Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Irak Odaklı 4. İçten Kırdırma Savaşları...

17 Haziran 2014 Salı

Aslında dünyanın medyatik anlamda çok da umursamadığı Irak-İran savaşı ile başlarsak, emperyal çıkarlar, İslam dünyasının geleceğinin güdülenmesi, en çok da Ortadoğu’nun sınırlarının yeniden çizilmesinde, petrol yataklarının paylaşılması denge hesaplarında, Irak’ın odakta tutulduğu İslam mezhepleri üzerinden 4. büyük savaşın içinde, kaosunda ne diyeceğimizi ne yapacağımızı, nerede duracağımızı çok da bilemez konumdayız..
İki tarafın da çok fazla kan akıttığı, can kaybettiği İran-Irak savaşının galibinin olmadığı ortada. İki devlet vitrininde iki mezhebi bir diğerine kırdıran bu kanlı savaşın kuşkusuz kazananları uluslararası petrol tekelleri, onların arkasındaki ABD eksenli AB’nin yandaş olduğu siyasal iktidarlarıydı. Hıristiyanlık gibi dinde reformun yaşanmadığı, aydınlanma ekseninde birikim, tartışmalarının oluşmadığı İslam dünyasında, yüzyıllar gerisinde kaldığı varsayılan mezhep savaşları, düşmanlıkları böylece bu çağda öngörülemeyecek boyutlarda hortladı.. Yetmedi radikal siyasi akımlar, terör örgütleri İslam dünyası içinde pıtrak gibi, ya da kanser tümörlerine benzer biçimde her yerde birden uç verir oldular..
Nüfusumuzun Müslüman, söz konusu iki mezhep ağırlıklı olmasına karşın, burnumuzun dibindeki bu savaşın bize çok uzak gibi gelmesinin akılcı tek açıklaması laik Türkiye Cumhuriyeti düzeninin verdiği güvenceler olabilir.. İran ve Irak ise uzun yıllar bir diğerine düşman. daha diktatoryal yönetimlerin kucağında ödenen bedellerle hesaplaşmak, ders almaktan çok uzağa savrulmuşlardı.. İki ayrı mezhep ekseni üzerinden gadarlıkta yarışan diktatörlüklerin içinde savaşsız da çok kan akıtıldı..
Yine bizim çok yakından izlemediğimiz dengeler değişimlerinde, ABD eksenli zengin kuzey dünyası ile arası açık İran rejimi ile yanında Irak rejimi arasında siyaseten çıkarların kollanması boyutunda farkın kalmadığı bir noktada, bu kez Irak yönetimi Saddam’ın diktatörlüğü gündeme alınmış olarak, demokrasi ihracı adına rejime müdahale dünya gündemine sokuldu. ABD merkezli ilk savaşta işgal söz konusu değildi, ABD silahlı güçleri havadan bombardımanla Saddam’ı devirmeyi öngörmüştü. Batılı teorisyenlerin tek kutuplu dünya düzeninde, zengin kuzey ülkeleri arasında, çok uluslu şirketlerin de etkisiyle savaşların tarihe karıştığı bir süreçten söz ettikleri yıllardı..

***

ABD’nin Irak’a askeri müdahalesinin işgal değil de havadan bombardıman biçiminde olması nedeniyle, doğrudan savaşa katılma, tarafı olma anlamına gelmediği de tez olarak savunuluyordu.. Savaşların yoksul güney dünyasında, en altta kalmamak üzere, iç savaşlar biçiminde çok kanlı, ırklar, mezhepler üzerinden parçalanmaları ürettiği bir süreçten geçiliyordu.. Evrensel insan hakları, hukuk devleti ilkeleri, savaş suçlarının yoksul güney dünyasında çıkarlar uğruna çok fena ayaklar altına alındığı bir süreç yaşanıyor; insanlık adına hesaplaşması yaşanmıyordu.. Sonunda olanlar oldu. Kuralsız düzenin kuralsız savaşları, en çok ırk, din, mezhep, aşiret, yaşam biçimleri, cins, kimlik ayrışmaları üzerinden yoksul dünya üzerinde yaşanırken, emperyal kapitalist sistemin krizlerinin zengin kuzey dünyasında en azından hafif atlatılmasının supabı, sigortasını oluşturuyor, ayakta kalmasını sağlamış oluyordu..
Uzatmadan, her tür ayrışmanın sertleşmesi, acımasızlaşması bağlantılı kendi siyasal terör örgütlenmelerini yaratması, en çok da evrensel siyasal iktidar odaklarınca beslenmesi, kuralsız düzenin kuralsız savaşları, ABD’nin radikal siyasi İslamcı terör eyleminde vurulması, 12 Eylül’ü ile yeni bir sürece geçişi getirdi.. ABD kendini, zengin kuzey dünyasının işleyiş çarklarını yaşatma adına, en çok radikal İslamcı terör örgütleri ile olmak üzere, kendi yarattığı canavarlarla savaşın odağını o ülkelere taşıma stratejisini ilan etti. Irak, Afganistan işgalleri ile diktatörlüklerin devrilmesi, terörle mücadele, demokrasi ihracı projeleri böylece uygulamaya geçirildi. İşgallerin getirileri, götürülerinden fazla olmaya başlayınca, çok kısa bir sürecin içinde bu projelerden dönülmesi, askerlerin çekilmesi, ülkelerin kendi kaderlerine bırakılması süreçlerine geçiş yaşandı..
Bölgelere göre ılımlı, güçlü ülkeler iktidarlarına sorumluluk bırakılarak uzaktan kumandalı denetim stratejileri böylece gündeme girdi. ABD’nin Irak’ı işgali sürecinde, doğrudan desteğe itirazı olan Ecevit hükümetinin düşürülmesi, Erdoğan önderliğinde AKP’nin kurdurulması, ılımlı İslam iktidara stratejik ortaklık desteği böylece gündeme sokulmuştu. Bu kez de Afganistan, Irak’ta yaratılan sonra aynı vahşette Libya, Mısır, Suriye’ye sıçratılan mezhepler, ırklar, iç savaşlar bataklıklarının sorunları baş edilemez boyutlara uzanmıştı. Şimdi IŞİD vitrinde yeni bir strateji, paylaşım arayışları, kanlı iç çatışmalar, 4. Irak iç savaşları ekseninde yakıcı, sıcak gündemde.
2.-3. Irak eksenli savaşlarda gönüllü rol üstlenmiş, 4.’süne geçiş sürecinde Türkiye’yi bataklığın dibine sürüklemiş Erdoğan iktidarlarının, hâlâ söyleyecek sözleri olabilir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları