Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ekonomi Dili Eşittir Savaşın Dili

29 Kasım 2011 Salı
\n

Ekonomi haberleri saatlerinde, piyasalar düzeninin krizi üzerinden yapılan tüm bilgilendirme, değerlendirmelerde, krizden çıkışın reçetelerinde, giderek daha açık üslupta savaşın dilinin egemen olması tüylerimi diken diken ediyor... Ekonomi sözcükleri ile sıradan vatandaşlar olarak bizlerin anlaması çok zor olsa da, söylenenlerin özetinde, önceleri beklenmedik olarak açıklanan, alınan önlemlerle atlatılacak gibi bakılan krizin, artık sistemin bilinen piyasalar önlemleri içinde çıkışının görülmediği, giderek derinleşmekte olduğu, süresine ise hiç sınır çizilemeyeceği olguları, ortak söylemlerde vurgulananların başını çekiyor... Çıplak sözcükler ya da ekonomi terminolojisi kullanılarak, dengelerin taşlar yerlerinden oynamış olarak yeniden oturtulmasında dayatmacı, zorlayıcı, çatışmacı güç, savaşın kaçınılmaz olduğunun altı çiziliyor... Krizin derinliği, kazandığı boyutlarda klasik demokrasi, insan haklarının çözüm reçetelerinde yerinin olamayacağı da sakınılmadan dillendiriliyor...

\n

Bilindiği üzere hafta sonu Arap Birliğine siyaseten onaylatılan Suriye ambargosu kararı vardı... Ekonomi üzerinden bu kararın anlamı yerli yerine oturtulurken, insan hakları, demokrasi, diktatörlük düzeninde yaşananlar,tepkikavramı ile söylenenlerin çok da bir anlamı olmadığının saklanmasına bile gerek duyulmuyor... Kimselerin ambargo kararını alan Arap Birliği içinde oy kullanan ülkelerin siyasi yapılanmalarında daha fazla demokrasi, insan hakları olduğu, diktatörlüklerle yönetilmediklerini söyleyecek hali yok... Dahası yakın gelişmeler olarak söz konusu ülkelerde de, uysa da uymasa da Arap Baharıadının kullanılmasında ısrar edildiği başkaldırıların, sokak eylemlerinin, diktatör yönetimlere karşı çıkışların daha insani yöntemlerle durdurulduğunu söyleme lüksleri de yok. Yani neden Libya, neden Suriyede yaşananlara zengin kuzey dünyasından, emperyal güç odaklarından müdahalenin geldiğinin insani, demokratik bir açıklaması yok...

\n

***

\n

Söz konusu ekonomik çıkarlar üzerinden açıklamalar olduğunda, çok net -dürüstçe-, krizden çıkış koşulları, dayatmaları, çıkar cephelerinde yer alma, kazananlar safında olma.. kavramları ile durumlar özetleniyor... Demokrasinin beşiği ülkelerde bile, seçilmiş siyasilerin yerine atanmış bürokratlarla yönetimin bugünün koşullarının bir zorunluluğu olduğu ifade ediliyor. ABnin siyasi, ekonomik geleceği, kararlarında merkez ükeler, ikinci, üçüncü üye halkası ülkeler ayrışması tartışılırken de siyasi, insani kaygılardan tümden koparılmış olarak, hangisinin ekonomik çözüm getireceği sorgulaması yapılıyor. Söz konusu Ortadoğunun yeniden emperyal güç odakları, ekonominin, piyasalar düzeninin çıkarlarından yana düzenlemesi olunca da, daha önce bu ülkelerde diktatörlerle uzlaşılarak kurulmuş dengelerin ayakta tutulabilenler artı yeni yandaş iktidarlar olarak nasıl düzenleneceğinin koşulları aranıyor...

\n

Gelinen noktada, dünün en taze değerlendirmelerinde sistemin merkez ülkelerinin aslında İranla savaşı söylemde tutarak, şimdilik Suriye yönetiminin defterinin dürülmesine ağırlık verdiği saptaması yapılıyor... Ekonomi penceresinden neden Suriye yönetiminin değiştirileceğinin tartışması bile gündemde değil. Katli vaciptir, tanrılar kurban istiyorüslubunda, Yunanistan, İtalya, İspanya gibi zengin kuzey dünyası içindekiler için lider-iktidar değişikliği olarak hızla gerçekleştirilen sonucun,Suriyede elbette çok daha zorlu, savaşkan, kanlı olarak olsa da Esad yönetiminin düşürülmesine kadar bedeli ne olursa olsun savaşçerçevesi mutlak kabul ediliyor. Şimdilik dışardan işgal sözü yok, iç dinamiklerin her tür destekle iç savaşta kazanmalarına yönelik her yol mubahkararı, uluslararası geçerli gerekçeleri olmasa da, dayatılmış tartışılmaz olgu olarak gündemde...

\n

Ekonomik çıkarlar, kazanan tarafta olma babında Türkiyenin Libyada olduğu üzere kazanacaklarına mutlak gözü ile bakılan cephede olması da sorgulanmıyor. Tartışmalar gerçek insani kaygılardan, haklarından, demokratik ilkelerden çok uzakta olarak,ne kadar önde ya da geride kalma, kaybetmeme..kaygıları üzerinden... Malum Türkiyeye, emperyal odaklar sınır komşusu, stratejik ortak, din kardeşliği üzerinden doğrudan önde, iç savaşın tarafı olarak rol biçtiler... Irakta bir milyonun üstünde Iraklının ölümünden sorumlu ABD, uzakta, ulaşılamayan güç odağı olarak çok ağır hesap vereceğe benzemiyor. Türkiye Suriyenin uzun sınırlı komşusu, izdüşümleri Türkiyede de olan her tür ayrımcı, İslamcı mezhepler, cemaatler, halklar üzerinden iç savaşa bulaşıldığında, Türkiyeye kalıcı bedelleri çok ağır da olabilir.

\n

Bizimkilerin tek derdi, bedel ödemeden bu işin içinden kazançlı çıkmak. İktidardan, siyasi ideolojisinden yana düşünce üretenler, bir tek bu kaygılar ekseninde Suriyenin iç savaş bataklığına ne boyutlarda bulaşılması gerektiği üzerinden sorgulama yapıyorlar... Bu kirli savaşa bulaşmanın bize yansımalarını ise aklına bile getiren yok...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları