Demokrasi, Hak, Hukuk Barışa Rehin Edilemez...

09 Mayıs 2013 Perşembe

Evrensel demokrasi, hak, hukuk kriterlerinin tartışılmazlığı, insan haklarının kutsallığı, hiç öngörülmedik boyutlarda, bilimsel demokratik devrim, uygarlık çağı olması umulan yüzyılımızda ayaklar altında. Zengin Kuzey dünyası, göreceli rejimleri demokrasi olan kendi ülkeler uygulamalarında duyarlı. Yoksul Güney dünyasındaki ihlallere ise iktidarlarının zengin Kuzeyin çıkarlarına hizmet kriterleri uygulanıyor. Sadece diktatörlükler, şeyhlikler, padişahlıklar, şeriatla yönetilenlerde değil, sandığın olduğu ülkelerde de demokrasi, hak, hukuk ihlalleri görmezlikten geliniyor. İktidarlarının emperyal projelere bağlılıkları ölçeğinde insan hakları ihlalleri üzerinden hesap soruluyor.

\n

Tabii ki evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, sosyal devlet düzeni kriterlerinin savaşımı için kurulmuş, denetim yapan evrensel örgütlenmeler, sorumlu organlarının çalışmaları yadsınamaz. Ancak ABD, AB ülkeleri siyasal iktidarlarının destek, dost-düşman politikaları ile aynı ülkeler içinde görev yapan sözünü ettiğimiz kurumların çalışmaları arasında sürekli çelişkiler ortada. Bir de dönemsel aynı olaylara bakış, politikalarda çok çarpıcı değişen yaklaşımlar dikkat çekiyor...
Yakın zaman tanıklıklarımla aynı ABD-AB kaynaklarının, örneğin Türkiye iktidarlarının Suriye politikalarına çelişkili yaklaşımlarını, desteğin ötesinde iteleme ile eleştiri, fren yapma çıkışlarını şaşkınlıkla izlemenin ötesinde, hangilerinin geçerli olduğu üzerinden sonuç çıkarmaya yönelik olarak bile zorlanıyorum...
Esad yönetiminin düşürülmesinde Erdoğan iktidarına verilmiş başrolden,iktidarlarının iradesi dışında çözüm üretme noktasına nasıl gelindi? Uzmanları Afganistan, Pakistan, Arap Baharları paketinin bütününde, hele de Ortadoğu, Irak, Suriye’de yaşanan son gelişmeler, ırk-mezhep eksenli iç savaşlar batağında, radikal İslami, en çok da elbet ABD karşıtı örgütlenmelerin önlenemez güçlenmelerinin, iktidarlarda belirleyici olmalarının sonucu, yeni çıkarlar dengelerinin esnek yeni stratejileri olarak açıklıyorlar...
Bu hafta sonunun Erdoğan-
Davutoğlu açıklamaları, sınırda yaşanan çatışma, ABD-Rusya’nın daha dengeli bir iktidar paylaşımı için Türkiye’nin iradesi dışında uzlaştıkları haberlerinden sonra Erdoğan-Obama görüşmesi daha bir önem kazandı. Vitrinde olsun iktidarlarının prestijini kurtarabilecek, Türkiye’ye çok ağır maliyetleri hafifletecek bir Suriye stratejisine geçiş yaşanabilecek mi?..

\n

***

\n

Bölgede askeri müdahalelerin bedelinden kurtulmak, çatışmalara son vermeyi en son geçerli strateji olarak seçmiş ABD merkezli politikalarda, günümüz için Büyük Kürdistan projesinden vazgeçildiği ilan edilmişti... Kürtlerin İran-Türkiye-Suriye-Irak içinde durumlara, dengelere göre ucu açık, yeni konfederal yapılar üzerinden çözüm aramaları dikte edilmiş bulunuluyor. Tabii TC vatandaşı Türkler ve Kürtler için barış içinde birlikte yaşama çözümü üretebilmede çok büyük bir şans bu. İster gönüllü, ister zorunlu, barış rüzgârlarına karşı durulamayacak bir süreç... AKP iktidarlarına, PKK cephesine siyaseten yarayacak kaygısı ile de önünde durulamayacak bir güçlü rüzgâr...
Ancak Türkiye’de barış için bir büyük şans da sayılabilecek bu gerçeklik için adım atıyor olmak, iktidarları ve PKK cephesinin güncel siyasal çıkarlarına göre ucu açık edilmiş, her açıklamada farklı amaçlarla kaygı yaratan reçetelere boyun eğmek mi olacak? Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık ilkeleri, devrimlerinin reddedilmesinde ancak buluşulmuş, laikliğe duyarsız, demokrasi, hukuk devleti düzeni işleyişine, iktidarlarının diktatoryal başkanlık sistemi geçişine razı, İslam kardeşliği üzerinden, konfederal yeni devlet, devletçiklere açık, uzlaşma kriterlerine boyun eğmek. gerçek barışın yolu olabilir mi?
En önemli soru:
“Demokrasi, hak, hukuk devleti düzeninin işleyişinin olmazsa olmaz evrensel ilkeleri, barışa giden yolun tıkanmaması gerekçeli yalanlara rehin edilebilir mi?”
İktidarlarının, Taksim’i en büyük ranta merkez yapmak, 1 Mayıs, işçi sınıfı, Cumhuriyet tarihi, sosyal devlet kazanımları, hak savaşımlarının, bilincimize kazılmış değerlerini yok etmeye yönelik işlevlerinden koparmak, kapatmak, 12 Eylül Anayasası’nın bile tanıdığı demokratik hakları yok saymak.
“barışın yolunu kesmemek” yalanı ile haklı kılınabilir mi?
Ne kadarı ile ayırdındayız? İç-dış odaklı proje uzmanları açık açık söyleyebiliyorlar. Demokratik hukuk devleti düzenlerinde yeri, örneği olmayan, hak-hukuk ilkelerinin sayısız ayağı ile katledildiği özel mahkemeler, Silivri yargılamaları darbelerle hesaplaşma amacının çok uzağında... 12 Mart, 12 Eylül askeri darbe yargılamalarının Türkiye’de solu, kazanılmış emek hakları, örgütlenmelerini silindir gibi ezme projelerinden daha başarılı olarak Cumhuriyeti,
Atatürk devrimlerini, laik düzeni Türk’ü-Kürt’ü ile barış içinde birlikte TC vatandaşı olarak yaşamayı amaçlayanları sindirme operasyonları... Aynı kapsamda 112 iddianameli, 900’ü tutuklu 2 bin sanıklı KCK davalarının insan hakları mağdurlarının da rehine olarak tutulduklarından hiç kuşkunuz olmasın...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları