Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Dinsel Milliyetçilik'

28 Mayıs 2013 Salı

Sözlüklerde karşılığı yok. Din, inanca dayalı, birey ve toplumların seçimlerinin, örgütlenmelerinin ürünü olarak bireysel, toplumsal kimliklerimize yansıyor. Irkınızı siz seçemiyorsunuz; anne ve babanıza bağlı bir sonuç kimliğiniz, aidiyetiniz oluyor. Bu çağda elbet ari ırk söz konusu olamıyacağı gibi, anadiliniz, kendinizin ırk kimlik algılamanız saklı hak, bir de vatandaşlık kimliğiniz söz konusu oluyor... İnsanlık tarihi hak arama kadar yaygın, ondan daha belirleyici olarak kirli çıkar savaşlarında, dinlerin, mezheplerin, ırk kimliklerinin... İnsan hakları ile tam tersine olarak kanlı, kirli hesaplaşmalarda kullanılması örnekleri üzerinden yazılı... Uygarlık, bilimsel teknolojik devrim çağında daha yaşanılır bir dünya düzeni umulurken, tersine gidişte dincilik, ırkçılığın, veba mikrobu kadar etkin, olumsuz, kirli çıkar oyunlarının saklanmasında, ayrımcılık aracı olarak kullanılması sürecini yaşıyoruz. Bireyin, toplumun bu en tartışılmaz, doğal kimliği, insan hakları, barışın aracı olacakken, savaşın, vahşetin aracı oluveriyorlar.
Ortadoğu bataklığında, İslam dünyası içine sokulan ırklar-mezhepler çatışmalarından ipin ucu öylesine kaçtı ki.. Başbakan
Erdoğan’ın değerlendirme tartışmaları henüz noktalanmamış ABD gezisi ve Erdoğan-Obama görüşmelerinde, Erdoğan’ın yapacağı ilan edilmiş Gazze ziyaretine Filistin cephesinin eklenmesinde ABD yönetiminin baskısı, denge arayışı olarak değerlendiriliyordu. Son hafta içinde yeni Suriye siyaset dengeleri üzerinden Hizbullah etkilenip doğrudan Esad yönetiminden yana Suriye iç savaşına taraf olunca işin rengi değişti. Bekir Bozdağ’ın iki gün önceki açıklamasında, Gazze direnişi bağlantılı İslam dünyasında saygın bir yer kazanan, yere göğe oturtulamayan Hizbullah örgütlenmesi “Hizbulşeytan” ilan ediliverdi. Belki Başbakan Erdoğan’ın ziyareti iptal edilmeyecek ancak İslam-Arap-Ortadoğu dünyasındaki yeri, değerlendirilmesinin rengi değişiverdi.
Yakın geçmişte Esad yönetimi ile iktidarlarının sınırları kaldıran ortak Bakanlar Kurulu havasındaki uyumlarından, ne pahasına olursa olsun Esad’sız Suriye arayış noktasına kadar geçiş, kafaların karışmasından daha karamsar bir gelişme değil mi? Irak içinde yeniden hortlayan, ABD’nin askeri işgal gücünü çekmesi sonrası mezhep-ırk eksenli ayrımcı çıkar çatışmaları sadece Irak içinde kanlı, ölümlü çatışmalara yol açmıyor, bölge mezhep çatışmalarını çok bulaşıcı, keskin boyutlara taşıyor. Suriye’nin daha derin bataklık haline alarak çatışmaların kaynağı olacağı korkusu, bu tabloda dünyadan, ABD-AB ülkelerinden önce bizi korkutmalı değil mi?

\n

***

\n

Erdoğan’ın uzun yıllardır kullanmakta olduğu, özellikle de son Suriye politikaları bağlantılı bizi çok daha kaygılandırıcı, bataklığa çekebilecek gelişmeler sürecinde, derdini anlatırken sürekli sözlük karşılığı olmayan bir kavramı “dinsel milliyetçiliği” bir tür suçlama aracı olarak kullanmasını teğet geçmemeliyiz. Sokakta en sadık İslamcı seçmenleri üzerinden bir anket yapmaya kalkışsak da ortak bir açıklama, anlam yüklenebileceğini sanmıyoruz. Ancak Başbakan Erdoğan’ın sözlüklerde olmayan bu kavramı, “kendisince doğru dini inancı olanların, ırkçılık takıntısı ile yanlış yola sapmamaları..” uyarısı anlamında, ırkçılığı karalama içerikli bir anlam yüklediği söz konusu söylemlerinin bütünü içinden çıkarabiliyoruz. Kabaca İslam kardeşliği üzerinden ırkçılık tuzağına düşülmemesi uyarısı yapmış olarak, din kardeşliği, adını koymadan da aslında mezhep kardeşliği ekseninde bütünleşmeyi düşlüyora benziyor... Yanlışsam, sözlük karşılığı olmayan bu kavramı yıllardır kullanmak yerine dertlerini daha açık anlatabilirler..
Ancak yıllardır bilinçli kullandıklarına, yakın çevrelerinin de yollarında yürürken kullanmayı seçtiklerine göre, göze batmadan ırkçılığın ayrımcılık olarak değerlendirilmesi, din kardeşliğinin birleştirici olarak algılanması gibi bir sonuç söz konusu. Bizi de bu karmaşık anlatımla yaratılan kavram, kafa kargaşası en çok ürkütüyor ya... Dinsel ve ırksal kimlikler sadece ve sadece insan hakları gaspına, ayrımcılığa araç olarak kulanılmama, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde tartışılamayacak haklar... Ortak yaşam alanlarının en küçük örgütlenmesinden en büyüğüne, köy, kent, ülke, dünya... hangi çerçevede toplumsal örgütlenme söz konusu ise, hangisinde bu kimlikler özel yaşam alanı, evrensel temel hak özgürlükler çerçevesinin dışına taşırılıp toplumsal düzenleme aracı olarak kullanılmaya kalkışılırlarsa kalkışılsın ortaya ırkçılık, dincilik mikrobu saçılmış oluyor. Kirli çıkar savaşları, ayrımcılık, hak gaspı aracı olarak ırkçılık kullanıldığında, ırkçılık siyasete sokulduğunda yüzyıllar, dini inaçlar kullanıldığında ise siyasal dinciliğin yönetimde kullanıldığı binyıllar geriye gidiliyor.
İktidarları, yaşananlardan artık bir ders alsa, evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi kriterlerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin eksikli de olsa yaşamsal kazanımları olduklarını görüp, ileri demokrasi düşünün olsa olsa bu kriterler üzerinden kurulacağı gerçeğine varsa...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları