Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hangi Cumhuriyet?

29 Ekim 2013 Salı
İktidarları sürecinde, bugünün, Cumhuriyet Bayramı
kutlamaları ekseninde sokaklara en çok insanın
döküldüğü bir gün olacağını söylemek güçlü öngörü
gerektirmiyor... Hangi değerlerle, hangi duygular,
amaçlara yönelik sorusunun yanıtları ise akla kara
kadar birbirinin tersi. Cenaze namazını kılarken
imamın “er kişi ya da hatun kişi niyetine...” demesine
benzer yarı yarıya bir bölünme, bu soruların
yanıtlarında tersine düşme durumları var...
Bilemediğim nedenlerle Vatan Caddesi’ndeki
provalar pazar yerine cumaresi günü yapıldığında,
İstanbul’un zaten felç olan trafiğinin katlanarak
tıkandığı haberleri yapıldı. Gönlünüze sığmadığı için
duymamazlıktan gelmiş olabilirsiniz, ancak mikrofon
uzatılan sokaktaki vatandaşlardan “bu işkenceden
bıktık, vazgeçilsin..” cümlesini kurabilenler azınlıkta
değildi... Biri ekranlardan tanımış olarak “Hocam”
diye saygılı seslenerek, çileden kurtulmak üzere
Cumhuriyet Bayramı töreninden vazgeçilmesi
isteğini açık açık yüzüme söylemekte bir sakınca
görmedi. Anımsattığımda bayram trafiğinden,
başbakan, bakanlar için dünyada, demokrasilerde
örneği görülmez biçimde yolların kapatılmasından
yakınmadığını da söyledi...
Önce içim burulduysa da İktidarları sürecinde “90
yıllık Cumhuriyet” söylemi ile yapılan ağır suçlamalar,
medya güdülemesinde saldırıların boyutlarını
anımsayınca, İktidarları yandaşlığına soyunmuş bir
vatandaşın, özünde saygılı konuşması ile Cumhuriyete
karşı olmasa da kavram kargaşası yaşaması,
kendi değerlerini de yerli yerine oturtamaması kadar
doğal ne olabilirdi? Besbelli İktidarları-medya güdümlemesi
ittifakında “90 yıllık diktatör Cumhuriyet”
kampanyaları, akla, tarihi gerçeklere ters düşse de
en azından bir kafa karmaşası yaratmıştı. 90 yıllık
Cumhuriyetin ortalama bir 70 yılının, sağ siyasal
sivil iktidarlar elinde, arada aynı çizgide askeri
darbelerle emperyal düzene, sıkı çıkarlar ağında
eklemlenmiş olarak yaptıkları icraatlar gerçeğinin
yoka sayılması boşuna değildi. Kurtuluş Savaşı
destanının yazılması gerçekleri tersyüz edilerek,
Cumhuriyet-Atatürk devrimleri, laikliğin, tabandan
ulusa, çağdaş yaşama geçişin.. halkın yaşadığı
tüm olumsuzlukların nedenleri gibi pazarlanmasının
olumsuz önyargılarını yoka sayabilir miyiz?
Yine de “Bugün dünden çok daha umutlu, Cumhuriyetin
kutlanış coşkusu bunun kanıtı..” cümleleri
ile söze girişimi sakın Polyannacılık olarak değerlendirmeyin...
***
İktidarları cephesinin özünde bizi buluşturan Kurtuluş
Savaşı destanının yazılmasından Cumhuriyetin
kuruluş felsefesine, Atatürk devrimlerine, laiklik,
çağdaş yaşam yolunda, ulus bilincine.. yıkmak, en
azından kendi değerleri ile algılanması, savunulmasını
kırmak isteyen çabalarında, istedikleri, öngördükleri
yol alışta başarılı oldukları hiç ama hiç doğru değil.
Ağızlarından düşürmedikleri sandık, cepheleşmeye
oynayarak toplumu ortadan böldükleri de geçici,
sanal bir durum. Evet, siyasal İslamcı politikalar,
din üzerinden siyaset oyunları bütün dünyada çok
geçerlidir... Evet ırkçılık da içinde olmak üzere
halkları, inançları, kökenleri üzerinden çatıştırmak,
birbirine kırdırmak sadece yoksul güney dünyası
içinde değil, zengin kuzey dünyası, en gelişmiş
toplumlar için bile, en geçerli, en kolay oyundur...
Yoksa bilimsel teknolojik devrimler, uygarlık çağında
milyarlarca dünyalıyı, insanlık için en geçerli
söz konusu veba mikropları üzerinden kırmak bu
kadar kolay olabilir miydi? Bu çağda bu kadar ilkel
iç savaşların yaşanacağını, milyarlarca dünyalının
en yaşamsal insan haklarında bu kadar geriye
püskürtülebileceklerini, insanca yaşamda düzen
dışına atılabileceklerini öngörmüş müydük? Türkiye
Cumhuriyeti, ayrımcılık, parçalanma, ırkçılık,
din, mezhepler üzerinden, hem emperyal çıkarlar
odaklı hem de iç kirli siyasal çıkar oyunlarında,
kuşatılmış, dibe vuran örnekler yaşanmışken, en
baştan üzerinde en çok oyun oynamış, proje üretilmiş
ülke iken, hâlâ ayakta ise, işte o yıkılmak
istenen Cumhuriyetin değerleri ile çimentosu çok
sağlam demektir...
İktidarlarının seçim kazanabilmek, en azından oy
kaybetmemek üzere yeniden bayrak ve Cumhuriyetin
adına, yorumunu kendilerince yapıyor olsalar da
sığınmak zorunda kalmalarının, Boğaz’ın iki yakasını
birleştiren projenin açılışının bugüne getirilmesinin
anlamı olmalı... Bu yıl iki cephede gerçek Cumhuriyet
değerlerini savunmakta daha dirençli olanlar
alternatif, muhalefet kutlamaları etkinliklerinde,
İktidarları cephesi resmi törenlerde ağırlıklı olsalar
da.. Sonuçta yorum farkıyla da olsa halkın bilinçli
ya da bilinçsiz buluştuğu 90 yıllık Cumhuriyetin ta
kendisi... Değerlerinden yaşatılan sapmaları, bilinçli
ya da bilinçsiz halkın çoğunluğu kabul etmediği
içindir ki Cumhuriyetin 90. yıldönümü sokaklarda,
coşkulu, içten olmasa da aynı genel söylemlerle
kutlanıyor. Halkımız büyük büyük çoğunluğu ile
Cumhuriyeti, Atatürk devrimlerini, laikliği, insan
hakları, demokrasi, hukuk devleti düzenini.. tam
içselleştirmiş olmasa da seviyor; yarattığı değerler,
yaşam biçimi ile tadına varmış olarak aynı yolda
yürümek istiyor...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları