Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Darbe Suçlaması Sokağın Diline Düştü...

18 Aralık 2014 Perşembe

Dün sabahın ilk haberlerini okuyan programcıların yüzlerinde güller açıyor, sesleri cıvıl cıvıl çıkıyordu.. Aslında geç saatlerde biten Çarşı davası ile ilgili duruşma haberlerini okuyorlardı sadece.. Yargılamanın hiç de hafife alınacak bir yanı yoktu. Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’nın kurucularının da aralarında bulunduğu 35 kişi önceki gün ilk kez yargıcın karşısına çıkarılmıştı. Gezi Parkı Direnişi’nde, darbe yaparak hükümeti yıkmaya teşebüs suçlamasıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle ağır ceza mahkemesinde yargılanacaklardı..
Gezi Direnişi günlerinde iş saatleri çıkışı Beşiktaş’ta toplanıp Taksim’e gelmek üzere harekete geçtikleri haberi geldiğinde meydanda gözlemlediğim neşeyi, moral yükselişini anımsıyorum.. Dolmabahçe ya da Gezi Parkı yan yolundan Taksim’e ulaştıklarında hem kalabalık hem de coşku zirveye çıkardı.. Parkın içindeki, meydandaki gün boyu nöbet tutan, çoğu çok genç, çatışma deneyimi almamış gençlere ilişkin kaygılarımın dağılıp gittiği anlardı. “Birkaç saat rahat nefes alırlar, polis baskını olmaz..” türünden duygulara kapılırdım.. Aynı duygular çok daha baskın gençler arasında geçerlilik kazanmış olmalı ki gençler; polis saldırısına uğrayacakları, gaz yiyecekleri, başlarına bir şeyler gelebileceğinden kaygılanan ailelerine sokağın yükselen neşesi, gürültüsü içinde, seslerini telefondan duyurabilmek için bağıra bağıra, “Merak etmeyin Çarşı geldi, onların arasındayız..” cümleleri kurarak güvence vermek üzere yarışırlardı..
Günler geçtikçe Çarşı grubu gençleri korumanın, kollamanın, moral aşılamanın çok ötesinde, bütün renklerden sporseverleri kucaklamış olarak bilgisayar kuşağı ile her kesimden gençliği sokağın dilinde buluşturmada önemli bir işlev üstlenmiş oldu. Doğrusu artık dünya çapında fenomen, örnek, rol model olan Gezi gençliği asıl gücünü, uzun yıllar toplumsal kimliklere bürünmeden geliştirdikleri bireysel kimlik, kültürlerinden, oluşturabildikleri sosyal medya güçlerinden alıyorlardı.. Laf aramızda gerçek, örgütlü sivil demokrasi kültürünün yerine oturamadığı ülkemizde, Osmanlı’nın gerileme yıllarından başlayarak, hak aramanın önündeki ağır baskılar, çaresizlik, toplumsal tepkilerde eylemden çok mizahın gelişmesini ortaya çıkarmıştı. Bu topraklarda derdini doğrudan değilse de iğneleme, taşlama ile anlatabilme yetisi, çizgi sanatı, her dönem dünya ortalamasının üstünde bir gelişme, zekâ, sanat bileşkesi olarak güçlü, etkin toplumsal muhalefetin sesi olarak güçlenerek yaşayacaktı..

***

Çizgi ve yazıları ile siyasi sanat gücünün ustalarını, Turhan-İlhan Selçuk kardeşlerden başlayarak, Aziz Nesin- Rıfat Ilgaz’ı, Oğuz Aral’ı yaşları gereği tanımamış Gezi kuşağının, siyasi mizah gücünü nerelerden kaptıklarını bilemesem de, parkın içindeki duruşlarında ürettikleri ile nasıl işlevsel, üretken çıkışlarda kullanabildikleri ile kazandıkları etki gücünün tanığıyım.. Halka inebilen üslupta Çarşı’nın katkısına da çok inanıyorum.. Kuşkusuz siyasi erk, Gezi’yi iktidarlarına tehdit olarak algılamaya kalkışmakla, gücünün üstünde işlevsel kılan Erdoğan İktidarlarının kaygılarından beslenen çıkışları, polis şiddetini kullanmayı tırmandırmaları, ölen gençler, ağır saldırılar, yaralanmalar, işin rengini, Gezi’nin etkisini de çok çok katlamış oldu. Gelin görün ki sabaha kadar uzaktan atılan gaz bombaları ile çadırları yakılıp yıkılan gençlerin, yağmurlu bir güne çok çaresiz uyandıkları sabahın ilk ışıklarında, gençliğin verdiği bir onur yaralanmasıyla içlerine oturan öfkenin dile getirilişini de hiç unutmuyorum..
Bizi ayakları ile ezdiler ezdiler. Kendimi bu parkın asfaltına yapıştırılmış bir kene gibi hissediyorum. Artık kaldıramazlar..” Asfalta yapıştırılmış kaldırılamayan gençleri bir suç örgütü çatısı altında buluşturup yargılamanın olanağı bulunamadı.. Sosyal medya, çizgi, mizah dili, ortak alanda ortak yaşam koşullarını en çıkarsız, yalın sürdürebilme çabası, bildik siyasetler üstü gençliğin gelecek kaygıları, en çok da yeşil, nefes alabilme, insancı yaşayabilme arayışlarına dönük çok insancıl, barışçıl, yumuşak dil.. Öfke, saldırganlık, düşmanlık, kavga odaklı kendi siyasal çıkarlarını koruma çabalarının diliyle çok '61ğır çelişti.. Gezi’nin asıl sahipleri, parkta sürekli direnen, geçmişten birbirlerini tanımayan gençler üzerinden siyasal suç örgütü çıkarabilmek zordu..
Camide içki içildi, âlem yapıldı,başörtülü Müslüman genç kadına bedenlerinin üstü çıplak erkekler sarkıntılık yaptı”, “Çarşı grubu elebaşının polise ağır saldırıları oldu. İşin içinde, odağında İktidarı devirmeyi hedef alan darbeciler vardı..” senaryolarına bu nedenle çok fazla gereksinim duyuldu.. Cami için uyduruk suç kanıtları, bira şişeleri bile konulamayınca, yaralıların tedavisi ötesinde görüntüler yaratılamayınca AKP ailesinden genç “bayan”ın suçlama düşleri, polis kanıtlarıyla desteklenemeyip siyasi liderliği haksız suçlamalarıyla açıkta bırakınca.. Çare Çarşı’nın darbeci örgüt suçlaması ile yargılanmasına kaldı.. Olmadı kara mizah olarak yargılama sokağın diline düştü...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları