuçları masaya yatırıldı. Günümüzde halkımıza yaşatılan gerçeklikler, sınırsız kayıplarla “Bu düzenin söylece devam edemeyeceği” çıkarımları karşısında, söyleşimizin ortak sonucunu merak ediyorsanız: “Bu düzen böyle yürütülemeyecek”ten öte bir sonuca ulaşılamıyor.

Düş değil vardığımız ortak sonuca gelirsek “Bu düzen asla böyle sürüp gidemeyecek”e ulaşılıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları