Dışardan Al Haberi

15 Ekim 2013 Salı
Bizde gazetecilik-habercilik giderek dibe vuruyor,
Bayram günleri tuzu biberi.. Trafik terörü,
kaçan, kovalanan, bayram gününe girmeden
satışta tükenen kurbanlar, dahası bizim dolgu
dediğimiz boş günlere saklanmış magazin yanı
ağır basan, aynı konuyu, aynı kişileri konu almış,
bütün kanallarda birden sırası da değiştirilince..
bizim düğmeye basmamızın bir işe yaramadığı,
bir diğerinin sözcükleri ile bile aynısı haberler..
Sakız gibi çiğnendikçe tadı kaçan, afakanlar
bastıran haberlere bugün bayramın ilk günü ile
kurban kanı katılacak; sıradaki bayram dönüşü
çilesiyle, az kaza, kan bulaşmasını dileyelim..
Biz çılgın tatil kalabalığını, siyaseten uzatılan
tatile bağlı sanırken uzmanlar, bilinçaltımızdaki
zor günler öncesi kaçamak, unutmak, son fırsat..
duygularımızın katkısını anlattılar.. Kendimize
bile itiraf etmekten korkarak gelmekte olan zorlu
günleri, ekonomik-siyasal krizleri görüyor, son
bir şans yakalamış olma duygusu ile kendimizi
tatile, eğlenceye atmak istiyormuşuz.. Uyduruk
haberlerdeki uyduruk rakamlara bakarsanız, yurtdışına
kaçanlar 500 binlere yaklaşmış. İç göçün
sayılarını duymadım ama yolculuk sürelerindeki
iki-üçlü katlanmalar, İstanbul’un dünkü boşalmış
hali bir izlenim verebiliyor..
Haber saatlerinin kimilerinde zorunlu dış
haberlere yer verilince, ülkemizi içine alması
kaçınılmaz, aslında ay ay, yıl yıl görmezlikten
gelsek de yaşamımızda duyumsadığımız ekonomik
geriye gidiş birazcık daha ciddi anlaşılır
oluyor. Ele geçirilmiş medya, piyasalar, iktidar
sözcüleri üzerinden pek pembe tablo çiziyor
olsalar da aslında insani gelişmişlikte, yani gelir
dağılımı paylaşımındaki haksız uçurum, en yaşamsal
alanlar işsizlik, eğitim, sağlık hizmetleri
yararlanmalarında, Türkiye’nin en gerilere sürekli
düşmekte olduğu saklanamıyordu.
ABD’nin güncel siyasal krizi bağlantılı dünün
taze haberleri ile gelen güncel hızlanan yeni
olumsuzluklar da var.. ABD’nin demokrasinin
işleyişi, varlığı anlamında olumlu siyasal krizi,
özünde küçük siyasi hesaplaşmalar, inatlardan
beslenince, Amerikan vatandaşlarına bile verdiği
zararlar büyük. Geçici olduğu kuşkusuz güncel
kriz ile geçici işsiz kalıp güne yönelik ücretlerini
alamayan en alttakilerin çaresiz öfkeleri hızla
büyüyor.. Protesto eylemlerindeki öfke birikimi,
eylemlerin şiddet dozuna da yansıyor. Güncel
krizin beklenenden uzun sürmesi halinde, dünya
dengelerini altüst edecek boyutunun güçlendiğinin
altını çizen uzmanların birleştikleri en
ürkütücü sonuç doğrudan bizi ilgilendiriyor:
“Dozu giderek büyüyen krizin altüst etmekte
olduğu dünya dengelerindeki olumsuz değişimin,
yeni krizlerin en ağır bedelini gelişmekte
olan ülkeler ödeyecek. Elbette kritik dengelerde
duran Türkiye bu bedeli ödeyecekler arasında
başı çekeceklerden biri olacak..”
***
Türkiye’nin bulaştığı, iç kamuoyuna yönelik
sürekli saklanan, İktidarlarının Suriye politikaları
bağlantılı gelişmelerin olumsuz geri dönüşleri,
bedelleri, giderek sırtımızda zor taşınacak, sırtımızda
kalacak taşınmaz ağırlıklara dönüşüyor..
En insancıl olanlarını, ölümden kaçanlara kapılarımızı
açmamızı zaten tartışamayız.. İnsanlık
adına zengin kuzey dünyası, Batı’nın ayıpları şu
günlerde Akdeniz’de batan kaçak gemileri ile
insanlığın yüz karası olarak tartışılıp duruluyor..
Bir zamanlar ekonomileri çok iyi giderken, ucuz
kaçak emeği emperyal çıkarlar, sermaye çok
severken, ekonomik gerekçelerle kaçak gelenlere
bile kapılar kapanmazdı.. Dahası ekonomik göçün,
siyasal, yaşamsal kaçışlar olarak pazarlanmalarına
göz yumulurdu. Şimdilerde tam tersi oluyor..
Suriye’den, Afrika’dan dünyanın her yerindeki
ırk ve din, mezhep eksenli kanlı katliamlardan, iç
savaşlardan kaçanlara bile evrensel insan hakları,
sözleşmeleri yok sayılarak kapılar kapanıyor.
Siyasi, yaşamsal sığınmalara, kaçak göçmen
kılıfı uydurulmaya çalışılarak kapıları kapatma,
insanların ölümlerine seyrici kalma insanlık dışı
uygulamalarla hesaplaşılması günlerindeyiz..
Bizim insanlık boyutu bir yana, İktidarımızın
yanlış dış politikaları, hele de bölge iç savaşlarına
bulaşmışlıkları, son büyük örnek Suriye
politikaları ile yüklendiğimiz yükün hesabı-kitabı
yok.. Başbakan-Dışişleri Bakanı ile dünyayı,
BM’yi, Batı’yı suçlamamız boşa çaba, kimsenin
sırtımızda kalan bu ağır yükü paylaşmaya niyeti
yok. İnsani değerler zaten yerlerde. Kolayca İktidarımızın
yanlışları, kendi siyasal ayıplı adımları
propaganda aracı yapılarak, sırtımızdaki yükün
paylaşılmamasına gerekçe de yapılıyor olabilir.
Batı medyasında İktidarımızın Suriye’de radikal
İslami örgütlenmelere, silahlanmalarına katkıda
bulunması haberleri ön planda. Siyaseten örnekli
suçlamalar durmadan eklemleniyor. Bayram
günlerinde bizim bilmediğimiz, İktidarımızın reddettiği
yeni haberler geliyor. Giderek yüklerimiz
sırtımızda, yalnızlaşıyoruz.. ABD-İran’la dolaylı da
olsa masaya oturmak üzere. Irak Kürdistanı’ndan,
karşıtı merkez yönetiminden Suriye’de çatışmaları
durdurmaya yönelik çağrılar geliyor. Gazze’ye
giden yollar hem İsrail, hem de Mısır’dan, silahlı
müdahaleler ile kapatılıyor


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları