Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Fransız devriminin simgesi; ‘Pasta yesinler’ arsızlığı değil miydi?

20 Aralık 2022 Salı

Güncel yaşadıklarımızın altını çizmekten sakınmak adına, tarihten bir başlık seçtiğim yanılgısına düşmeyin. Tam tersi güncel haberlerin, tartışmaların düne kadar uzanan boyutları üzerinden sadece çarpıcı bir anlatım içeriği olduğu için seçtim. Yaşadıklarımız, içinde bunaldığımız ucuz siyasetin polemikleri, seçmenin yaşadıklarına karşı vurdumduymazlığı, gerçek arsızlığı sergileyen bir örnek olsun diye seçtim.

Dünün sabahından başlayarak yazı başlığımı seçene kadar yaşanmış son günlerin gelişmelerinin bütünü içinde geldiğimiz siyasal, toplumsal gelişmeleri, gerçekleri bir bütünlük içinde anlatabilmek adına tarihten unutulmamış bu tabloyu başlığıma almayı yeğledim. Elbette tarihten dersler çıkarmanın ne kadar değerli olduğunu, uzaktan yakından tarihçilerin kimilerini, verdikleri bilimsel ürünleri yakından izleme şansını yakalayabilmek de değerli.

Trajikomik boyutlara varmış yaşam gerçekliklerimiz ile yüz yüzeyiz. Aynı saatlerin aynı yayın akışları içinde, insanımızın birbirinden kopuk, uçtan uca uçurum yaşam gerçeklikleri ile yüzleşiyoruz. Yayın akışı içinde verilmek zorunda kalınılan haberlerin akışı, ne kadar sansür edilirse edilsin, seçmen olacak çoğunluğumuzun yüzde doksanlarına varmış bir ağırlığı için, orta sınıfın ortadan kalktığı gerçeğinin ötesinde, yaşam kalitesinin hızla düşüşünün kanıtlanması içerikli. Vurgun düzeninden pay kapabilme ağırlıklının ötesinde halinden yakınamayacakları ara ki bulasın.

Rol model haksızlık, hukuksuzluk, vurgun düzeni içinde yolunu bulmak olunca, dahası artık medyatik boyutları ile kamu oyunun gözüne gözüne sokulmuşsa sonuçları kaçınılmaz. En günahsız yaşam savaşımı içine itilenler, kişisel kanıma göre, sokaklara dilencilik yapmak üzere itilmiş çocuklar ile hasta, sağlık sorunları üzerinden gerçek ya da duygu sömürüsü ile karşımıza çıkanlar. Kamu araçları ile yolculuklarda çoğunluğun bu sömürünün boyutlarından bıkkınlık ya da gerçekten yardım yapacak güçleri kalmadığı için artan oranlarda başlarını çevirdiklerine de tanıklık ediyorum. Dünyanın en yoksul, çaresiz ülkelerine parmak ısırtacak noktalardayız..

***

Doğaldır ki bilinçli yetkili kurumların sorumlulukları olan yetkili araştırmayı unutun, sosyal çalışmaları, sorumluluklarının gereklerini yok saymaları ile de sokaklarımız aynı zamanda her türden dolandırıcılık eylemlerini yüz kızartmadan yapabilenler ile dolup taşmakla kalmıyor. İnsanlar korkudan kapanmaları, güvenlik önlemlerini olabilecek kadar alma çabaları içinde olmalarına karşın, her yeni gün ortalığa saçılan bir yeni model dolandırıcılık ile de yüzleşmiş olarak ağır kayıplar yaşıyorlar.

Aynı dairenin birden çok kişiye satılması ya da kiralanması son günlerin güncel gelişmelerinin sık örnekleri arasındalar. Beni en çok kızdıran haberler arasında, geçmişte çok sevdiğim, dünya için de çok yaygın, geçerli ustalardan yemek sanatlarının görselle de beslenen programları. Çocuklar için çok başarılı cartoon programlarının içinde bile ürün pazarlama yayın akışını bastıracak boyutlara vardı. Çocuklar imrenerek bakacak, ağlayacak, büyüklerinin alacak koşulları olmadığı için yürekleri yanacak, kimin umurunda?

Ailelerimizin gerçekten yüzde doksanlara varan çoğunluğunun yanından geçemeyecekleri kalitede yemek proğramlarının hele de hafta sonları en uzun süreleri kapsar olması vicdanları sızlatmıyor mu? Aynı yayın programları kapsamında okula aç giden her yaştan çocuk için okulda yiyecek desteği önerileri yapılmıyor mu? Sanki en uzun soluklu olabilmiş sivil iktidar erkimizin ortak korosu, kaynakların gerçekçi, haktan yana kullanımından sapma suçları ile elindeki kaynakları, geçmiş dönemlerdeki sadaka düzenini bile sürdürememek noktasında tüketmemiş gibi yeni düş müjdeleri ile karşımıza çıkmıyorlarmış gibi.

Çocuklarını tatil günlerinde evlerine kapatacak kadar acımasız olamayan anne, babalar, her cins, yaştan yakınları ile gezmeye çıkarılmış çocuklar arasındaki son ayların en çok duyduğum diyalogları, “Yavrum onu alacak, oraya gitmeye yetecek paramız yok” benzeri değilmiş gibi. Moralimizi yükseltmek isteyenler, haklı olarak son tablonun bizim seçimlerimiz olduğunu da anımsatıyorlar. Nokta.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları