Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Diyanet'in Fetva Yetkisi Yok

28 Mart 2013 Perşembe

Demokrasilerde, laik hukuk devleti düzenlerinde Diyanet İşleri türünden bir kurumun, din adına fetva verme yetkisi yoktur. Elbette Diyanet İşleri’nin kuruluş amacı, işlevine uygun olarak vatandaşların gereksinim duydukları her konuda doğru bilgilenme haklarına yanıt vermek gibi kurumsal bir görev ve sorumluluk söz konusudur. Ancak söz konusu sorumluluk Diyanet İşleri Başkanı’nın, sorunlara açıklık getirme adına, ancak padişahlık düzeninde geçerli olduğu üzere şeriata uygunluk çerçevesinde fetva vermesi gibi bir işlev üstlenmesi sonucunu getiremez.
Dünün haberlerine göre Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Başkan
Görmez’in İzmir’e ilişkin “farklı dindarlığı var” açıklamasının medyanın saptırması olduğu belirtiliyor, İzmirlilerin özel irfana ihtiyaçları olduğu yolunda bir görüşü olmadığı savlanıyordu. Söz konusu açıklama CHP İzmir milletvekilleri için bir anlam taşımamış olmalı ki, soru önergesi ile konuyu Meclis’e taşıdılar, Diyanet İşleri Başkanı’nın görevden alınmasını istediler.
Türkiye gündeminin yoğunluğu yüzünden giderek daha büyük anlam taşıyan, laiklik için tehdit içerikli Diyanet İşleri Başkanlığı çalışmaları, özellikle de Başkanlığın fetva değeri verilmek istenen açıklamalarına ilişkin çıkışları güncel olarak sizlerle paylaşamamanın sıkıntısı içindeyim. Geriye dönük çok sayıda yasal görev ve sorumluluk sınırlarını aşan, fetva havasında yapılmış açıklamaya takılmış, güncel yazı yazamamış olmanın sıkıntısını yaşamıştım. Merak edenlere Diyanet İşleri Başkanlığı, özellikle de Başkanlık açıklamalarına bir göz atmalarını öneririm. Ne kadar sakıncalı boyutlarda, baskı niteliğinde açıklamaların yapılmış olduğuna bakıp, kaygılarımı paylaşacaklarından kuşkum yok.
Bence en etkili iz bırakanı, Alevilerin cemevlerini ibadethane yerine koyamayacaklarına ilişkindi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir mezhep üzerinden yorum yapma, baskı gücünü kullanması anlamında bal gibi de şeyhülislam fetvası niteliği taşıyan söz konusu açıklamasında, dine göre Müslümanlar için geçerli tek ibadet yerinin camiler olduğunun vurgulanmasıydı. Alevilerin kendilerini hem Müslüman sayıp hem de ibadethane olarak cemevlerini kullanmalarının söz konusu olamayacağı savlanıyordu. Polemikle kafanızı şişirmemek için Başbakan’ın, iktidarlarının Müslümanlara öğütleri üzerinden söylemleri ile Diyanet’in fetva havasındaki açıklamaları arasındaki zamanlama, içerik uyumlarından örneklere hiç geçmeyeceğim...

\n

***

\n

Tartışmamız gereken çok daha önemli bir boyutu gündemimize taşımamızın zamanının gelip geçtiğini düşünüyorum... Bilindiği üzere iktidarları sayesinde siyasal İslam üzerinden siyaset yapmada, anayasal, yasal düzenlemeler, sınırlamalar, yasaklar çoktan delinip geçildi. Din-inanç özgürlüğünün, hukuk devleti düzeninin üstünde tutulup, özünde tüm dinler ve mezhepler üzerinden değil, büyük çoğunluk teziyle tek mezhep üzerinden ülkenin tüm vatandaşlarının yaşamını zorunlu düzenlemeler içine almak din-inanç özgürlüğünün de çiğnenmesi... İnanç hak ve özgürlüklerinin verildiği yalanıyla, çoğunluğun baskısıyla tüm azınlıkların inanç haklarının gasp edilmesi... İnsan hakları, demokratik özgürlükler, hukuk devleti düzenine aykırı olarak inanç özgürlüklerinin de bireyin özgür iradesi, seçim hakkı olarak elinden alınması...
Cuma namazı saatlerinde resmi dairelerin fiilen kapanmasını, kamuda alt görevlerde çalışanların yöneticilerinin namaz kıldıkları camilere gitmek, onlara görünmek zorunluluğunu duymalarını nasıl açıklayacağız? Konumuza, Diyanet İşleri’ne dönersek... Okul, hastane sayılarını katlayan, İslam dünyasında en bağnaz şeriat yorumlarının geçerli olduğu diktatörlüklerde görülmeyen sayılarda cami sayısına hiç girmesek. Pek çok bakanlığı katlayan Diyanet bütçesine dokunmayı da tabu, yasaklı saysak. Her yıl en yüksek sayılarla çalışanın Diyanet kadrolarına alınıp sonra tüm kamu alanlarına dağıtılmasını, yasalara karşı hile, hülle olarak da mı görmeyeceğiz?
Demokrasilerde, laik devlet düzenlerinde tüm vatandaşlardan toplanan vergilerle oluşturulmuş Diyanet bütçesiyle bir tek din ve mezhep üzerinden hizmet verilmesini nereye oturtacağız? Evet bu büyük bütçe sayesinde cenaze işlemleri gibi önemli inanç hizmeti ücretsiz verilmekte, çoğunluk halkımız mutlu edilmekte. Yakınlarımı kaybettiğimde eksiksiz işleyen bu hizmetlerden yakınacak halim yok. Hele başka ülkelerde dini hizmetlerin bayağı pahalı bir bedeli, gönüllülüğü olduğunu bilirken. İyi de vergiyi tek din ve mezhep üzerinden sadece biz ödemiyoruz ki... Bu ülkenin bütün vatandaşları başka dinler, inançlara bağlı olanlar ve de az sayıda dinsizler hep birlikte ödemiyor muyuz?
Ortada en yaşamsal insan hakları, hukuk devleti düzeni, laikliğe aykırı tek mezhep üzerinden çok ağır bir siyasal İslamcı baskı, suçun işlenmesi hali yok mu? İktidarlarının hizmetlerinde, fetvacı şeyhülislam üslupları ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sabıkaları giderek kabarmıyor mu?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları