İçi Boşaltılmış

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Siz hiç içi bu kadar boşaltılmış bir 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları günü yaşadınız mı? Resmi geçit töreninin başlama saatlerinde Vatan Caddesi’nden geçiyordum. Hiç böylesine sessiz, insansız, çoluk çocuksuz, polis bariyerlerinin arkasındaki yerlerini almamış, sivil halkın katılmadığı, deyim yerindeyse yok olduğu bir geçit törenine tanık olmamıştım... Gazeteye gelip de sözde tören yerinden canlı yayın yapan habercilerin, polis bariyerlerinin hemen arkasından, arkalarında görüntüyü kurtaracak tek bir insan bile olmadan, “Sabahın erken saatlerinden itibaren, çoluk çocuk kalabalık halkın toplandığı coşkulu törenlerde..” diye cümle kurmalarından mesleğim adına böylesine utanmamıştım...
Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin önünü açan, emperyalizme karşı kazanılan zaferin yıldönümünü sivil iktidar gücünü gösterme adına üstüne almak başka, içini anlamı, işlevleri, sonuçları ile doldurmaya gerçekten gönüllü olmak çok başka... İktidarlarının organizasyonu, sorumluluğunda düzenlenen en sıradan etkinlik, açılışlarda bile toplanması öngörülen gönüllü-zorunlu katılımlarla oluşturulan kalabalıklara ne oldu? İddia ediyorum, Fatih Belediyesi ölçeğinde aynı caddenin sonundaki amatör futbol sahası çevresinde düzenlenmiş iftar yemeği kalabalığından bile eser yoktu. Görüntü sonuçlarına bakarsak başkent Ankara’da bile Başbakan
Erdoğan’ın katıldığı yol açılışı törenini, jetlerin uçuşlarındaki ses-hız uçuş tekniği görkemini saymazsak, tüm kutlama etkinlikleri bir diğeri ile sönüklükte yarıştılar...
Sabahtan akşama ortak medyatik koronuzla Cumhuriyeti, kazanımlarını, Kurtuluş Savaşı destanının yaratılabilmesi koşullarını, Atatürk devrimlerini... İktidarlarınızın süreci boyunca karalayan kampanyaların üzerine, militan kadrolarınızın en sıradan etkinliklerinizde verdikleri destek, içi bilinçli boşaltılmış 30 Ağustos etkinliklerinde söz konusu olamaz. 30 Ağustos’un sonuçlarına, kazanımlarına değer veren kitleler ise sizin kerhen içinde olduğunuz kutlamalara inanıp destek vermezler... Hele de 30 Ağustos zaferinin askeri, siyasal lideri
Atatürk’ün, en olumsuz koşullarda yaratılmış kurtuluş destanından sonra “Savaş cinayettir” sözü ile, sadece savaşın kaçınılmaz olanına onay veren sözleri ile... İktidarlarının bugün Suriye, Mısır siyasal İslamcı-ırkçı ayrımcı cephelerde iç savaşlarında, Irak’ta emperyal işgalde üstlendiği tek yanlı militanca roller ile “30 Ağustos zaferinin” özde çelişkileri...

\n

***

\n

Laf aramızda İktidarları, en son Irak, Suriye, Mısır özellerinde, BM-ABD-AB ekseninde yaşananlardan.. Ortadoğu-İslam dünyası halklarının çektikleri büyük acılar, yüz binlerin yaşamlarına mal olan kanlı katliamlardan, insanlık dışı, İslama göre de sözde İslam adına işlenen ağır günah suçlarından ders almış olarak 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 91. yıldönümünden kimi dersler çıkarma çabası içinde olsalardı da... Dünü, bayramın 91. yıldönümünü coşkulu kutlayabilecek moral değerlerimiz ayrışmış cephelerdeki halkımızın tümü için diplerdeydi...
Suriye’de daha çok kan akmaması adına, ABD’nin kırmızı çizgileri olan kimyasalların
Esad yönetimince kullanılmış olması olasılığına sığınmış, BM’den Suriye’yi bombalayacak destek kararının çıkmasını umutla besleyen bir dünya, insanlık gerçeği ile yüz yüzeyiz... İktidarımız Suriye’de başka, Mısır’da başka çizgide bir emperyal güç siyaseti beklentisi içinde, birincisinde Esad’ı devirecek askeri, şov niteliğinde de kalsa havadan bombardıman operasyonuyla müdahale, ikincisinde destekleri ile devrildiği varsayılan Mursi’ye iktidarını geri verecek bir irade bekliyoruz...
Öylesine büyük bir kaos, batağın içindeyiz ki, insanlık adına ortak akıl üretme çabalarında ortalığa saçılan veriler, olasılıklar, ürettikleri artıları ve eksileri ile bölgede çok daha uzun sürecek iç savaşlar, kan dökülmesi, mezhep çatışmalarının doğrudan tetikleyicileri olacaklar... Zaten sonuçta da üretilmeye çaışılan çözüm önerileri arasında, İslam dünyasının tüm ırklar, mezhepler, şeriat yorumları, siyasal İslami akımları ile akıllarını başlarına devşirecekleri, sorunlarını birlikte yaşama, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti içinde çözmeye çalışacakları, en zayıfından en hayalci düşlere bile yer yok. Emperyal güç odaklarının silahlı, caydırıcı güçleri odaklı, İslam dünyasını bir barış dengesine zorlayabilecekleri formülleri var ancak. İslam dünyasının sömürülmesi, başta zengin enerji kaynaklarının çıkarlarına kullanılması için çatıştırılmaları gerçeği kabul görmüş olarak elbet...
Tabii
“Zayıf mum ışığı kadar umut verici olmasa bile, bugüne kadar yaşanmış acılardan çok ağır bedeller ödemiş İslam dünyası halklarının bu dışardan formüllerle ödedikleri bedellerden aldıkları derslerle bu diplerde kaostan, bataklıktan çıkma çırpınışları işe yarayabilir mi” sorusunu da artık soranlar çıkmıyor değil... Bu yıl içi boşaltılmış olsa da, 30 Ağustos Zafer Bayramımızdan önümüzdeki yıllarda en çok bölgemiz için çıkarılacak çok anlamlı dersler olduğu kuşkusuz...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları