Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eski yaraları kimler deşiyor?
Bizim gibi üç kuşağı yaşamış gazetecilerden yaşayanlar, tanıklık etmiş olanlar olmasa söylenenler etkileyicinin ötesinde çok da inandırıcı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Şule Yüksel Şenler Salonu’nun açılışında yaptığı konuşmaya elbette ki itiraz etmek gibi bir niyetim yok. Ancak çömez gazetecilik yıllarımda aynı görüşleri paylaşmıyor olsak da gazeteciliğin haberde tarafsızlığı üzerinden pek çok etkinlikteki söyleşilerini dinlemiş, haberlerini de Cumhuriyet okurları ile paylaşmış olarak... Aynı görüşlerde kadın hakları üzerinden hiç buluşmuyor olsak da suç oluşturmayan sorgulamalı görüşleri de düşünce özgürlüğü içinde dürüstçe paylaşmak zorunda olmaktan kaynaklanan bir hukukumuz söz konusuydu.
Kendileri ile artık paylaşma şansımız olmasa da yaşayan Nazlı Ilıcak’a sorarsanız, benzer bir hukuktan paylaşımlar yapabilir. İleri yaşlarında cezaevinde uzun süreli yatmak zorunda bırakılmasının hiç de insancıl olduğu görüşünde de değilim. Aynı yollardan yürünmüş olunduğu halde sonrasında geliştirilebilen öfke, kinle cezalandırmalara hiç hak verme niyetinde de değilim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, dünkü sözünü ettiğim konuşmasında altını çizdiği yaraların, televizyon karşısında dinliyorken pek çok itirazımla, gerçeklikleri üzerinden tanıklıkları çok fazla bir gazeteci olarak söylenip durdum.. Sonrasında, geçmişin kimi satır aralarını atlamış olabileceğinizi gözeterek sizlerle de paylaşmak istedim. “Eski yaraları kimler deşiyor” başlığı altındaki sorularımın başında, gündemin konusu kadın üzerinden hakların savunulması gerekçeli yapılmış siyasetlerin geçmişinden anımsadıklarımı düşündüm. İnanç sömürüsü, kadın hak ve özgürlükleri tanımları üzerinden sınır tanımayan kirli boyutları anımsamamazlık edemedim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok sık, gerçeği fırsatını bulduğu, aklına geldiği her konuşmasının içinde yer verdiği, Menderes’lerin dramı üzerinden sil baştan aklama sorumluluğunu üstlenmesi ile canlanan anılarımı paylaşamamazlık, tarihimizde siyaset adına yapılmış doğru adımları da yok saymak olmaz mı?
***
Yaşı nedeniyle idam edilenler içinde olmadığı ilan edilmiş Celal Bayar ile yıllar sonra Birinci Meclis’ten yaşayan 19 kişi ile yapmaya çalıştığım söyleşi içinde tanışmıştım. Gerçekten özenli uzun bir zaman dilimi ayırmış, Kurtuluş, Kuruluş Savaşı süreçleri içindeki tanıklıklarını paylaşmıştı. Kendi yaşam belgesi Ege’den İttihat Terakki üyesi olarak izlenimlerini aktarırken savaşlarda çok ağır bedeller ödemiş, yılmış halkın, kendi seçmenin de karşısına çıkıp direnmeyi önermeleri halinde, arkadan vurulma olasılıklarından söz etmişti. Özetle Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası, satranç ustalığı ile Anadolu toprakları üzerinde Cumhuriyetin kurulması üzerinden, olağanüstü bulduğu strateji, adımlarından örnekleri paylaşmış hayranlığını esirgememişti.
Bir adım ötesi tarihi kayıtları ile bilenler Bayar’ın Cumhuriyet için atılan adımların içinde iktisat kongreleri ile İş Bankası üzerinden katkılarını yok sayamazlar. Söyleşinin yapıldığı, kızının da tanıklık ettiği günlerden yayın tarihine kadar yaşları çok ileri 19 kişiyi buluşturabilmenin zaman kaybı sürecinde, dönemin önde siyasal liderleri İsmet İnönü ile Süleyman Demirel yaşayan Demokrat Partili siyasilere dönük affın çıkarılmasında uzlaşmışlardı. 12 Mart yıllarının siyasal adımlarının ürünü tam da affın çıkacağı günlere geldiğimizden Bayar telefonla arayarak, ikisinin önerisi gereği, yazısının yayımlanmasından vazgeçmeyerek, içeriği üzerinden kullanılmasının onlardan gelen bir uyarı olduğunun altını çizmişti. Daha sonraki, özetle affın sonrası süreçlerde her yerde geçerli olmak üzere kullanabileceğimin de altını çizmişti.
Demem o ki yaraların sarılması eylemi 1970’li yıllarda İnönü ile Sayın Demirel’in siyasi işbirliği içinde gerçekleştirilmişti. Üstüne üstük 19 tanığım arasında görüştüğüm siyasetçilerin arasında İnönü’nün de anıları vardı. Hiç şaşırmadınız değil mi? Bugünün ağır yaşam koşullarında bile bu türden siyasal polemiklere oy verecek seçmenlerin varlığı ya da daha gerçeği ile çıkar bağlarının gücü üzerinden, bir seçim stratejisi yürütülürken “Olacak o kadar” dediğinizi de duyuyorum.. Siz, biz, seçmenler, sandığa dönük yaptığımız, yapacaklarımızdan sorumluyuz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!