Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Düşme Paniğinde Pedala Basmak...

27 Mayıs 2014 Salı

Cemaatle ortak iktidarlarının balayı yıllarında, düşünce suçundan, toptancı yargısız infazların ürünü olarak uzun soluklu tutuklu kalan gazeteci dostlarımızdan Merdan Yanardağ’ın mı yoksa Barış Pehlivan’ın mı benzetmesiydi anımsayamadım... Sol Cephe’nin geçen cumartesi günü Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenlediği etkinlikte dinlediğim benzetmeyi açıklayıcı bulduğum için sadece sizlerle paylaşmak istedim. Başbakan Erdoğan’ın artık iktidarda büyümüş karizmatik lider kalıplarına uymayan, güç ve korku üzerinden iktidarda kalma taktikleri adına da, hiç de akılcı gelmeyen, fren tutmayan öfkesini; düşmek üzere, büyük korku, panik içinde, bisikletini durduramadığı için pedallarına daha hızlı basarak ayakta kalmaya çalışan bisikletçiye benzetmişti...
Bizim Gezi-Soma eksenli, son gelişmeler, durum değerlendirmesi buluşma saatlerimizde henüz çok merak ettiğimiz Başbakan Erdoğan’ın Almanya çıkarmasına ilişkin bilgi gelmemişti... İktidarları, en çok da Erdoğan liderliğine yakın örgütlenmelerin uzun soluklu hazırlıklarının üzerine yapılan, Almanya’dan “Gelmeseniz, bizim sorumluluğumuzdaki Türkiye kökenlileri daha da gerip cepheleştirmeseniz...” uyarılarına kulak tıkanarak, biri destek, diğeri tepkilerin buluştuğu iki toplantının sonunu elbette çok merak ediyorduk... Dahası sosyal medyada ne kadarı ile uydurma olduğunu bilemediğimiz Erdoğan’ın adaylığı için yurtdışından büyük oy getirme atağı olarak ilan edilmiş gezisinin, adaylığının pekiştirilmesi görsel şöleni olacağı vurgulanmıştı... Neyse ki korkulan gerilim yaşanmadığı gibi, galiba beklentileri düş kırıklığına çeviren bir vitrin de gerçekleşti...
Ülkemizde büyük baskı, ayrımcılıkları yaşayan Alevi kökenli vatandaşlarımız, Almanya’da etkin seslerini, tepkilerini dillendirecek ortamı, kalabalıkları yakalamışlardı. Başbakan Erdoğan’ın uzun hazırlıkla yine yandaş örgütlerinin büyük desteğindeki kapalı salon toplantısı ise Alman medyasına yöneltilen ağır eleştiriler, ettirilen protestoları ile öne çıktı... Kimi Alman medyasında yer almış haber ve başlıklarda Başbakan Erdoğan’a yönelik suçlamaların çok ağır, edebe uygun olmadığı saptamaları, dış dünyada oluşan ve ülkemize de yansıyacağı kuşkusuz bu amacın tersine vitrini, algıyı değiştiremeyecektir... Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’ye dönüşte, uçakta eleştirilerini yine ağırlıklı cemaate, Gülen’e yöneltmesinin değerlendirmesini kuşkusuz siyasal İslamcı gazeteciler daha sağlıklı yapabilirler. Bana sanki Almanya’da güçlü yandaş örgütlerle istenen etkinliğin cemaat tarafından baltalandığı izleniminden doğmuş yeni bir kızgınlık gibi geldi...

***

Ülkemizdeki sıcak gündeme dönersek... Elbette, asıl uyarıcı yeni kaygımızın deprem uyarısı, uzun soluklu sarsıntı karşısındaki gafil durumumuz olması gerekirken.. pazar gününün olası gelişmeleri üzerinden çok daha kaygı duymamak olanaksızdı... Kabaca, Kadıköy’deki Soma, işçilerin yaşam hakları üzerinden İktidarlarının sayılamayacak kadar çok ayaklı suçlarının iş cinayetlerine yol açan boyutlarının gündeme alındığı DİSK-KESK-meslek örgütlerinin ortak etkinliğinin beklentileri, etkinliği, kaygıları, beyinlerimizde ikinci plana kaymıştı... İktidarlarının polis devleti gücünü kullanma mantığına göre Kadıköy’deki bu mitingde provokasyon denemesi olasılığı zayıf kalacak gibiydi...
Ama son iki cana mal olmuş Okmeydanı provokasyonlarının sırıtan polisiye etkisine karşın, Alevilerin uzun zamandır mağduredilme Almanya başkaldırılarından sonra, Okmeydanı gündemli protesto eylemlerinde yeni provokasyonlar riski çok yüksekti. İstanbul’un bu yakasında en sıradan protesto eylemlerini, kalabalıkları hedef alan çok ağır orantısız polis şiddeti örneklerinin sıcağında kaygının katlanmaması olanaksızdı. Başbakan’ın polisi kışkırtan çıkışı cabası... İstanbul sokaklarında, dahası birçok kentte birden gerçekleştirilen protesto eylemlerinde polis şiddet uygulamayınca, çatışma matışma olmadı. Kişisel kanım, Almanya’daki güçlü Alevi protestosunun üzerine İstanbul sokaklarında iki ayrı gündemli protesto eylemleri, ülke çapındaki toptan eylemlere kalabalıkların desteği, İktidarları için siyaseten geri adımı zorunlu hale getirdi. Her neyse biz insanlara bedel ödetilmeyen, sıradan demokratik protesto hakkının kullanılabildiği bu eylemlerden demokrasimizin anımsanması, geleceği adına çok erken de olsa küçücük bir ışık gördük...
Dün Soma üzerinden, maden işçilerinin büyük bir çaresizlik, dört koldan ezilme, çekiştirilme, güdülenme.. büyük kafa karmaşası, bilincin dumura uğratılıp öfke ile yönlendirilmelerinde yaşanan trajik tabloya gelince... 12 Eylül sendikal hakların gaspedilmesi darbesine Özalizm ile gelenler yetmemiş, Erdoğan İktidarlarında akıl almaz bir çağ dışı üretim, ucuz emek, taşeronlaştırma.. koşullarında ortaya çıkan travmatik boyutlarda, zaten kâğıt üstünde ayakta kalabilmiş sendikaların ortak kimliğinde İktidarları yandaşlığı, cemaat kankalığı ilişkileri ağır basıyordu. Yine de ölümlerle açığa çıkan işçi sınıfının öfkesinin, asıl suçlular, vurgun koşullarında üretim yapmayı vicdanına sindirmiş patronlar ve sorumlu İktidarları yerine sendikacılığa patlaması en hafifi ile akılcı değil...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları