Demokrasiden İç Savaşa Geçişte Makas Kapandı...

15 Ağustos 2013 Perşembe

Mısır’da meydanları boşaltmayan Mursi yandaşlarına, beklenen, korkulan operasyonun ilk günü beklenenden şiddetli, kanlı sonuçlar getirdi... Dünya, ülkeler çıkarlarına, mezheplerine göre yorumlarla, aynı olup bitenleri siyah-beyaz ölçüsünde farklı renklerle tanımlıyorlar... Mısır nüfusu ve konumu ile dünyayı sarsacak bir noktada olmasa, kendi içinde yanıp kavrulmasına insanlık, dünya seyirci kalacak... Ortak akıl olsa olsa olup bitenin renginde buluşamayan güç odaklarının, ortak kaygı, korkuda buluşabilmeleri sayesinde sınırlı ölçeklerde üretilebilecek... Türkçesi, Afrika’da umursanmayan bir gecedeki insan katliamına benzer bir seyirci kalabilme lüksü söz konusu olamayacağından, Mısır için daha anlamlı bir çözüm üretme çabaları görülebilecek...
Yazımın başlığında gündeme getirmeye çalıştığım vurgulamanın ise doğrudan Mısır’la bir ilişkisi yok... Mısır’ın çağrıştırdığı, tüm ülkeler, örgütlenmeler, bireyler için geçerli olan, olup bitenlere kendi dünyamızdan bakışta her gelişmenin özeline bakarken çok da ayrımına varamadığımız ortak gelişmeleri görebilme çabası üzerine, ucundan kenarından beyin cimnastiği... Sizi bilmem ama kendi adıma, insanlığın, uygarlığın gelişiminin kaçınılmaz sonucu olarak; insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, dahası hakça paylaşım düzenlerinde, uzun süreçte olumlu gelişmelerin yaşanacağına inancımı hep korudum... Oysa tek kutuplu dünya, piyasalar düzeninin egemen olduğu son 40-50 yıllık sürece baktığımızda yoksul Güney dünyası eksen, zengin Kuzey dünyasında bile yüzlerce, binlerce yılların insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, paylaşımda adalet.. kazanımlarında, çoğunluk milyarlarca dünyalının yaşamlarını altüst eden büyük bir geriye sürüklenişi yaşıyoruz. Tüm canlıların, dünyanın kaynaklarının da tehdit edildiği çarpıcı sonuçları ile birlikte...
Çok kirli bir çıkar düzeni, kaynakların, gücün merkezlerde toplanması sürecinde, milyarlarca dünyalıyı ağır hak kayıplarına karşı dirençsiz kılan örgütsüzlük, dağılma gerçeğinin işletilmesinde silahlı güçten daha etkin medya gücü ile algılamalar, kavramlar arapsaçına dönüştüğünden... Bilimsel teknolojik devrim çağının olanakları olsa olsa bilgiye çok hızlı ulaşma ama ayrıntıya takılıp gerçekleri görememe, genel sonuçları algılayamama, kaçınılmaz birlikte hak savaşımı verememe, büyük bir dağılma, çözülmeyi üretiyor... Sonuçta ortak yaşamımızı biçimleyen aynı olayların algılanmasında bile öylesine cepheleşme, algılama çarpılması, kaosundayız ki... Kimimize göre demokrasiye giden yol, demokrasi, hak savaşımı için yapılanlar, yaşananlar, kimilerimiz için en yaşamsal insan haklarımızın gasp edilmesi, nefes alamamak, yaşayamamak anlamına gelebiliyor...

\n

***

\n

Gerçekten bilimsel kriterlerle, içtenlikle değerlendirme yapmaya çalışan iki bilim insanımızdan biri, Mursi liderliğinde simgelenen çatışmanın tarafı Mısır’ın Müslüman Kardeşler iktidarının diğer inançlara hak tanımayacak kadar demokrasiden kopuk iktidar icraatlarının bugün gelinen iç savaş noktasına sürüklenişteki sorumluluğunun altını çizerken ne kadar haklıysa... Diğeri sandıktan çoğunlukla çıkmış, demokrasiye geçiş yapamamış yönetim ne kadar suçlu olursa olsun, darbe yöntemi ile iktidardan uzaklaştırılması, şiddet sonucu dışlanmasıyla, çok daha ağır radikalleşmesi bağlantılı yaşanacakları, Afganistan’ı, Taliban’ı anımsatarak kaygılarını dile getirirken aynı içtenlikte haklı değil mi?
İslam dünyasında, dünyayı da kasıp kavurmaya aday bu kaos, mezhepler çatışması, iç savaşlarında ana belirleyicinin özellikle enerji, dünyanın doğal kaynakları üzerinde yerleşik milyarlarca Müslümanın demokrasiden uzak diktatörlükler, şeriatçı mezhep ayrımcılıklarında, siyasal İslamcı farklı güdülemelerde yönetilmelerinin etkisinin ortada, biliniyor olması ne işe yarıyor? Laikliğin önemi, anlamı, laiklik olmadan demokrasinin olamayacağı evrensel ölçekte kabul görse de, bir siyasal İslam yorumuna, cemaate, mezhebe biat etmiş insanlar, kitlelerin davranışlarını, kendi yaşamsal hakları adına bile düzeltmede hiç işe yaramıyor... Ucundan yarasaydı her gün sayısız örneğine tanık olduğumuz aynı dine, İslama bağlı, aynı peygambere inanmış, mezhepçilikten birbirlerine düşman olmuş Müslümanlar, cennete gitme uğruna diğerlerini ibadet ederken öldürmeye kalkışabilirler miydi?
İslam dünyasını kasıp kavuran mezhep çatışmaları, iç savaşlar, darbeler, diktatörlükler yaşamsal, güncel, öncelikli gündemimizde... Zengin Kuzey dünyasında, ABD-AB örneklerinde daha yaygın görünen dünya nimetlerinden eşit yararlanmamanın çatışmaları, gerçek demokrasiden, sendikal haklar, sosyal devlet kriterlerinden sapmalar önemli sorunlar gibi gözükmüyor... Gerçek şu ki insanlığın yaşadığı sorunların odağında, yüzyılların insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, laiklik kazanımlarından kopuşlar var... Demokrasiye gidiş yolunda bir büyük hak arama, sosyal patlama yaşanıyor derken trenin makası ile oynanıyor... Bir de bakıyoruz ki demokrasi için çıkılan yoldan iç savaşa sürükleniş yaşanıyor...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları