Demokrat Olmakla Demokrasiyi Kullanmak

01 Ağustos 2013 Perşembe

Gerçekten içine sindirerek, ilkelerini koruyarak “demokrat” olmak zor zanaat. Demokrat olmakla demokrasiyi kullanmak arasındaki uçurum, demokrasinin çıkarlar, iktidarları adına kullanılabildiği süreçlerde değil, çıkar düzenlerinin kırıldığı süreçlerde açığa çıkar... İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeninin olmazlarını, ödünsüz, çifte standartsız savunabilmek tam da bu nedenle yaşamsal anlam taşır. Sandık, söz konusu kriterler, düzenin yaratılması adına ilk kuralken sandık çoğunluğuna rağmen, sandık kullanılarak en ağır insan hakları ihlallerine geçiş, sandığın da diktatörlüğün aracı haline getirilebilmesi bundandır...
Elbette bu beylik giriş soyutlama, genelleme için değildi. Tam tersine en çok günümüzde, ülkemizde, İslam dünyasında yaşamakta olduğumuz ağır insan hakları ihlalleri, iç savaşlar niteliğine dönüşmüş, İslam dininin değerlerini yoka sayan, inanç adına da günahkârlığın, cehenemlik olmanın umursanmadığı, yaşananları anlamaya, açıklayabilmeye yönelikti... İşler öylesine çığrından çıktı ki... Aynı peygamber ve Tanrı’ya yüreklerin yettiğince inananlar, aynı dinin kuralları adına, cennete gidecekleri düşü ile yaptıklarıyla, birbirlerini en acımasız, ilkel, gözlerini kan bürümüş olarak ibadet yerlerinde, Tanrı’ya ibadet ederken bile, başsağlığı çadırlarına öldürebiliyorlar...
Hafta sonu Mısır’da yaşanan katliamda tetikçileri bilemesek de ölenlerin, öldürülenlerin
Mursi yanlıları olmalarından yola çıkabiliyoruz... İktidarlarımızın sesi medya, hele de TRT yayınlarındaki değerlendirmeler ucundan da olsa gerçekleri yansıtıyorsa, ibadet edenleri de acımasız hedef almış katliamların sorumlusu şu anda yönetime egemen darbeciler... Dahası seçim sandığından gelmiş Mursi, El Kaide radikal İslami cephesinin askeri darbe ile devrilmesinde başrol, kendi atadıkları komutanlar, Sisi de içinde olarak silahlı güçler... Batı, zengin kuzey dünyası, istikrar, çıkarlar adına demokrasinin katledilmesinde çifte standartlı davranmaktan kaçınmıyor...

\n

***

\n

Madalyonun bugün görünen bu yüzü ne kadarı ile gerçeği yansıtıyor?.. Mursi iktidarı, radikal İslami kökeninden bir ölçüde arınıp, sandığa, demokrasiye, insan haklarına sınırlı ölçeklerde de olsa bağlı kalabilseydi, iktidarları sürecinde canları yananlar, haklarını kaybedenler meydanları doldurup Mursi yönetimine karşı direnişe geçerler, bugün yaşananlara aracı, gönüllü olabilirler miydi? Ya şimdi Mursi yandaşlarının tersine olarak direnmelerini, meydanları doldurmalarını nasıl açıklayacağız? Bir zamanlar İslam dünyası adına 3. dünya liderliğine oynayabilmiş, demokrasiye geçiş yapamasa da, halkının daha zengin, insanca, laikliğe doğru yönelmiş bir düzende yaşamasına ortam yaratabilmiş Mısır, bugün nasıl bu kadar ağır boyutlarda, yaşamın her alanına dönük geriye kayışı yaşayabilir? Bilimsel-teknolojik devrim çağında böylesine ağır, halkının tümünün yaşamını ipotek altına alan cepheleşme, ırklar, ağırlıklı mezhepler üzerinden kanlı hesaplaşma, iç savaş sürecine geçiş, kaos sürecini kader haline dönüştürmüş olabilir?..
Suiriye iç savaşında ise kaos, önceden öngörüldüğü üzere, şimdiden sayılamayan sayılarla ölümleri, karmaşık çatışmaları, canlarla birlikte yılları alıp götürdü... Üstüne üstük İslam dünyası, Ortadoğu için ilerde hortlatılabilecek sayısız kaosun habercisi olarak, öncelikle bizleri, sonra da en uzaktaki ilgisiz sayılabilecek dünyalıları bile ürkütmekte... Zengin kuzey dünyası, somutlarsak, ABD-AB’nin yanında, yeni dünya düzeninin yeni büyükleri Çin, Rusya, büyümekte olan tüm güç odaklarını, uzak dinler ve kültürlerden insanları da sonuçları ile ürküten gelişmeleri anlamak da açıklamak da zor...
Klasik söylemle emperyal güç odakları, iki kutuplu dünyada, ideolojiler, kapitalizm karşısında Marksist tehditten korkarken alternatif güç olarak sonuçlarını hiç düşünmeden geriye dönük olarak ırkçılık ve dincilik, mezhepçilikle oynamayı, radikal örgütlenmeleri üretmekte hiçbir sakınca görmemişlerdi... Sonradan bu radikal örgütlenmeler kendilerine de dönük silah niteliği kazandıkça, terörle savaşı baş hedefe koymuş olarak, ırkçı ve dinci-mezhepçi akımlardan radikaller yerine ılımlıların üretilmesi arayışına geçmişlerdi... Sisteme uzun yıllar nefes aldırdığı varsayılan maya neden tutmadı?
Hoşgörüyü ağzından düşürmeyen en ılımlı, en uluslararası siyasal İslam örgütlenmesinin iktidara ortak olmuş cemaatinin iktidarda kadrolaşan siyasal yöneticileri, hukukçuları, polis kadroları, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni diye diye, kendileri gibi düşünmeyen, yaşamak istemeyen insanlara nasıl oluyor da böylesine düşman kesiliyorlar? AB’ye uyum hukuk çerçevesinde özel yargıyı ortadan kaldıran düzenlemeler yüzünden kendilerinden yana yargıçların Gezi direnişçilerine ceza kesememelerinden yakınabilir oluyorlar?.. Halkların kardeşliği neden birlikte barış içinde yaşama reçetesine dönüşemiyor? Yeni ırkçılık, ayrımcılıkla şiddet aracına dönüşüyor?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları