Hukuksuzluk Aracı;Duruşma Salonları...

27 Aralık 2011 Salı
\n

Kim demiş ki 4 duvarlı cansız odanın bir günahı olmaz diye... Bizde bal gibi de hukuksuzluğun, adil yargılamanın anlamlı bir engeli, aracı, gerekçesi yapılabiliyor...

\n

Gazeteci arkadaşlarımızın aylar süren infaz içerikli ön tutukluluklarının ardından başlayabilen Odatv davasının dünkü 2. duruşma gününde de, sabah dokuzda Çağlayanda olduğum halde salona girmeyi başaramadım... Sanılmasın ki yandaşı, cemaati, teslim alınmışı ile büyük medyamızdan işten atılma korkusunu kıran gazeteciler dayanışma için duruşma izlemeye gelebildiler. Benim beceriksizliğimden de değil, duruşmayı izlemek için görevli televizyoncu, haberci arkadaşlarımız bile giremedi. Birkaç mahkeme önden kesilmiş koridorda, kalabalık bir polis görevlisi kadronun geçiş izni verdikleri listeler, birinci dereceden akrabalarından üçer kişi, sınırlı sayıda milletvekili, avukatlar, ulusal-uluslararası meslek örgütlerimizden önceden savcılıkça belirlenmiş isimlerden oluşuyor. Sonrası için, toplam 80 kişilik oturma yerinde, ajans temsilcilerinden de kalan yer olursa...

\n

Böyle olunca koridorda oluşan kalabalık ile görevliler arasında kaçınılmaz anlamsız, işlevsiz bir tartışmadır gidiyor... Tutuklu kardeşini görmeye gelene, Olmaz, aileden üç kişi var. Biri çıksın sen girdeniyor... Meslek örgütü yöneticisi ancak içerden birisi ile takas ederse girebiliyor. Elinde davada savunma yaptığı belgeleri ile avukat dışarda kalıyor. Canlı yayın yapan televizyoncular, Biz saatte bir yayına bağlanıyoruz, bizim duruşma izlemede öncelik hakkımız ne olacak?isyanındalar. Kulağımın dibinde yabancı bir gazeteci, saatlerce, inatla Listeye baktım, yabancı gazeteci kotasında sadece meslek örgütleri temsilcileri vardı, oysa ben yazı yazacağım. Yargılama alenidir, bu benim insan hakkım..benzeri cümlelerle bozuk plak gibi takılmış söyleniyor. Duvar yanıt:Salon elverişsiz, yargıç ayakta izleyici kabul etmiyor. Duruşmanın selameti için kapı önünde kalabalık istemiyor...

\n

Biliyorsunuz bağımsız yargılamanın altın kurallarından biri de duruşmanın aleniliğidir, asla ihlal edilemez... Aksi uygulamada yargılamanın geçersizliğine bile hüküm olunabilir...

\n

***

\n

Gözümün önünde 12 Eylülün en kara günlerinde, DİSKin tüm yöneticilerinin sıradan işkenceden geçirildiklerini bildiğimiz günlerde, 12 Eylülden az önce açılmış bir davanın duruşma günü, o zamanın Bakırköy adliyesine getirilişleri... Sanık sayısı çok olunca aynı gerekçe ile aileleri, gazeteciler, savunma avukatı dışında kimsecikleri içeri almamış, salonu jandarma ile sarmışlardı. Sesimi bağırarak duruşma salonuna duyurabilmiştim, yargıç mübaşiri göndermişti. Duruşma alenidir, gazeteciyim, içeri alınmadımdiye haber yollayınca akan sular durmuş, yürekli sivil yargıç içeri aldırmıştı. İşkenceden günlük kurtulmuş DİSK yöneticilerinin, burunlarının dibinde avukat dışında bir sivil insan yüzü görmelerinin sevinci belleğimde...

\n

İtiraf ediyorum, izleyebildiğim İngiltere, Almanya örneklerinde de normal sivil mahkemeler, maddi koşullar elverişliliği babında bizdekilerden belki bir-iki gömlek ilerde. Yani bol keseden yeni Çağlayan Adliyesinin salonlarında kusur aramak durumu açıklamaya yetmiyor. İşin özü, normal hukuk devleti düzeni içindeki yargılama koşulları ile demokrasilerde yeri olmaması gereken özel yargı elinde, toptancı, siyasi, hele de düşünce suçları için de toptancı ön infaz, tutuklu yargılamalarındaki farkta, hukuksuzlukta... Kısaca demokratik hukuk devleti düzeninin yaralanmasında, hatta katledilmesinde, ister askeri, ister sivil iktidar dönemleri olsun, toptancı düşünce, siyasi suçların üretilmesinde...

\n

Demem o ki duruşma salonları olayına, sorunlarına bakıp, adil yargılama, hukuk düzeni üzerinde bir fikir sahibi de olabiliriz... 27 Mayıs öncesinin sivil, öğrenci tutukluları askeri kışlalara toplamasının ardından, darbe ile düşürülen iktidarın ünlü Yassıada yargılama salonu tecritli, baskılı hukuk düzeni, yargılama modeli için çok çarpıcı, önemli örnek. 12 Martta aynı işler için hem cezaevi hem de yargılama salonları olarak askeri kışlalar çok yaygın kullanıldı. İstanbulda Selimiye, Davutpaşa müzelik örnekler... 12 Eylül yönetimi, tutuklamalar, işkenceler, cezaevleri olarak aynı mekânları kullanmayı seçerken dünyaya daha şirin görünmek üzere duruşma salonu mekânı olarak önce spor salonu kullandı, sonra özel inşaatla Metrisi yarattı.

\n

Sivil iktidarımız, Erdoğan hükümetleri eski DGMler yerine geçirilen özel mahkemeler için Diyarbakırda bir büyük duruşma salonunu, İstanbulda Silivriyi öngördü. Galiba Ergenekon adı ile başlatılan muhalefet toplatmanın böylesine yaygınlaştırılabileceği hesaplanamadı. Yetersiz Silivri salonu yüzünden Ergenekonun numaralı davaları ile askerlere yönelik davalar, aylar aralıklarla yapılabilecek konuma, çıkmaza girilince, aylar yıllar süren yargılama avantajı ile çok uzun tutuklu bırakma avantajı da olsa, çok sırıtan bir hukuksuzluk doğunca, kimi gazeteci davaları için Çağlayana sıçrandı...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları