Dimyat'a Pirince Giderken...

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Suriye’nin, Ortadoğu’nun, İslam dünyasının geleceğini düzenleyen, yol gösteren lider ülke olalım derken... Dün Ceylanpınar’a sınır tanımadan gelen kurşunların can alması karşısında yapılabileceklerin, daha doğrusu yapılamayacakların tartışılması noktasına geldik. El Nusra ile PYD’nin sınırımızdaki silahlı çatışmasına ilişkin dün yapılan en üst düzey iktidar toplantılarından sonra yapılan açıklamaların içeriği ne olursa olsun ortak akıldan, uluslararası dengelerden çıkan ortak sonuçlara göre, Türkiye’nin fiilen, uluslararası hukuk boyutlarıyla yapabileceği çok az şey var... Eli kolu bağlanmış konumda...
Dünyayı karşısına alarak Suriye’yi işgal etmeye kalkışamayacağına göre, iktidarlarının sınırda görmeyi bugüne kadar tercih ettikleri iddia edilen El Nusra’nın bu son çatışmalarda yenilip PYD bayraklarının sınır kapımızın karşısına asılmasına itiraz edebilme lüksü yok. Suriye Kürdistanı olgusu hangi boyutlarda gelişecek, Kuzey Irak benzeri, Kuzey Suriye Kürdistanı projesinin gerçekleşip gerçekleşemeyeceği, maddi koşulları apayrı bir konu.
Esad’ın Türkiye’ye tepki ya da Suriye iç dengeleri hesaplarında özerk Suriye Kürdistanı projesinin ne kadarı ile yanında olduğu, destek verdiğinin de yanıtı hiç önemli değil. Dahası çoğunluk uzman PKK’ye çok yakın, ortak örgüt bağları bile var sayılabilecek, Türkiye’nin tanıdığı PYD ile dengeli ilişkiler, El Nusra ile ittifaktan daha az riskli olabilir. Üstüne üstlük Kürt açılımı projesi yürürlükte iken PYD’ye savaş ilanı siyaseten, fiilen olanaksız. Bir de Suriye’nin iç siyasetine bulaşmanın boyutları, bedelleri olacak...
İktidarlarının Mısır’da demokrasiyi savunma kriterleri adına yaptığı çıkışlarla, dünya ölçeğinde nerede ise tek başına kalmasının sonuçları ortada, çok taze. İktidarımızın darbeyi savunmakla suçladığı ABD-AB yönetimleri devrede, Müslüman Kardeşler Mısır’daki krizin çözümü için bu ülkelerin görüşme, ortak çözüme ulaşılması önerilerine sıcak bakmakta olduklarını açıkladı bile. Başbakan söylemlerinde hâlâ Mısır’daki yönetimi darbecilikle en ağır dille eleştirmeyi sürdürürken Dışişleri, Mısır’ın iç sorunlarına müdahaleyi düşünmedikleri, varılacak anlaşmalara, yapılabilirse seçime gidilecek yolda alınacak kararlara saygı duyacaklarını açıklama gereğini duymakta. İktidarları adına yapılan net açıklamada da Mısır’ın içişlerine karışılmayacağı, oluşacak iktidarlara karşı eşit mesafede durulacağı vurgulaması yapılmak zorunda kalınıyor...

\n

***

\n

Suriye’de iktidarlarının ömrüne gün biçtiği Esad iktidarının şöyle ya da böyle dünya dengeleri adına ömrünün uzatıldığını artık yadsıyan yok... Dünya, Suriye içi dengeler, Ortadoğu dengeleri gerçeğinde Suriye’nin Lübnanlaşmasından, ırklar, mezhepler aşiretler üzerinden paramparça olmasından öylesine korkmaktalar ki... Türkiye’nin öne çıktığı süreçte oluşmuş Suriye muhalefeti dengeleri El Kaide, El Nusra eksenli silahlı direniş odaklarından öylesine kaygılılar ki Esad’ın iktidarını uzatmış olmayı yeğlemekteler... Suriye Kürdistanı özerklik ilanı ne kadarı ile ciddi, gündemde maddi koşullara, eğilimlere ilişkin görüşler ne kadarı ile çelişirse çelişsin, siyaseten söz konusu oluşumun güçlenmesinden ne Esad yönetimi, ne ABD-AB-Rusya’nın rahatsız olmadıkları çıplak gerçeklik olarak ortada...
Sözün özü iktidarları, TSK, Dışişleri’nin dünkü sert açıklamalarının çerçevesinin Türkiye sınırları içinde, güvenliği çerçevesinde kalması kaçınılmaz. Zaten Suriye’de ayrı ayrı küçük merkezlerde toplanmış Suriye Kürt güçlerinin Türkiye sınır hattı boyunca haritalarda düş olarak gösterilmiş bölgenin tümünün denetimini, özerk yönetimini oluşturmalarının Kuzey Irak Kürdistan’ında olduğu kadar kolay olamayacağının altı çizilip durulmakta. Laf aramızda bu açıklamaların, Türkiye’deki kaygı, tepkilerin tansiyonunu düşürmeye yönelik, medyatik de olabileceği atlanmamalı. Dört ülkenin sınırları içinde kalan Kürtlerin sorunlarının ayrı ayrı çözülmesi stratejisinin özünde, bileşik kaplar, ortak sonuç amaçları, oluşturulmuş üst örgütlenme gerçeği, ilkeleri unutulmamalı...
Yeri gelmişken bizi en çok ilgilendirmesi gereken, ülke sınırlarımız içindeki barış koşulları olduğuna göre, tam da bu çerçevede hem iktidar hem de Kürt cephesinden gelen çok farklı çağrıları, çelişkilerini görmezlikten gelme lüksümüz yok... Ülke bütünlüğü korunarak barış içinde birlikte yaşam koşullarının, insan hakları, demokrasi kriterleri, çözüm reçeteleri aranacak? Yoksa dört ülkenin Kürtleri öncelikli, büyük Kürdistan’a gidişin adımları mı atılacak?.. Amaca göre arayışların rengi, barış ya da savaş, birlikte ya da ayırımcı çizgide yürütülmek istenirken cepheler içi çekiştirmeler, çelişkiler giderek su yüzüne çıkıyor. Benim takıldıklarım arasında iktidarlarının içinde, yanında cemaat kadrolarının söylemleri de var... Hem
Erdoğan iktidarının Türkiye Kürt cephesi ile varmak istediği Kürt açılımına kayıtsız destek verdiklerini söylüyorlar. Dahası Erdoğan hükümetinin verdiği sözlerin gereğini yerine getirmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Hem de Kürt cephesinden gelen son üst düzey açıklamaların savaştan, bölünmeden, büyük Kürdistan’dan yana olduğunu söylüyorlar...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları