Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hakkı, Hukuku Halkla Aramak...

22 Haziran 2013 Cumartesi

Ergenekon davasında son savunmalar alınıyor. Ceza hukuku yargılamasının gereklerinin tüm süreçler için yerine getirilmesinin söz konusu olmadığı davada, hakka-hukuka uygun karar beklentisinin adı yok... Ergenekon tutsakları adına dün yapılan ortak açıklamada, yıllar süren yargılama sürecinin hukuksuzlukları ortak başlıklar altında toplanarak, insan hakları, hukuk devleti düzeni ihlalleri açısından, en ağır ve anlamlı görülenlerinin, dava süreci içinde dosyalarına girmiş belgeler üzerinden kamuoyunun değerlendirmesine bir özet sunumu yapıldı...
“Darbe”, “örgüt” iddialarıyla, faili meçhul cinayetler aydınlatılacak vaatleri ile, 6 yıl süren yargılamada, halkın üzerinde yaratılan korku imparatorluğunun sonuç tablosunu, yarım gününü izleyebildiğim dünkü duruşmadan sizlerle sağlıklı paylaşabilme lüksüm olamaz... Olsa olsa suçlamaların çarşaf çarşaf yayımlandığı, yargılama süreçlerindeki hukuksuzlukların, yargılananların savunma haklarının geçiştirildiği çok çarpık bir medya sunumu, algılaması sonucuna karşın buruk ama bir o kadar umutlu seslenişleri paylaşabilirim... Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan söz konusu değerlendirmelere yönelik dünkü duruşmayı izlemeye gelen kalabalık gazeteci arkadaşlarına, dayanışma için yıllarca gelen özverili izleyici konuklarına, duruşma öncesi, arası teşekkürlerini iletirlerken, bir tek halkın yargısına olan güvenlerinin altını çizip durdular.
Gezi olaylarında gençlerin
“sivil darbe girişimi” suçlaması ile sorgulanıp tutuklandıklarını anımsatan Mustafa Balbay, iktidar öncülüğünde benzer yöntem, suçlamalarla, yargılamalarla halkın aldatılması operasyonlarının özünde değişen bir şey olmadığının altını çizdi... Tuncay Özkan, iktidarın ayakta tutulması yöntemlerinin ancak halkın gücü ile kırılacağına olan inancını yinelerken, gençlerin Taksim Gezi’si büyük çıkışı sonrası, hak-hukukun gereklerinin yerine getirilmesi konusunda, yargılama sonuçlarına değil ama halkın iradesine olan güvenlerinin tazelendiğinin altını çizdi... Silivri yargılamasında karar sürecine gelinmiş olması ile bağlantılı, dün tutuklu sanıklar ile izleyicilerin uzaktan da olsa, uzun süreli görüşememeye yönelik bir tür vedalaştıkları, karşılıklı dik duruş, dayanışmaya teşekkür edilen duygusal anlar yaşandı...

\n

***

\n

Dünkü tutuksuz ağırlıklı sanıklar savunmalarından kimi hem çok anlamlı, hem de dava bütünü içinde, sonuçta kararlarda etki yapmayacakları için kimi anlamsız cümlelere gelince... “Örgüt” paketi üzerinden inandırıcı kanıt sunulamayınca esas hakkındaki suçlamalarda “darbeyle” sınırlandırılan suçlamalarda, aynı sorgu belgelerinin esas alınmasının örnekleri bıkkınlık boyutunda, yinelenmesi anlamsız gibi... “Olmayan örgütün olmayan üyesi olarak, yıllar önce ayrıldığım yayınevine ait telefondan, bu dava içinde tanıdığım, önceden hiç tanımadığım, telefonla da hiç konuşmadığım sanıklarla sayısız kez konuşmuş olmam nasıl mümkün olabilir? Aynı saatlerde iki ayrı kentten iki ayrı kişiyle nasıl görüşmüş olabilirim?” “İddiaların kanıtı yok, çünkü darbe de yok. Zamanı bile yok, Benimle ilişkilendirilen konuşmaların kaydı bile yok. Tahrifat, suç duyurusu iddialarımızın hiçbirinin gereği yerine getirilmedi. Olmayan belgelerden ben 10 ay, arkadaşım 45 aydır tutuklu...”
“Bu davanın tek şiddet içeren eylemleri Cumhuriyet gazetesi baskınları, Danıştay cinayeti... İkisinde bombanın patlamadığı Cumhuriyet baskınlarında kullanılan patlayıcıların benzerlerinin bulunduğu şu ünlü operasyona gelince... 27 adet el bombasının bulunduğu iddia edilen operasyon tutanakları, operasyonun yapıldığı söylenen saatlerden çok sonra karakolda düzenleniyor. Bu operasyondan 6 yıldır tutuklu kişinin parmak incelemesi ya da herhangi bir belge ile ilişkisi kanıtlanmış değil...”
Tamamen rastlantı, sadece tutuklu gazeteci arkadaşlarımı ziyaret niyetine izlediğim bir duruşmada Danıştay tetikçilerinin savunmalarını izleme olanağını yakalamıştım. Tetikçisi, Ergenekon’la bağlantı kurmada itirafçısı, silah satıcısı ortak koro niteliğinde Ergenekon sanıkları ile ne ilgi ne de iedolojik yakınlıklarının, tanışmış olmalarının söz konusu olmadığını söylüyor, dosyalarının ayrılarak kendi davaları kapsamındaki mahkemeye geri verilmesini istiyorlardı. Cezalarının, suçlarının örgüt kapsamında katlanması ile sonuçtan korkmuş olduklarını varsaysak da, aksine, ilişkilendirmeye yönelik kanıtlar da ortada yok. Şimdi kazara mahkeme sonuç tabloya bakıp Ergenekon davası sanıklarının istemlerine uygun olarak Danıştay cinayeti davasının dosyasını asıl mahkemesine iade etse, bu davadan ayırsa...
Diğer yandan Cumhuriyet baskınları,
Küçük ismi üzerinden kazıda bulunmuş patlayıcılar iddiaları ile ilişkilendirmelerin de maddi kanıtlarındaki açıklar sanık istemleri doğrultusunda bu dava da ayrılsa... Ortada koskoca Ergenekon, örgüt, darbe, 6 yıllık tutuklu ağır suçlamalı yargılamalardan çıkan sonuca bir bakın hele... Silah yok, şiddet suçu yok, örgütün “ö”sü ortalıkta yok... Darbe suçlamalarında da hukuksal kanıtlar asker kökenliler için dahi hukuka uygun yeterlilikte ortaya konamayınca... Geriye ne kalıyor?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları